♫♪Nota-III: Zehir Yeşili

508 58 12
                                    

Bölüm şarkısı ♪: Cristina Aguilera- Hurt
Medya, Gece'nin dövmesi.

Okuduğum kitapların uçurumundan aşağı defalarca bıraktım kendimi. Hatta satır boşluklarında dolaştım ama atlamadım, güzel kelimelerin arasında intihar edilmez çünkü.

Babam yaşıyor. Bir kilo demir mi daha ağır yoksa bu cümle mi? Cevabı biliyordum.

Tırnaklarım bir bıçak misali battı avuç içlerime. Siyahın içine saklanmış binlerce renk adeta bir kan gibi sıçradı etrafa ve önümdeki gölgenin üzerine yayıldı. Damarlarımdan içeri binlerce renk doluştu sanki tam kalbime giden damarların içine. Siyahımı hedef alırcasına çitadan daha hızlı bir şekilde. Ay kaşlarını çatmış, bulutların arkasına doğru saklanıyordu, olacaklardan korkarcasına. Ensemden gelen ses etraftaki sessizliğin sesleriyle birleşip kulaklarımı doldurdu. Gece bizi içine hapsetmiş, gece bizi yutmuş. Adım bile bana karşı.

" İyi geceler." Tanıdık esen bir rüzgâr, Kubi ve Nihal'in seslerini taşıdı kulaklarıma. Seslerini taşıyan rüzgâr beraberinde adrenalini de taşımıştı vücuduma. Şuan barın yan tarafındaydık, ışık direğinin altındaki kaldırımda.

" Sakın sesini çıkarma Kutlay ve arkanı dönmek gibi bir delilik yapma." Bedenim hırıltılı sese teslim olurcasına kaskatı kesilmişti. Ses bir kez daha sağır etmişti kulaklarımı.

Gölgesi benden yavaşça uzaklaşmadan önce " Bu sesi unutma, daha sık karşılaşacağız Kutlay," diye fısıldadı dudaklarını kulaklarıma değdirerek. Sesini bilmem ama bu aldığım kokuyu unutmam. Sigarayla karışık parfüm kokusu öksürme isteğimi arttırıyordu. Öksürmek için açtığım ağzımı, gölgesinin gecenin içerisinde kaybolduğunu görünce içime bastırdım. Ellerim boğazıma gitti, kanat kolyemi avuçlarımın arasına aldım. Kolye avuç içlerim kadardı. Karanlığın içerisinde parlıyordu. Renkler bulunduğu damarların içerisinde kaybolmuşlardı. O sırada Nihal yanıma ulaştı, sırtından kopartamadığım deri çantasıyla beraber.

" Gece iyi misin?" diye sordu, ellerini omuzlarıma yerleştirirken.

Değilim. Az önce babamın yaşadığını öğrendim. Değilim çünkü az önce sadece gölgesini görebildiğim bir adamla sürekli karşılaşacağımı öğrendim. Değilim çünkü geceler boyu ağladığım adam bana yalan söyledi. İyi değilim, cadılar iyi olmaz çünkü.

"İyiyim, hadi gidelim." Ve bazen en yakınlarınıza bile defalarca yalan söylemek zorunda kalırsınız. Kaşlarını kaldırıp bir süre bana baktı, ışık tam üzerine düşüyordu. Yüz kıvrımlarının eşsiz gölgesi yüzünü okşuyordu. Topuz yaptığı saçından bir iki tel yüzüne düşmüştü. Bir süre daha o pozisyonda kaldıktan sonra pes ederek yürümeye başladı. Ellerimi montuma daldırıp paketten bir sigara daha çektim. Az sigaram kaldığını görünce eve girmeden markete uğramayı kafama not ettim ki eğer açık market varsa.

♫♪

Şuan boş duvarla bakışıyorum, güneşin ışıkları dağın kıvrımlarından geçerek gökyüzünün mavisini çiziyor ve perdenin camı açık bıraktığı uçtan duvara yansıyor. Nihal'in azarlamasını daha fazla dinlememek için siyah bir pijama giymiştim üzerime ve şuan yatağıma uzanmış beynimdeki soruların cevabını arıyordum. Komodinin üzerindeki yeni aldığım sigara paketini elime aldım, şansım varmış ki açık büfe buldum. İçine çakmak sığabilecek büyüklükte boşluğu çoktan açıp sigarayı içine sokuşturmuştum. Dudaklarımın arasına yerleştirdim, kaçıncı olduğunu bilmediğim sigarayı. Eski sigaraların küllerini de içinde barındıran kül tablası dolmuştu, aldırmadım. Çakmağı alıp sigaranın ucunu ateşe verdim. Sigaranın sonu gibiydim, en başta gerçekleşen ateş en sonunda bana ulaşmıştı. Babam yaşıyor. Küçükken 'Kimin kızı,' diye beni övdüklerinde göğsümü gere gere 'Babamın,' derdim. Ben hâlâ o adamın kızıyım, ne yaparsa yapsın. Karşımda nefes aldığını görmeden, sarılamadan yaşıyor demeyeceğim onun için. Pekâlâ, o adam babamı nerden tanıyor? Beynimin içinde, tüm bilmem gereken şeyler bir şişeye doldurulup yere atılmış gibi. Soruların cevabını cam kırıkları arasında elimi kesmeden bulmam gerekiyor.

Siyahın BestesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin