♫♪Nota-IV: Yeniay Salıncağı

474 56 13
                                    

Bölüm şarkısı: Sia- My Love

Derler ki, bazen boğulmak için suya ihtiyacınız yoktur, kendi düşünceleriniz yeter ve ben şuan düşüncelerimin okyanusunda boğuluyorum.

Ölüm esir almıştı odanın her bir tarafını, ölüm kokuyordu her şey ancak ölüm bu denli güzel kokabilirdi. Pencereden süzülen ayın ışığı doğrudan pürüzsüz bedenimde ışığını vurguluyordu. Bu ortamları seviyordum, odanın karanlığıyla dans eden puslu bakan dolunayın ışığını. Gece ismi benim tek şanslı yanım diyebilirim. Başımın altına sabitlediğim ellerimi oradan çektim ve doğrulmak için kullandım. Çarşafın yumuşaklığı bedenimi bir mıknatıs gibi kendine çekiyordu aldırmadan yataktan kalktım. Bana fazlasıyla büyük olan Pars'ın kazağını daha da aşağıya çekiştirdim, fazlasıyla sündürdüğüm kazak ona tunik gibi olacaktı. Buna da aldırmadım. Banyodan çıkar çıkmaz bunları bulmuştum yatağın üstünde, Pars benim için bırakmıştı. Banyo onun odasının içinde bulunuyordu, bu beni daha iyi hissettirdi. Her bir ilmeğinde onun kokusuna ev sahipliği yapan koyu renkli kazağı hemen üzerime geçirmiştim, iç çamaşırlarımı kaçırılmadan değiştirdiğim için çok şanslıydım. Pars salonda uyuyabileceğini söyledi, bende hiç itiraz etmeden onayladım onu, rahatıma çok düşkünüm bilirsiniz. Saatler önce buraya gelmiş, yatağa uzanıp tavanı izliyordum. Odası kendisi gibiydi, ayın vurduğu kadarıyla koyu renkti yine. Bir gardrop vardı hemen yatağın yanında, simsiyahtı yatak gibi. Fark ettim de odada hiç ayna yoktu. Aynalarla bir sorunu vardı sanırım her neyse. Tahtadan camı kaldırdığım an uğursuz soğuk tenimle çarpıştı, içime doldurdum havayı, genzimi gere gere. Saçlarım savruldu gözlerime, soğuk çıplak bacaklarımda dolaştı bir süre. Acıyı bedenimde hissetmek, kartopu savaşında ensenize kar kaçması gibiydi. İstesem şu uğursuz, kollarını sonuna kadar açıp bana gülümseyen karanlığın soğukluğunda kendimi kaybedebilirdim. İstemedim. Saçma ama burada onun kollarının arasında olmak siyaha saklanmaktan daha güvenli geliyordu bana.

Ani bir şekilde indirdim camı, bu bedenimin ruhuma karşı verdiği bir tepkiydi. İlk değildi ve sonda olmayacaktı. Ellerimi çekmedim camdan, beynimin içinde birbirine dolaşmış olan cümleleri ayırmaya çalıştım, beynim acıdı. Ellerimi çekip, yumuşak siyah renkli hemen camın yanında bulunan tekli koltuğa bıraktım bedenimi. Odada ki sessizliği bozan saate çevirdim kafamı, çalışıyor bir vaziyette olduğuna memnun olmuştum, 02:14. Bakışlarım tekrar dolunayı bulduğunda birkaç dakika öyle kaldığım sıra kapının çalındığını fark ettim. Bakışlarım kapıya yöneldi, tahtadan olduğu için siluet bile görünmüyordu.

"Girebilir miyim cadı?" Pars'ın sesi kötü olmaya yüz tutmuş iyi yanımı yaktı. Sesi o kadar güzeldi ki, yağmurdan sonra gelen o eşsiz toprak kokusu gibi. Buna rağmen sesimi çıkarmadım, çatık kaşlarla kapıya bakmaya devam ettim. Aniden kapı açıldı ve Pars tüm görkemiyle içerinin karanlığını yardı. Şaşkınlığımı içime itekleyip ona odaklandım. Altına siyah bir eşofman giymişti, üstünde hiçbir şey yoktu, ay karın kaslarının kıvrımlarından akıyordu sanki. O kasları yapmak için aylarca uğraştığına yemin edebilirdim. Hemen sol kolunun omuzundan dirseğine kadar inen bir dövme vardı, şeklini tam seçemiyordum ama onun teninden bir parçaydı sanki. Yüzü ifadesizdi, derin dondurucuda saatlerce bekletmişti sanki yüzünü. O... Etkileyiciydi. İlk gördüğüm an gibiydi gözleri, her şeyi gözlerinin koyuluğuna saklamıştı. Kaşları kavisliydi, gözlerine uygun derecede güzeldi. Başımı sağa biraz çevirip ona baktım, anlam vermeye çalışırmışçasına.

" Uyumadığını biliyordum cadı," diye mırıldanıp yatağa attı kendini. Bedeni sert bir şekilde az önce uzandığım bölgeye düştü.

"İnan bana orası hiç rahat değil," diyerek açıklamada bulundu kapalı gözlerinin ardından. Yunan tanrıçası falan anlamam. Aslında Nihal'in erkekler hakkında dediği hiçbir şeyden anlamıyorum ama inanın bu adam bir yıldız misali karanlığın içinden fırlamış gibi.

Siyahın BestesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin