1.Bölüm

166 4 0
                                    

Ah be alarm! Kalkmasam olmaz mi? Tabiki olmaz. Ajansla görüsmem var bugün. Banyoya gittim. Boy aynasının karşısında kendimi inceledim. Önce yüzümü yikama jeliyle yikadim. Dislerimi halledip banyodan ciktim. Beyaz-lacivert boyuna ince çizgileri olan elbiseyi üstüme geçirdim. Belinede incecik fusya rengi altin rengi tokali kemeri taktim. Makyajımı halledip saçımı su dalgasi yapip asagi dogru yol aldim. Allah'im hergün ayni korkuyu yasamak zorundamiyim? Yükseklik korkum var ve eviniz trabzanları olmayan bir merdivene sahipse acilen taşınmanız gerek. Fakat ben malesef bunu yapamiyorum. Gez göz arpacıl misali Allah ne verdiyse gözlerimi kapatip asagi dogru inmeye basladim. Bir ceylan misali asagi dogru süzülürken tek ayagimin kayip merdivenin sagindaki koltuga düsmeye alışkınım ben artık. Aşağı indigimde bir adet benim aksime zariflikle yemek yiyen annemle karşılaştım. Annem o zarif bedenini sandalyeden kaldirip tabak çıkaracak iken arkasından seslendim:
"Anneciğim yulaf ezmesi yiyeceğim. Boşuna tabak çıkartma."
"Jivan hiç bişey yemiyorsun kızım. Bu gidişle açlıktan öleceksin."
Aslında annem doğru söylüyordu. Şu ajans beni aradigi son bir aydır çok az besleniyordum ama bunu bu aksam bitirecektim. Söyle güzel bir aksam yemegi yemeliydim.
Annem yerine geçerken bir kase çikardim. Içine yulaf ezmesi, orman meyveli yogurt ve enerji vermesi için de birkaç yaban mersini kurusu koydum. Kasikla bunlari karistirip yerime oturdum.
Fusya dolgu topuk ayakkabilarimi ayagima giyip annemin yanagina supsulu bir öpücük biraktim. Çantami da alip tabanalarima kuvvet diledim. Kural iki asla cam rezidanslarda oturmayin. Asansörümüz disariyi gösteriyo ve biz 9. Katta oturuyoruz. Yavas yavas merdivenlerden indim. Soluk sokuga arabama bindim ve kemerimi taktim. Annem çalismiyordu ama bana lux diye adlandirabilecek bir araba almisti. Bunu sordugumda hep geçistiriyordu. Gökten de yagmiyordu. Aslinda buna kafami takmayacagim. Simdi daha önemli bir meselem var.

***
Şirket oldukça gösterişli bir binaydı. Ajansa doğru yavaş adımlarla ilerledim. Döner kapıdan geçip hemen girişteki sekretere yönlendi ayaklarım. Güler yüzlü sekretere bende gülümseyip:
"Theo Beyle görüşecektim" dedim.
"Jivan hanımdı, degil mi?"
Başımla onayladım
"Beni takip edin lütfen."
Sekreterin adımlarımın arkasından adım atarken bir kolidora girdik. Bir kapinin önünde durduk.
"Buyrun Jivan hanim. Theo bey sizi bekliyor."
Şuan heyecandan ve korkudan bacaklarım titriyordu. Sekreter tam gidecek iken 'bakarmisiniz' diyerek onu durdurdum. Agzimda gevelemek istercesine yavaş ve sakin cümlelerime basladim:
"Sey acaba Theo Bey türkçe mi yoksa farkli bir dil mi kullanıyor?"
Sesimde merak, ürkekliğimin önüne geçmisti.
Kiz yine en sıcak gülümsemesinden birini gönderdi.
" Theo bey şirkette sadece Türkçe konuşur ve konuşturur. Yabancılar için birkaç ögretmen bile tuttu." Rahatlamışcasına nefesimi dışarı verdim.Ingilizce biliyordum fakat akici konusamiyordum. Kapıyı elim titreye titreye tıklattım.
Icerinden aksağanlı ve hoş tınılı bir tonda "Gir." duydum. Kapı kolunu yavasça aşağı indirdim.
***

Fiyasko MasalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin