Doubt × yoonmin

don't be so loud, babe

Smut öncesi son uyarı, yetişkin içerik
Eklemeyi unutmuşum ama dirtytalk da içeriyor bir miktar,
Bu sefer terlik vermiyorum, iyi okumalar dilerim🥰

"Afiyet olsun Bay Min," dedi Jimin, çubuklarını masanın üzerine bırakırken. "Asıl ben teşekkür ederim, yemeğimi beğenip beni davet ettiğiniz için." Gülümsemesini bir an bile yüzünden düşürmeden konuştu, sevgilisinin babasına karşı. Bu akşam yemeği, onu gerçekten çok mutlu etmişti. Yanındaki, kıkır kıkır gülen sevgilisine kaydı gözleri birkaç saniyeliğine ancak Yoongi'nin babası Jimin'e seslendiğinde, dikkatini anında ona verdi. Sevgilisinin babasının, sevgili olduklarını bilmese de onu sevmesini istiyordu elbette.

Güldü karşısındaki adam. Samimi bir gülüştü bu, karşısındaki oğlanı oldukça sevmişti; oğlunun güzel yemek yapabilen arkadaşlar edindiğini düşünerek mutlu ediyordu kendini. Cevap vermek yerine, tabağında bulunan büyük, bolca sos içeren kuzu etinden bir parça daha attı ağzına. Yoongi'nin annesi, yavaş olmasını yoksa boğulacağını söylese de, adamın beğendiğini belirten mırıltılar çıkartması onu da güldürüyordu. "Gerçekten," dedi Bayan Seol. "Hayatımda yediğim en iyi kuzu. Tarifini çalabilir miyim senden?" diyerek devam ettiğinde Jimin kıkırdadı kısaca. "Elbette verebilirim ancak eğer tarif elinize geçerse buraya gelebilmek için bahanem kalmaz." dedi. Gülerek söylediğinde, espri yaptığı düşünülse de aslında hayır, kesinlikle böyle düşünüyordu. Yoongi'nin babası yemeğe resmen aşık olmuştu, sürekli bunu yemek isteyebileceği aşikardı ve eğer Yoongi'nin annesi, Bayan Seol'e tarifi verseydi sürekli bu eve girip çıkarken bahane bulmak zorunda kalacaktı. Gizli de görüşürlerdi, öylesine çıkıp geldiğini de söyleyebilirdi Jimin ancak bu hali elbet tabii daha çok hoşuna gidiyordu. Bay Min'in ondan ve yemeğinden hoşlanmasını sevmişti.

Yoongi de, Jimin'in yanında daha önce birkaç kez yemiş olduğu bu yemeği keyifle yerken arada kıkırdıyordu. Ailesinin Jimin'i seveceğini bilse de görmek daha farklı hissettiriyordu ona. Herkes, başlar yemekten kalkmayacak şekilde tabaklarına gömülmüşken Jimin, birkaç parça yedikten sonra bırakmıştı. Yoongi'yi izlemeyi tercih ediyordu o. Dudaklarının kenarında kalan sos, uzun et dilimini dudaklarının dışarısında bırakarak yavaş yavaş yemesi, çubuklarını tutan parmakları Jimin'i deli ediyordu. Evet, öyle deli ediyordu ki; Yoongi'nin ailesi karşılarında yemek yerken parmaklarını, sevgilisinin bacakları üzerine bırakıvermişti. Yoongi, sevgilisinin elini hissettiği an duraklasa da, ailesine bir şeyi belli etmemek için yemeğini yemeye devam etmeye çalışmıştı. Masumdu, parmakların yalnızca sabit bir şekilde bacakları üzerinde dinleneceğini düşünüyordu.

Düşündüğü gibi olmadı, Jimin'in yüzük dolu parmakları Yoongi'nin ince bacakları üzerinde yavaş hareketlerle dolanmaya başladı. Parmak uçlarını, iç bacaklarına kadar uzatıp okşuyor, avcuyla da sıkıştırıyordu bulunduğu yeri. Ağzındaki ufacık parçayı onlarca kez çiğnedi Yoongi. Her ne kadar hoşuna gitse de, yakalanacak olmaları kalbinin ağzındaki et yerine geçmesini sağlıyordu. Ancak Yoongi'nin bacakları da, Jimin'in eli de tamamıyla örtünün altında kalıyordu. Eğer birisi eğilip masanın altına bakmayacaksa, görülme ihtimalleri oldukça düşüktü. Jimin gibi Yoongi'de biliyordu. Yoongi endişeliydi, Jimin ise heyecanlı.

Yoongi'nin bacakları çok hassastı, Jimin bunu biliyordu ve özellikle, daha da huylanması için parmak uçlarıyla daireler çiziyordu bütün bacağında. Çok dikkat çekmemek için diğer eline çubuklarını almış, birkaç şey dolduruyordu dudaklarının arasına. Yoongi ona baktığında, onu cezbedeceğine emin olduğu şekilde dudaklarından bir şeylerin damlamasını sağlıyordu. Yoongi ise boğazından daha fazla bir şeyin geçemeyeceğini anladığında çubuklarını bırakmıştı. Nefesleri bile boğazına diziliyordu, nasıl yiyebilirdi? Elini, Jimin'in ellerine götürdüğünde Jimin, onu engelleyeceğini düşünse de Yoongi her zamanki gibi şaşırttı onu. Büyük eliyle, Jimin'inkinin üzerine baskı yaparak ikisinin de birbirlerini daha çok hissetmelerini sağladı. Parmak uçlarını ara ara penisine sürtse de, masada oldukları bilinciyle tam olarak dokunmuyordu.