JK: Hye-Min? Noldu?
- Min-Seo'yu başından savmaya çalışcakmış.
Rm: Onun geleceğini tahmin etmemiştik.
- Kim çağırmış olabilir ki?
Jm: Bilmiyorum. Ama söylememiz gereken bir şey var.
- Söyle Jimin.
Jin: SUGA'yı dağ evinden almamışlar.
Gerilmiştim.
- Nerden almışlar?
Rm: Kaza yaptırmışlar. Araba ağaca vurup SUGA bayılınca da almışlar.
- Ne istediler ki ondan?
Rm: Bence onu Yoon'a sor. Min-Seo çıktı.
Kapının o tarafa baktım o beni görmedi telefonunu alıp hastaneden ayrıldı.
- Görüşürüz beyler.(:
El salladılar sonra bende içeri girdim.
SUGA: Oraya deil.
Anlamazca ona baktım. Elini yanına pat patladı. Tereddütle gidip oturdum.
- Noldu?
Bir süre yüzüme baktı sonra konuştu.
SUGA: Neden polisleri beklemeden içeri girdin? Ya sana bir şey olsaydı?
Kafamı iki yana salladım. Kaşındaki dikişi yeni fark ediyordum.
- Kaşına noldu? Döverlerken mi oldu?
Bu sefer o kafasını salladı.
SUGA: Hayır. Araba kazası güzelim.
- O adamlar senden ne istedi Yoon?
İki saniyeliğine gözleri şaşkınlıkla aralandı. Sonra gözlerini kırpıştırıp yutkundu.
SUGA: Babamın birkaç düşmanından sadece biri. Babamı üzmek yerini kapmak için yaptılar. Öldüm sanıp bıraktılar galiba. Yoksa seni böyle görmem mümkün deildi.
- Neden hastaneden gittin ki? Gitmeseydin olmicaktı.
SUGA: Sana sadece acı veriyordum.
- Sanırım bir süre ayaklanamıcan.
SUGA: Büyük ihtimalle.
Yüzünde masum bir ifade vardı. Bu haline gülümsedim.
- Uyu artık Yoon. Dinlenmen lazım.
Gene gözlerinde o ufak parıltı belirdi.
SUGA: Sende uyu küçük kardeşim.
- Şuan yaralı olmasan seni varya...
SUGA: O cümleyi devam ettirsene.
Bu sefer yüzünde ufak şeytani bir ifade vardı.
- Yok... Yok kalsın.
Koltuğuma geçip uzandım. Ve yorgunluğu kaldıramayan gözlerim kapandı.
***
Sabah uyandığımda Yoongi uyuyordu. Ayaklarımı kendime çektim ve onu izlemeye başladım. Bu haliyle aynı bir kediyi andırıyodu.
SUGA: Ne o ordan bakınca çok mu tatlıyım?
Gözlerim şokla açıldı. Ama onun da gözleri kapalıydı.
- Sen uyumuyor musun?
SUGA: Hee uyuyom güzelim. İnanmıyorsan gel yakından bak.
- Ne zaman uyandın?
SUGA: Birkaç saat oldu. Uyurken çok tatlısın.
Yanaklarımın alev aldığını çok iyi biliyordum.
- Eeee. Ben... Ben hemşire çağıram.
SUGA: Kaç bakalım küçük kardeşim.
Hemşire gelip gereken ilaçları temin ettikten sonra çıktı.
SUGA: Kantine in de bir şey al ye. Aç durma.
- Hayır. Seni yalnız bırakmıcam.
Kapı tıklanınca susmak zorunda kaldık. İçeri sarı bir kafa uzandı. Gelenin Jimin olduğu belliydi.
SUGA: Orda dikilmeyi mi planlıyon Jimin?
Jimin: Haa... Şey... Hyung ben Hye-Min'e yiyecek bir şey getirmiştim.
- Saol Jimin.
Jimin: Rica ederim. Hyung sen nasıl oldun? Daha iyi misin?
SUGA: İyim ben Jimin. Siz ilk günden beri burda mısınız?
Jimin kafasını sallayarak onayladı.
SUGA: Şimdi evlerinize gidiyonuz! Ve uyuyup dinlenip öyle geliyorsunuz!
Jimin itiraz etcekken SUGA kaşlarını çattı.
Jimin: Tamam hyung kızma söylerim diğerlerine.
SUGA hâlâ kaşları çatık onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÜVEY DUYGULAR | MYG
ContoSUGA: Birini sevmek başka bir şey biriyle bir ömür geçirmek daha başka. Birincisi düpedüz zaaftır. Ama dünyanın en güzel zaafı. İnsanı bulutlara çıkartır. Ne güzel aşka düşene demişler bu yüzden. Ama eyvah aşka düşene de denmiştir. İnsanı perişan ed...