BÖLÜM 9

40 6 0
                                    

JK: Hye-Min? Noldu?

- Min-Seo'yu başından savmaya çalışcakmış.

Rm: Onun geleceğini tahmin etmemiştik.

- Kim çağırmış olabilir ki?

Jm: Bilmiyorum. Ama söylememiz gereken bir şey var.

- Söyle Jimin.

Jin: SUGA'yı dağ evinden almamışlar.

Gerilmiştim.

- Nerden almışlar?

Rm: Kaza yaptırmışlar. Araba ağaca vurup SUGA bayılınca da almışlar.

- Ne istediler ki ondan?

Rm: Bence onu Yoon'a sor. Min-Seo çıktı.

Kapının o tarafa baktım o beni görmedi telefonunu alıp hastaneden ayrıldı.

- Görüşürüz beyler.(:

El salladılar sonra bende içeri girdim.

SUGA: Oraya deil.

Anlamazca ona baktım. Elini yanına pat patladı. Tereddütle gidip oturdum.

- Noldu?

Bir süre yüzüme baktı sonra konuştu.

SUGA: Neden polisleri beklemeden içeri girdin? Ya sana bir şey olsaydı?

Kafamı iki yana salladım. Kaşındaki dikişi yeni fark ediyordum.

- Kaşına noldu? Döverlerken mi oldu?

Bu sefer o kafasını salladı.

SUGA: Hayır. Araba kazası güzelim.

- O adamlar senden ne istedi Yoon?

İki saniyeliğine gözleri şaşkınlıkla aralandı. Sonra gözlerini kırpıştırıp yutkundu.

SUGA: Babamın birkaç düşmanından sadece biri. Babamı üzmek yerini kapmak için yaptılar. Öldüm sanıp bıraktılar galiba. Yoksa seni böyle görmem mümkün deildi.

- Neden hastaneden gittin ki? Gitmeseydin olmicaktı.

SUGA: Sana sadece acı veriyordum.

- Sanırım bir süre ayaklanamıcan.

SUGA: Büyük ihtimalle.

Yüzünde masum bir ifade vardı. Bu haline gülümsedim.

- Uyu artık Yoon. Dinlenmen lazım.

Gene gözlerinde o ufak parıltı belirdi.

SUGA: Sende uyu küçük kardeşim.

- Şuan yaralı olmasan seni varya...

SUGA: O cümleyi devam ettirsene.

Bu sefer yüzünde ufak şeytani bir ifade vardı.

- Yok... Yok kalsın.

Koltuğuma geçip uzandım. Ve yorgunluğu kaldıramayan gözlerim kapandı.

***

Sabah uyandığımda Yoongi uyuyordu. Ayaklarımı kendime çektim ve onu izlemeye başladım. Bu haliyle aynı bir kediyi andırıyodu.

SUGA: Ne o ordan bakınca çok mu tatlıyım?

Gözlerim şokla açıldı. Ama onun da gözleri kapalıydı.

- Sen uyumuyor musun?

SUGA: Hee uyuyom güzelim. İnanmıyorsan gel yakından bak.

- Ne zaman uyandın?

SUGA: Birkaç saat oldu. Uyurken çok tatlısın.

Yanaklarımın alev aldığını çok iyi biliyordum.

- Eeee. Ben... Ben hemşire çağıram.

SUGA: Kaç bakalım küçük kardeşim.

Hemşire gelip gereken ilaçları temin ettikten sonra çıktı.

SUGA: Kantine in de bir şey al ye. Aç durma.

- Hayır. Seni yalnız bırakmıcam.

Kapı tıklanınca susmak zorunda kaldık. İçeri sarı bir kafa uzandı. Gelenin Jimin olduğu belliydi.

SUGA: Orda dikilmeyi mi planlıyon Jimin?

Jimin: Haa... Şey... Hyung ben Hye-Min'e yiyecek bir şey getirmiştim.

- Saol Jimin.

Jimin: Rica ederim. Hyung sen nasıl oldun? Daha iyi misin?

SUGA: İyim ben Jimin. Siz ilk günden beri burda mısınız?

Jimin kafasını sallayarak onayladı.

SUGA: Şimdi evlerinize gidiyonuz! Ve uyuyup dinlenip öyle geliyorsunuz!

Jimin itiraz etcekken SUGA kaşlarını çattı.

Jimin: Tamam hyung kızma söylerim diğerlerine.

SUGA hâlâ kaşları çatık onayladı.

ÜVEY DUYGULAR  | MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin