İkizler, küçük arabaya heyecanla bindikten hemen sonra kemerlerini bağlayıp yola çıktılar. Ebeveynleri bunun huzurlu bir yolculuk olmasını diliyorlardı, ama her zamanki gibi umutları boşa çıkıyordu. İkisi de sürekli radyodaki şarkılara eşlik edip dans ediyorlardı. Bir süre sonra sakinleştiler, ama arkadan hala sesler yükseliyordu.
James sürekli karamel rengi baykuşu Autumn üzerinde gizlice büyü yapmaya çalışıyordu. Kuş durumdan kurtulmak için çırpınıyordu, ama meraklı küçük çocuğun elinden kurtulacağı pek olası bir durum değildi.
Aurora ise kendi baykuşu Summer'la ilgilenmekle ve Hogwarts'ta neler yapacağını hayal etmekle meşguldü. Mutluydu aslında neşeliydi ve heyecanlıydı, ama bir o kadar da endişeliydi, yüzünden okunuyordu bu. Acaba arkadaşı olacak mıydı, yoksa ilkokuldaki gibi zorbalık mı görecekti. Kafasındaki düşünceler susmuyordu. Ama radyodan usulca yükselen Beatles'ın sesi, kafasını az da olsa dağıtmaya yeterdi.
Euphemia, ikizlerin iyi olup olmadığını kontrol etmek için arkasını döndü. Ön koltuktan ikizleri iyice süzdü. İkisi de çok neşeli görünüyordu ama Euphemia, kızının düşünceli olduğunu hemen anlamıştı, annelik içgüdüleri sanırsam.
"Balım, yolun başındayken sirk maymunları gibi dans ediyordunuz, şimdi ne oldu?" dedi tatlı bir sesle, Aurora'ya dönerek.
İlk başta tereddütte kaldı Aurora, söylemek istemiyordu, herşeyin üstüne çok düşünüyormuş gibi hissediyordu. Ama bu tereddütü 5 saniye bile sürmedi, ailesine düşüncelerini anlatmak onun için daha iyi olacaktı.
"Orada da "ucube" olduğum için dışlanır mıyım dersin? Öyle olma ihtimali yüks- OW NAPIYORSUN JAMES!"
James kardeşinin saçını çekmişti, çünkü belli ki kardeşinin söylediklerine sinirlenmişti ve o sırada onu susturmak için tek yolun bu olduğunu düşündü.
"Sen bir daha kendine ucube falan dersen saçını tekrar çekeceğim şaşırma."
" HEY BUNU YAPMANA GEREK YOKTU!"diye haykırdı James.
Aurora da James'in saçını çekmişti anlaşılan. James bozulan saçını bozup bozup tekrar düzeltti, en az bir beş dakika saçıyla uğraştı.
" Sen çektin ben de çektim nolmuş yani?"
Aurora kıkırdadı. James, Aurora'yı neşelendirmiş olmanın mutluluğuyla o da gülmeye başladı. Bu ikilinin arasındaki kardeşlik bağı oldukça güçlüydü.
" Hep pozitif yönleri görüyorum ama bu sefer tereddütteyim, ilkokulda Stacy'nin bana ne yaptığını hatırlıyorsundur James. Ama hala umudum var, ancak bu endişemi geçirmiyor."
Tam bu konuşmalar devam ederken arabayı kullanan Fleamont Potter, radyoda çalan şarkının sesini arttırdı. Şarkının eşliğinde şunları söyledi:
"Elbet bir cevabı olacaktır, akışına bırak..."
"Bu Let It Be mi!" diye sordu ikizler aynı anda.
Aurora'nın adeta yüzü ışıldıyordu. Babasının tavsiyeyi şarkıya uydurması epey mutlu etmişti onu.
" Akışına bırak, akışına bırak!" James de şarkıyı söylemeye başlamıştı.
"Akışına bırak, akışına bıraaak!" diye devam etti Euphemia peşinden.
" Elbet bir cevabı olacaktır, akışına bırak." Aurora şarkıyı devam ettirdi ve artık huzurluydu. Ne olursa olsun güçlü kalabilirdi. Gerçekten rahatlamıştı. Baykuşu Summer'la ilgilenmeye devam ediyordu ki-
" Hanımefendiler ve beyefendiler! King's Cross'a gelmiş bulunmaktayız, lütfen kemerlerinizi çıkarın, ama pencereden fırlamamaya dikkat edin, çünkü siz ikiniz öyle yapacağa benziyorsunuz!" diye şakasına bir anons yaptı Fleamont. Arabadan indiler. İtiş kakış inmiş olsalar da, (James ve Aurora'nın sabırsızlığı yüzünden) inmişlerdi sonunda ve artık önlerinde o ihtişamlı tren istasyonu vardı.
