11

437 39 55
                                    

Hayatım boyunca yapabilmek istediğim tek bir şey vardı: Benden istenilen kişi olmak. Annem ve babamın baskısıyla olmak istediğimden çok daha fazla popüler olmuştum ve doğruyu söylemek gerekirse bu olay psikolojimi bozmuştu. İnsanların içine girdiğimde yaşadığım panik ataklar da bunun en büyük kanıtıydı. Yine de bana zarar vermesine rağmen tek isteğim buydu kendimden.

Şimdiyse bütün pazar gününü şarkı söylemeye harcamış, bu nedenle sesim kısılmış bir şekilde sıramda ders dinliyordum. Artık anlıyordum ki kendimden tek isteğim sosyal biri olmak değildi. Kendim için bir şeyler yapmak istiyordum.

Şimdiyse bütün bir tarih dersini uyumamak için kendimi zor tutarak geçirmiştim. Derin bir nefes aldım. Son iki hafta ve artık üniversiteli olacaktım. Cidden tüm sınavlar bitmişken neden hala ders işlediğimizi çözemiyordum, okula gelmemek de bir çözümdü aslında ama evde de bütün gün tek başıma sıkılacaktım. Hayır, kesinlikle böylesi daha iyiydi.

Sonunda zil çaldığında kafamı yanıbaşımdaki Lesley'in omzuna yasladım. Hafifçe kıkırdayarak döndü. "Hana, aslında sana bir şey sormak istiyordum." dedi bir elini saçlarımda gezdirerek. Merakla kafamı omzundan kaldırdım ve gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım. Ne diyeceğimi merak ediyordum.

Hafifçe tebessüm eder bir şekilde gözlerini gözlerimden kaçırdı. "Şey... biliyorum asla olmaz demiştim ama," dedi ve gözlerini gözlerimle birleştirdi tekrar. "Sanırım Gusion'dan hoşlanmaya başladım."

Sevinçten hızlıca ayağa kalkarken bacağımı masanın kenarına vurmamla gözlerimi sıkıca kapatıp yerime geri oturdum. Ben okul başkanı olduktan sonra Gusion'a verdiğim tavsiyeleri uygulamaya başlamıştı ve tam da tahmin ettiğim gibi Lesley kendisinden hoşlanmaya başlamıştı. Açıkçası bu durum beni oldukça mutlu etmeye yetmişti.

Kısık sesimle konuşmaya çalıştım. "Bu harika, zaten onun da sana karşı boş olmadığını biliyorsun. İstersen sana bir randevu için yazmasını söyleyebilirim." Bunu dedikten sonra aklıma gelen fikirle gülümsemem büyüdü. "Hatta neden ona sen sormuyorsun ki? İnan bana çok mutlu olacaktır." söylediğim şeyle beraber Lesley gözlerini tekrar kaçırdı. "Yapabileceğimi sanmıyorum, biliyorsun sert mizaçlıyım ama aslında oldukça utangaçım." Utana sıkıla dediği şeyle hafifçe kafamı salladım. "O zaman sen bana bırak bu işi, Gusion'u ikna ederim." dedim yüzümde kocaman bir gülümsemeyle.

O da aynı şekilde gülümsedi, sonrasındaysa gözleri hemen arkamda duraksadı ve birkaç saniye sonra hafifçe omzumu dürttü. "Seninkiyle nasıl gidiyor? Az önce kapıdan çıkmadan önce sana baktı bir süre."

Hafifçe yutkundum. Benimki? Sanırım bahsettiği kişi Hanzo'ydu.

"Benimki de kim oluyor?" dedim ona belli etmemeye çalışarak. Lesley duyduğu cümleyle sandalyesinde geriye yaslandı ve gözlerini devirdi. "Hanabi, inanılmaz bir kişiliğin var. Dersteyken bile sırf ona bakmak için bulduğun her fırsatta arkana döndüğünü biliyorum, Hanzo'ya yani." dedi ve devam ettirdi. "Yakışırsınız da yani. O da sana karşı boş değil."

Bana karşı boş olmadığını biliyordum. Yani bunu anlamayacak kadar aptal değildim, kendisi de bunu saklamak için uğraşmıyordu zaten. Özellikle son zamanlarda onunla çokça vakit geçiriyordum -Hanzo yalnızlığı sevmesine rağmen- ki onun da bundan hoşlandığını biliyordum. Diğer insanlara karşı davranışlarıyla bana olan davranışları bir değildi. O umursamaz ve huysuz görünüşünün arkasında oldukça kibar biriydi.

"Ben... sanırım açılmak için kendimi hazır hissetmiyorum. Bazı şeyler var, onları aşamazsam oluru yok gibi." dedim olabildiğince sakin kalmaya çalışarak. Bazı şeylerden kastım kesinlikle fobimdi. Sonbaharda 18 yaşıma basacaktım fakat hala saçma sapan bir fobiye sahiptim. İlk istediğim şey şu kalabalık korkumu atlatıp onunla sahneye çıkmaktı. Zaten bu yüzden sesim kısıktı.

sunflower |hanzo'hanabiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin