Başlangıç

262 34 151
                                    

başlamadan birkaç uyarıda bulunmak istiyorum, bu iki erkeğin aşkını anlatan bir kitap homofobikseniz devam etmeyin bile...

iki karakterimde reşit ama aradaki yaş farkından rahatsız olabilecek kişileri uyarmak istiyorum... karakterlerimden birisi 20 diğeri 29 yaşında...

bu kadardı, iyi okumalar...

*

25 Ekim 1990 / İzmir

"Şimdi sen bu yaraların nasıl olduğunu da merak etmişsindir... Onu da anlatayım abim." dedim saatlerdir konuşmama rağmen benimle gram alakadar olmayan adama. Sonra nasıl olsa ilgilenmiyor diye düşünerek, başladım sallamaya. "Abi bak şimdi, yıllar yıllar önceydi... Yürüyorum yolda, o kadar uzun zaman oldu ki bak nereye yürüdüğümü bile unutmuşum... Neyse doldu kulağıma sesler, biri yardım istiyordu... Gittim sese doğru, baktım. Duvar dibine çökmüş, göz kapağı kanayan küçücük bir çocuk. Başında zebellah gibi dikilen bir adam... Elinde de bıçak vardı adamın." Pek de umduğum gibi sallamasyon ilerletemediğim hikayeyi, göz kapağımın üzerindeki yaranın varlığını hatırlayınca fark ettim. Biraz duraksadım, hafifçe öksürerek, hikayenin seyrini değiştirdim hemen. "Adamın çocuğu sıkıştırdığını gördüm ya abi, dayanamadım. Tuttum ensesinden şerefsizi, sonra çektim kenara, tek gözümü kırptım böyle... Dedim sen hayırdır lan?" diye konuştum, konuşurken abartılı el hareketlerimle destekliyordum dediğim şeyleri. "Ama bu şekilde dedim bak," Kaşlarımın ortasına işaret parmağımı bastırdım ve aşağıya doğru çekerek kızgın bir ifade takınmaya çalıştım. Adamın bana bakmadan, daha doğrusu umursamadan elindeki şişeyi kafasına diktiğini fark ettiğimde yanına biraz daha yaklaştım ve işaret parmağımla koluna dokundum. "Abi baksana ya, bir şey anlatıyorum şurada... Ayıp yaptığın." Beni umursamamaya devam ettiğinde, derin bir iç çektim ve parmağımı üst üste birkaç kere bastırdım. "Pişt, taksana beni." Bıkkın bir şekilde oflayarak bakışlarını bana çevirdi. Yüzümde bir gülümseme oluşurken kaşlarım hâlâ çatıktı. "Kaşlarıma bak kaşlarıma, aynı böyle çatıktı... Neyse saydım ağzıma geleni, geçirdim bir sürü. Korktu tabii benden. Bakma sen benim bu hâlde olduğuma, vücudunda kırılmadık kemik bırakmadım puştun. El kadar çocuğu sıkıştırmak ne demek? Hırpaladım bayağı. O can havliyle korkudan salladı bıçağı yüzüme, kaçamadım. Bu yaralar ondan dolayı işte..."

Gözleri birkaç saniye yüzümdeki yaralarda dolandı, ardından yine umursamadan önüne döndü. Bir tepki bekledim lâkin tek yaptığı dümdüz denize bakmaktı. Gözlerimi üzerine diktim, "Gerçekten sonra ne olduğunu merak etmiyor musun?" dedim son bir çabayla. "Sen merak etmesen de ben anlatacağım ki...." diye ekledim onu deneme amacıyla. İçinde birkaç yudumluk alkol kalan şişeyi yeniden dikti kafasına, beni umursamadığını belli edecek kadar bile umursamıyordu açıkçası ve bu gururumu incitiyordu. Pes etmiş bir şekilde oturduğum yere iyice yayıldım ve adamın elindeki şişeye uzanmaya çalıştım fakat şişeyi sert bakışları eşliğinde anında geri çekmişti. Kaşlarım isteğim dışında çatılırken kızgın ifadeyle konuştum, "Cimri misin? Ne olur bir yudum içsem?" Elimle dolularını almak için oradan buradan toplayıp kartonların arasına sakladığı boş bira şişeleri işaret ettim. ''Gören de para verip aldığını sanar, Allah'ın aç gözlüsü. Kartonların altına saklamış bir de...''

Az önce dünya yansa umurunda olmayacak olan dilsiz adam, şişelerine laf ettiğimden olsa gerek işaret diliyle susmamı ve gitmemi söylüyordu. Ciddi surat ifadesiyle hafifçe doğrulmuş, aklı sıra şişelerini korumaya almıştı. ''Seninle benzediğimizi düşünmüştüm abi, arkadaş olduğumuzu düşünmüştüm. Yazık...'' Başımı iki yana sallayarak ona sahte bir alınganlıkla baktım. Aklı tek şişelerine çalıştığından dolayı dediklerimi yine biraz olsun takmadan gözlerini şişelerine dikti. Aslında onu da anlıyordum bir yerde fakat beni bir kere sinirlendirmişti. "Sen de dinleme beni anasını satayım, kim dinliyor ki zaten? Dinlemeyin beni, ben kimim ki?" diye mırıldandım ve ayağa kalktım.

Çilek ve Sigara (bxb) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin