1/1: jeon ile nasıl tanıştım?

380 38 23
                                    

1/1

babam öldüğünde, evet biliyorum çok iç açıcı bir başlangıç değil, mezarını asla çiçeksiz bırakmazdık. 

okul çıkışlarında, özel günlerde, onu özlediğimde, onun beni özlediğini düşündüğümde elimdeki bir buket çiçekle babamın mezarında buluyordum kendimi. o hala yaşıyormuş gibi davranmak hoşuma gidiyordu. mezarındaki farklı çiçek buketlerinden annemin de aynı alışkanlığa sahip olduğunu anlayabiliyordum, asla birbirimize itiraf etmedik ama babamın gittiğini kabullenemediğimiz her an onun yanında alıyorduk soluğu. onun göklerde beni izlediğini düşünmüyordum, o toprağın altına gömülmüş bedeniyle orada çürüyordu bu nedenle ona ulaşmak istiyorsam buraya mezarına geri gelmem gerekiyordu. 

evet, bayan park şu anda kompozisyonunun konusundan uzaklaştığım için puanlarımı kırdığınızın farkındayım ama burada içimi dökmeye çalışıyorum. biraz anlayışlı olun lütfen. emin olun ki bunları ilk kez kağıda dökmem yaratıcı yazarlık dersinden geçmekten benim için daha önemli.

her neyse konumuza geri dönersek, babamın mezarı çiçeklerle dolup taşarken bir ölüye göre fazla canlı hissettiriyordu. evet, bu muazzam bir durum bence ama sıkıntı yan tarafındaki mezarın asla çiçek almamasını fark etmemle başladı. ne zaman babamın mezarını ziyaret etsem, ki bunun ne kadar sık olduğunu belirtmiştim, karşı mezarın ölü toprağına bakmak beni üzmeye başlamıştı. bu yüzden ne kadar benim haddime olmadığını bilsem de babamın yanında yatan ölü adama da çiçekler almaya başladım. bir babama ve bir ona. 

bundan kimseye bahsetmedim. babam, artık mezarı çiçeksiz kalmayan beyefendi ve benim aramda minik bir şaka gibiydi. ben ona da çiçekler alarak dünyayı daha iyi bir yer haline getirdiğime inanıyordum. belki hayırsız bir evladın borcunu ödüyordum, belki tüm tanıdıkları ölmüş bir adamı hatırlayan tek kişi bendim ve onu hala yaşatmaya devam ediyordum. neyin veya kimin yerini dolduruyor olursam olayım iyi bir şey yaptığımdan emindim. 

belli bir süre sonra babamla konuşmalarımıza kendisini de dahil etmeye başladım, bir nevi ölü bir arkadaşım olmuş gibiydi. babamla beraber ikisi günlerimi dinlediler, o gün neden okula gitmemek için hasta taklidi yaptığımı dinlediler (umarım beni yargılamamışlardır çünkü sadece oyun oynamak içindi.), annemle kavgalarımı, yeni izlemeye başladığım dizinin ikinci sezonunun iptal edilmesiyle ne kadar sinirlendiğimi, tırnak yeme alışkanlığımdan sonunda kurtulduğumu dinlediler. 

anlayacağınız, ben, babam ve babamın mezar komşusu mükemmel bir üçlü olmuştuk. her zaman beni dinliyorlardı ve ben de onlara çiçekler getiriyordum.

orada yatan kişiyle aramda bir bağ olduğunu bile düşündüm, ruhsal güçler bizi bir araya getirmiş olabilirdi. belki hala canlı ve sokakta yürürken yanımdan geçmişti belki aynı parkta oturmuştuk. belki de mezarı boş kalmaması gereken biriydi ve kader beni onunla tanıştırmıştı. 

işte bu yüzden onu günümüz teknolojisini kullanarak bulmaya karar verdim, mezar taşındaki ismini internete yazmamla direkt tüm bilgiler karşıma dökülüverdi bayan park. 

işte beni yargılamanız gereken kısma geldik ama önceden de belirtiyorum ki sadece iyi niyetlerle yapmıştım bunu. biz mükemmel bir üçlüydük, iki yıl boyunca ona çiçekler bırakırken aklıma böyle bir ihtimal gelmemişti bile.

bay jeon 47 yaşında öldüğünde mezarına çiçek bırakan kimsesi yoktu. karısı ve ailesi ona hiç çiçek bırakmamıştı çünkü bay jeon kendini köprüden atıp intihar etmeden önce evde kriz geçirerek karısını, annesini ve babasını öldürmüştü. 

bay jeon ailesini öldürmüştü bayan park, benim aramızda bir bağ olduğunu hissettiğim iki yıldır mezarına çiçekler bıraktığım hayatımı anlattığım bay jeon canice ailesini öldürmüş sonra hiçbir suçu yokmuş gibi cezasını bile çekmeden intihar edip bu hayattan göçüp gitmişti. 

bay jeon'un çiçeklerle dolu mezarının başındayken onun bir katil olduğunu öğrendiğimde katlettiği ailesinden nasıl özür dileyeceğimi düşündüm bayan park. sanki ailesini katlettiği için onu çiçeklerle ödüllendirmiş gibi gözükürken şehrin diğer ucundaki mezarlıkta yattıklarını öğrendiğim ailesinden nasıl özür dileyeceğim? hatta dileyecektim, unutmayalım ki bu eski bir hikaye. 

bay jeon'a çiçekler bırakmayı kestim, eski çiçeklerimi de geri aldım. mezarı belli bir süre sonra eski ölü haline geri döndü. babamla konuşurken daha kısık sesliydim artık, mezar komşusunu konuşmalarımızı dahil etmedim ama kendimi bay jeon'un ailesini düşünmekten de alıkoyamadım. 

hayır, bunu bir takıntı haline getirmemiştim. belki biraz. tamam bayan park beni yargılamayın takıntı haline getirmiştim. 

bu yüzden, en sevdiğim çiçeklerden birkaç buket aldım ve bay jeon'un ölü ailesinden özür dilemeye şehrin diğer ucuna gittim. belki onlar ne yaptığımı bilmiyorlardı ama ben ne yaptığımı biliyordum. onlara ve kendi vicdanıma bir özür borçluydum. bay jeon'a yaptığım gibi onlara da iki yıl boyunca çiçekler götüremezdim belki ama en azından katillerini çiçeklerle süslediğim için bir buketi ve kalpten gelen bir özrü onlara borçluydum. tamam farkındayım olayı biraz dramatize ediyorum ama bu olayın üzerimdeki şok etkisini, pişmanlığını ve benim depresif bir kafaya sahip olduğumu ele alırsak dramatize etme hakkına sahibim.

bay jeon'un ailesinin mezarının önünde durduğumda hepsiyle merhabalaştım ve kendimi tanıttım, neden burada olduğumu söyledim. hikayemi onlara anlatırken biraz yüzüm kızardı. buketlerini onlara verdim, bolca özür diledim. biraz da mezarlarının önüne çöküp özürlerimi mırıldanırken ağlamış olabilirim. sadece birazcık bayan park çünkü ben güçlü biriyim. 

sonraki aylar mezarlarını arada sırada ziyaret etmeye devam ettim, onları babamı gördüğüm kadar çok görmeye gitmiyordum ama beni affettiklerinden, özrümün onlara ulaştığından emin olmak istiyordum. belki bir iki yaprak kıpırdatsalar, hafif toprakları oynasa, kulağımda birkaç fısıltı duysam içim rahat edecekti. evet, diyecektim, beni sahiden affettiler ve bana işaret yolluyorlar. anlayacağınız biraz fazla vicdan yapmıştım ve ruhsal olaylara da inanıyordum bayan park. 

ama biliyor musunuz? bana sahiden işaret gönderdiler. en azından ben öyle olduğuna inanıyorum. umarım başlarında dırdır yapmamdan sıkıldıkları için değil de sahiden beni affettikleri için göndermişlerdir bu işareti. 

onları görmemin üzerinden dört ay geçmişken elimde bir çift buketle mezarlarının önünde dikilip bilindik özrümü sıralıyor ve onlara hayatımdan bahsedip biraz da ağlanıyorken sonunda toprağın altındaki bayan jeon, 'aman tanrım lütfen bu çocuk sussun artık, evet kim taehyung sana diyorum lütfen sus. seni affettik ve bu da seni affettiğimizin işareti.' demiş olmalı ki bayan jeon bana o gün tek oğlu jeon jungkook'u yolladı. o benim özürlerimin kabulünün kanıtı. 

annesinin mezarını ziyarete geldiğinde hiç tanımadığı birinin mezarın başında neden ağladığını ona anlatmak zorunda kaldım. biraz sinirlendi, çokça şaşırdı ama eminim ki tatlı biri olduğumu da düşündü. yani umarım düşünmüştür bayan park. 

mezar başındaki konuşmamızdan sonra jungkook'u benimle birer kahve içmeye davet ettim. kabul etti, o gün ve birçok kez daha. ben onu özürlerimin kabulü olarak görüyorum, o beni ölü annesine tanıtabileceği tek erkek arkadaşı olarak görüyor. çoktan tanıştığımızın farkında değil galiba. ama benim için en önemlisi birbirimizi mezarlıklardan kurtarmış olmamız, ne kadar orada tanışmış olsak bile. 

ikimiz de birbirimizi ölülerden kurtardık, korkmayın hala ailelerimizi ziyarete gidiyoruz sadece zihnimizde onların ölüleriyle yaşamamak için birbirimizi cesaretlendirdik. hala cesaretlendirmeye ve beraber kahve içmeye devam ediyoruz. hikayeleri bitmiş insanlarla dolu bir hayatımız olsa da bizim hikayemiz daha bitmedi.

bu kadardı bayan park, işte bu benim hayatımdaki en önemli kişiyle nasıl tanıştığımın hikayesi. eminim ki beklediğinizden daha dramatikti. ama babamın ölümüyle başlayan bir hikayeden ne bekliyordunuz ki?



not: twitterda sixthformpoet hesabına gidip sabitli tweetini okursanız hikayenin orijinal halini ya da bana daha iyi hissettirecek şekilde söylemem gerekirse hikayeyi yazarken nereden esinlendiğimi öğrenebilirsiniz (: 

the day that i met you, taekook oneshotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin