Ben Tim. Asosyal,az konuşan sessiz sorunları olan Tim. Hayatım neden böyle bilmiyorum. Belkide,birisi istemiştir. Ne saçmalıyorum ki? Kader. En nefret ettiğim şey. Gerçekten kaderden,kaderimden nefret ediyorum. Hayatımdan insanlardan ve canlı cansız herşeyden. Benim bir kalbim var. Ama onu uzun zamandır kullanmıyorum. Çünkü kullanabileceğim kimse yok.
Ellerim,sarı montumun ceplerinde,eski siyah çizmelerim,yağmurla ıslanmış kahverengi saçlarım ve ağlmaktan kançanağına dönmüş mavi gözlerim... Ben bundan ibarettim. Sadece bu. Klasik bir yanlız işte. Ne yaparsın.. belki, farklıyımdır. Bir gün süper kahraman falan olurum. Sonra dünyayı kurtarırım falan filan... ben insanları mutlu etmek istemiyordum. Sorun bu. İnsanları mutsuz etmek,insanların benden korkmasını istiyordum! Ve en önemlisi...benim gibi düşünen birşne ihtiyacım vardı.
...
Sokaklar,lambalarla aydınlanırken yağmur durmuş, yerde birikintiler oluşmuştu. Hayat neden bu kadar klasik ki?
Kafama göre gezerken yan duvarın arkasından sesler geldiğini duydum. Ayaklarımla kendimi yüksetip duvarın öbür tarafına baktım,
"Hadi ama sendemi?"
Bu bir insandı. Normalde kız erkek derdim. Ancak kafasını kapşon şapkasıyla kapattığı için kız mı erkekmi olduğunu anlayamamıştım. Kafasını biraz kaldırdığında bunun bir kız olduğunu gördüm. Ama bu kız..tuhaftı. Beyaz saçları,kırmızı gözleri vardı. Dişleri ise bir canavarı andırıyordu.
Bahçede elindeki iğneyi derisine geçirmeye çalışıyordu. İçimde bir his oldu. Sanki beni oraya yönlendir riyordu. Umursamadan kızı izlemeye devam ettim. Neden bunu yapıyorduki? Acaba sadist miydi? Merakıma yenik düşüp duvardan öbür tarafa atladım. Bir ağacın altında oturuyordu. Ay ışığı tam suratına vuruyordu. Beyaz parlak saçları kapşonunun şapkasından taşmış güzel bir görünüm oluşturmuştu.
"Hey" beni farkedince elindeki iğneyi cebine koyup ayağa kalktı. Ay ışığı gözüne vuruyor olmalıki gözlerini kısıyordu. Suratında astalıklı bir sırıtma belirdi. Ürkünçtü. Ama hoşuma gitmişti. Bir süre sessizlikten sonra
"Hah?"
"Ben Tim"
"Ben jessie"
"Memnun oldum. Normalde kimsenin yanına gelmem. Ama,iğneyle elinimi delmeye çalışıyordun sen?"
"Hayır. Kolumu dikmeye çalışıyordum.-dudağını göstererek- bunun gibi" dudağında kırmızı bir dikiş vardı. Gerçekten hoş duruyordu. Kolumu uzatıp
"Banada yaparmısın?"
Bir koluma birde bana baktı. Suratında şaşkın ve tatlı bir tebessüm oldu. Gözleri hala kısıkken deli bir sırıtmayla
"Tabiki" diyerek iğnesini çıkarttı.
İğneden korkmazdım. Zaten acı hisseden biri değildim. Ağacın altına oturdum. Oda yanıma oturdu ve kolumu dizinin üstüne aldı. İğneye kırmızı ipliği takıp derime geçirmeye başladı. Gerçekten acımıyordu. İşini ciddiyet ve titizlikle yapıyordu. Ancak gayet rahat ve mutlu görünüyordu. Hareketlerinden ve ifadelerinden onun deli olduğunu anlamıştım. Ama ondan hoşlanmıştım. Çünkü beni anlayacak bir tipe benziyordu.
...
Kolumla işini bitirdiğinde iğneyi çekip ipi dişiyle kesti. Koluma "Jessie" yazmıştı. İlk başta tuhafma gitti. Ancak gerçekten güzel olmuştu. Dikişe burnumu sürttüm. Hissetmek için.
"Nasıl?" Dedi sivri dişlerini gülümsemesiyle gösterirken.
"Harika" dedim ona gülümseyip. Gerçekten içten gülümsemiştim. Hatta iyi hissediyordum. Ona baktığımda daha tuhaf ama mutlu hissediyordum. Hislerime güvenen biri değilim. Ama beni hislerim yönetir.
"Hey,senin..bir sorununmu var?" Dedi tek kaşını kaldırıp.
"Hayır"
"Eğer nefret dolu biriysen-iç çekip ağaca yaslandı ve gözlerini devirdi-bende öyleyim."
Şaşırmıştım. Gerçekten nefret dolu biriydim. En azından öyle düşünüyordum. Suratımı ona çevirdim. Tanrım hayatımda hiç doğal kırmızı göz görmemiştim. Ama bu harika...
"Aslında...yanlız hissediyorum"
"Anlıyorum.belki bir acı çekiyorsundur. Bu seni nefret dolu olmanı sağlıyordur"
"Aslında, acı çekmiyorum-dikişimi incalerken- belki zamanında çok acı çekmişimdir ve bu acıları başkalarına çektirmek istiyorumdur"
"Ahaha! Benim gibi düşünüyorsun!"
"Sen ciddimisin?"
"Neden kendime ve insanlara dikiş attığımı sanıyorsun?"
O an cidden jessie den hoşlanmıştım. Beni anlayacak ve çözecek kişi oydu. Sırtımı dayadığım ağaçtan biraz uzaklaşıp Jessie ye yaklaştım. Eline dikiş atıyordu.
"Deneyebilirmiyim?"
Gözlerini karşı çitlere çevirdi. Bir süre sessizlikten sonra bana "^-^" şeklinde baktı.
"Tabiki" diyip iğne iplik ve kolunu uzattı. Başta ona dikiş atmak istemedim. Canını yakmak istemezdim. En azından onun. Ama ısrar etti bende denedim. En azından yardımıyla başarmıştım.
Biraz uğraştıktan sonra jessie nin koluna "Tim" yazmıştım. Jessie dikişin üzerinde parmaklarını gezdirip samimiyetle gülümsedi.
"Çabuk öğreniyorsun"
"Teşekkürler"
Ayağa kalktı. Bende kalktım. Bir süre birbirimize baktık. Elleri kapşonunun cebindeydi. Ve hala gözleri kısıktı. Boyum ondan ondan uzundu.
"Kalıcak bir yerin varmı?"
Bir süre düşündü. Arkamızdaki ormanlık alana bakıp
"Galiba"
Hergün kalacak yerini seçiyor gibiydi. Aslında onunla yaşamayı isterdim. Ancak onun kararına saygı duyarım.
"Eğer yoksa,bende kalabilirsin"
Beni süzdü. Bir süre düşündü.
"Gerek yok sanırım"
"Sanırım?" Suratımdaki aptal sırıtmayı kaybetmeye çalışıyordum. Ancak içten geldiği için gitmiyordu. Boş boş bakıp "görüşürüz" dercesine el salladı ve duvarın oraya gitti. Duvardan atlayıp ormana doğru koştu. Peşinden gitmeyi düşündüm. Ancak yanlış anlar diye sadece arkasından bakmakla yetindim...
...
Eve doğru yürürken istemsizce gülümsüyordum. Ardından gülümsemeyi söndürüp yerine ağlamaklı bir surat yerleştirdim. Jessie ile tanışığıma sevinmiştim,ancak ya onu bir daha göremezsem?
★★★
Eve girdim. Montumu ve çizmelerimi çıkarıp yatağıma girdim. Jessie nin dikişine bakarken istemsizce gülümsüyor, mutlu oluyordum. Kendimi huzurla uykunun kollarına bıraktım...