Zifiri karanlıkta cırcır böceği seslerinden başka şey duyulmuyordu.
Tabi bir de ayak sesleri...
Dört beş kişi büyük bahçe kapısına sessizce yaklaşıyor. Hızlı hareketlerle köşedeki yükseltiye çıkıp parmaklıkların üzerinden atlıyorlar. Fısıltıyla sövme sesleri geliyor.
Aşağı ilk inen kız heyecanlı.
-Çabuk! Acele edin." diye fısıldıyor. Sırayla inmeye devam ediyorlar. Aralarındaki tek oğlan en arkada kalıyor. Ve son kalan kızın da parmaklıklardan atlamasına yardım ettikten sonra kendisi de atlıyor. Hepsi yüzlerini yola doğru dönüp kapşonlarını kafalarına geçiriyorlar. Ve ters ters yürüyorlar.
Güvenlik kamerasını geçtikten sonra, bahçe yolundan devam edip eve doğru koştular. Işıklandırılmış havuza bakan kısım komple camdı ve evin içindekiloş ışık evin içini rahat görebilmelerine olanak veriyordu. Başı çeken kız geniş mutfağa açılan pencereye yapıştı. Ancak pencere kapalıydı. Bu işe biraz sinirlenmişti. Oğlan kolundan tutup onu sakinleştirmeye çalıştı ve ilerideki başka bir pencereyi gösterdi. Geniş holde mutfağın arkasındaki oturma grubunun yanına geldiklerinde TV ünitesinin hemen yanındaki pencereyi denediler. Açıktı.
Eve girip koridor boyunca ilerlediler. En öndeki kız geniş yatak odasına vardıklarında gardırobun önünde durup hepsine tek tek baktı ve gülümsedi.
"Hadi alışverişe çıkalım."
Gardıroplardaki kürkleri tek tek çıkardılar. Çekmeceleri tek tek açıp lüks saatlere ve mücevherlere baktılar. Pahallı markalardaki canlı renklerdeki çantaları kollarına geçirdiler. Mücevherler, aksesuarlar ışıl ışıldı. Canlarının istediği her şeyi, ayakkabıdan iç çamaşırına kadar çantalarına doldurdular.
Burası ışıltılı hayatların olduğu Hollywood. Gardıroplarda düzinelerce rengarenk ayakkabılar sıralıydı. Çocuklar, kozmetikten, antidepresan ilaçlara kadar her şeyi karıştırıyorlardı. Rebecca dolaptan bulduğu şık bir şapkayı kafasına takmış kendisine aynadan bakıyordu. Arada mücevher ve gözlüklerin olduğu bölmelerde para da oluyordu.
Ne var ne yoksa çantalarına dolduran gençler az önce girdikleri kapıdan tekrar atlarken eşyaları taşımak için birbirlerine yardım ediyorlardı. Rebecca şapkayı kafasından çıkarmamıştı. Geldikleri arabaya binip gittiler.
Çaldıkları onca aksesuar ve mücevherin bir gün kanıt olabileceğini nereden bilebilirlerdi.
Marc sanki son kez üstüne şık bir takım geçirmişti. Kameralar onu çekerken karizmasını bozmuyordu. Güneş gözlüklerinin arkasından yere doğru bakıyor ve ceketinin önünü ilikliyordu.
Nicki, beyaz şık bir takım elbise giymişti. Kameraların önüne devasa, pahallı, kemik çerçeveli bir güneş gözlüğüyle çıkmıştı. Tüm cesaretini toplayıp konuşmaya başladı. Flaşlar suratına patlarken, halka cici görünmeliydi.
"Karmaya inanıyorum. Bu olaylar benim kşişisel gelişimime katkı sağlayacak büyük bir ders. Büyük bir yardım derneği işletmek istiyorum. Bir gün ülkeyi yönetmek istiyorum."
Bir yıl önce her şey daha farklıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özenti
Teen FictionZengin ve ünlülere hayranlık duyan, onlar gibi olmak isteyen bir grup genç, özendikleri hayatı yaşamak için ne kadar ileriye gidebilir?