♫
♫ateez — SUNRISE
gaho ft. villain — THEN♫
18 Şubat 2017
00.39"DİNLEYENİN kendini bu ritimde kaybedebilmesi gerekiyor, anlatabiliyor muyum? Durun şimdi, bir saniye. Şöyle..."
Chan, önündeki orgun birkaç tuşuna bastıktan sonra çıkan sese uygun bas notasını bulabilmek adına ekrandaki bas ayarlarından birkaç tanesiyle oynayarak az evvel dile getirdiği fikri onlara örneklediği sırada Changbin, yorgun bir nefes aldı. Artık ayrılmaz bir parçası hâline gelmiş siyah şapkasını azıcık daha alnına çekiştirdi ve az sonra uyku moduna geçecek gibi kurulmuş olduğu koltuktaki duruşunu ağır ağır dikleştirdi. Tüm kasları taş gibi katılaşmıştı—hem çok hareket etmekten hem de hiç hareket etmemekten. Ne de komik bir ironi, diye düşünmeden edemedi Changbin, o sırada kuruyan gözlerini sertçe kırpıştırıp eski net görüşünü geri getirmeye uğraşmakla meşguldü.
Öğleden akşama kadar bir arı misali şirket binasının içinde odadan odaya, dersten derse koşuşturmuştu. Ayrıca bu ders aralarında, dün gece 3racha olarak ortak bir fikre bir türlü varamadıkları parçalar konusunda şirket yapımcılarıyla konuşması ve bir önceki gün verdiği şarkıların aranje edilip tamamlanmış versiyonlarını alması gerekmişti. Sonrasındaysa aylık dans değerlendirmesi için pratik yapmış, rap değerlendirmesi içinse birkaç dize karalamıştı. Yemek yiyip yemediğini bile hatırlayamıyordu Changbin.
Bugün her şey çok hızlı cereyan etti—her zamanki gibi.
Şapka altından belli belirsiz, bitap düşmüş bir edayla güldü.
Zaman, hissedebildiği bir kavram değildi artık sanki. Önceden de anı yaşayan bir tip değildi zaten, fakat şu an her an çok soyut ve dokunulmaz geliyordu Changbin'e. Hızlı yaşıyordu hayatını, yoğun ve dolu dolu. Uyku bir ihtiyaçtan ziyade, onun için bir nevi tercihti mesela. Bir insan değil de, bir makine gibi hareket ediyordu. Her şey belirliydi. Her program, her yer, herkes—şirketteki her şeyin üzerinde hareket ettiği düzenli ve rotasından çok nadir şaşan bir rayı vardı. Ancak yolu buydu. Hayallerine ulaşmanın, göğün güzel mavisine parmağıyla değen, pamuktan hallice bulutları kendine çepeçevre sarmış zirveye tırmanmanın yolu bunlardan geçiyordu. Hırs. Azim. Çalışma. Uykusuzluk. Stres. Yorgunluk.
Hayallerine tüm hızıyla ilerlerken ayaklarının toprakta bıraktığı izi görmeye değişmezdi fazladan birkaç saat uykuyu. Ulaştığında uyuyacaksın, derdi hep kendi kendine, ne zaman bıkacak gibi olsa. Kasları kemiklerinden kopup ayrılacak gibi olurdu o zamanlar—o histen iliklerine kadar nefret ederdi Changbin—, pelte gibi hissederdi çokça zaman, pelte ve çaresiz; haliyle de gergin, öfkeli, umutsuz ve huysuz olurdu. Sesin ve kelimelerin binlerce kulağa ulaştığında, o sahneye çıktığın anda hızlandıracağın kalp atışlarının farkına vardığın anda emin ol, istediğin kadar uyuyacaksın, Seo Changbin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
even a fool knows this • seo changbin
Fanfic• "sen göklere yalnız hükmetmeye lâyıksın," demiştin. işte şimdi, görüp dokunmaya hasret kaldığımız bulutlardayım. sil gözyaşlarını, sakla sende bıraktığım yaralarını. belki bir gün aynı bulutta buluşuruz, eskisi gibi hayallerimizden konuşuruz. kı...