35 (özel bölüm)

10.2K 427 122
                                    


Jungkook

Taehyung'tan gelen mesajı okuduktan sonra telefonu bırakıp, kapıyı açmak için sandalyemi o tarafa sürmeye başladım. Kapı kolunu tuttuğumda içimde özlem ve korku vardı. Bana gerçekleri anlatmıştı, ama içimde bir taraf hala onu suçlu buluyordu ve affedemiyordu.

Düşüncelerimden sıyrılıp, derin bir nefes alıp kapıyı açtım. Gözleri gözlerimi bulduğunda, içimdeki özlem daha da arttı. Sadece tek bakışı şu an titrememe sebep oluyordu. İkimizde hiçbir şey yapmıyorduk sadece birbirimize bakıyorduk. Yıllar geçmişti bu gözlere aşkla bakmayalı.

Beni bu hale getiren kişinin Taehyung olduğunu sandığım zamanlarda bile kalbim hala onun için atıyordu. Gerçek aşk dedikleri şey insanın başına gerçekten sadece bir kez geliyormuş.

Taehyung

Jungkook bana kapıyı açtığından beri bakışıyorduk. Bana kapıyı açtığı an burnuma dolan kokusu ciğerlerimi doldurmuştu. Yıllardır bu koku ciğerime girmemişti, sanki o zamanlar hiç nefes almamışım şu an nefes almaya başlamışım gibi hissediyordum. Bedenimin her hücresi onun kokusuna muhtaç kalmıştı.

Gözlerimi gözlerinden çekip, onu baştan aşağı süzdüm. Bu tekerlekli sandalye benim yüzümdendi. Onu koruyamamıştım, Jungkook'u kendimden koruyamamıştım. Bu bana çok ağır geliyor.

"Taehyung, iyi misin?"
Jungkook'un konuşmasıyla aramızdaki sessizlik sona ermişti. Gözlerimi sandalyeden çekip, gözlerine baktım. Gülümsemeye çalışarak kafamı olumlu anlamda salladım. Konuşmaya gücüm yoktu, sesim çıkmıyordu. "Neden sinirlisin?" dediğinde ona anlamsız bakışlar attım. Gözlerini benden ayırıp ellerime baktı.

Bende onunla birlikte ellerime baktığımda, ne zamandır yumruğumu sıktığımı hatırlamıyordum. Ellerimi serbest bırakıp, gülümsemeye çalışarak konuştum.
"Sinirli değilim sadece yıllar sonra seni görüceğim için heyecanlanmışım farkında bile değilim " diyerek geçiştirdim.

"Kapıda öyle dikilicek misin? İçeri gelsene" diyerek eliyle içeriyi gösterdi.
Dediğini yapıp içeri girdim, evin her köşesine sinmişti o muhteşem kokusu. Gözlerimi kapatıp kokuyu iyice ciğerlerime çektim. Kapının kapanma sesiyle gözlerimi açtım. Jungkook tekerlekli sandalyeyle salona gelmeye çalışıyordu.

Kalbimde oluşan sızıyla gözlerimin dolduğunu hissettim. Bir insan kendinden ne kadar nefret edebilirse kat kat fazlası kendimden nefret ediyordum.

"Neden herşeyi benim söylemem gerekiyor? Otursana Taehyung" dediğinde, kafamla onaylayıp koltuğa yerleştim. O da sandalyesini benim karşıma götürdü ve durdu.

"Nasılsın Kook?"
"İyiyim Tae sen?" diyerek gülümsedi.
İşte şimdi içimde güneş doğdu. İstemsizce bende gülümsedim. O kadar samimi ve içten gülüşü vardı ki, gülümsememek elde değil.

Gülümsemesi yavaş yavaş yüzünde soldu ve derin bir nefes aldı. "Taehyung beni böyle görmek senin için zor biliyorum. Ben yıllardır böyleyim alıştım, ama sen ilk kez görüyorsun." dediğinde, sinirle dişlerimi sıktım.

"Jungkook gerçekten senden özür dilesem hiçbir şey değişmeyecek biliyorum ama çok özür dilerim. Ben seni koruyamadım, kendimden ve insanlardan." diyerek tuttuğum göz yaşlarımı saldım. Her şey benim yüzümdendi ve bunun yükü altında eziliyordum. O halde olması gereken kişi bendim.

Jungkook, sandalyesini bana daha çok yaklaştırdı ve elini yanağıma koydu. Düşen göz yaşlarımın hepsini baş parmağıyla sildi ve söze başladı.
"Kendini suçlama, sende o an zor durumdaymışsın. İkimizinde yapabileceği hiçbir şey yoktu. Ben şu an yaşadığım için nefes aldığım için o kadar mutluyum ki, bunları unuttum gitti geçmişte kaldı." dedi gülümseyerek.

Bakışlarımı yerden kaldırıp, yüzüne baktım. Anlında geçmişten kalan dikiş izleri vardı, dikkatli bakılınca belli oluyordu. Yüksek ihtimalle atladığında kafasına dikiş atmışlardı. Jungkook'un sözleri içimdeki suçluluk duygusunu gidermese de biraz su serpti.

"Seni sevmekten asla vazgeçmedim ve sana yemin ederim ki asla vazgeçmiycem ama kendimi de asla affetmiycem." diyerek kucağında olan eline uzandım ve tuttum. Daha sonra sandalyesine yaklaştım ve tek hamleyle kucağıma oturttum.

Jungkook şaşırmış şekilde suratıma bakıyordu. Elimi beline yerleştirip, baş parmağımla okşamaya başladım. "Bende seni sevmekten asla vazgeçmedim Tae. Senden nefret ederken bile seni çok seviyordum." diyip ellerini boynuma sardı.

Bu sözler bana çok iyi gelmişti. Burnunu boyun girintime koyup, kokumu içine çekti. Bu yaptığı haraket içimi titretmişti.

"Seni çok özledim"
"Bende seni çok özledim birtanem." diyerek daha sıkı sarıldım. Sıcacık bedenini, güzel kalbini, muhteşem kokusunu ve içimde çiçekler açtıran o şahane sesini o kadar özlemiştim ki.

Sarılmamızı bitirip, aramıza biraz mesafe koydum ve gözlerine baktım. Bana eskisi gibi aşkla bakıyordu, gözlerinde bunu görebiliyordum ama içindeki o kırgınlığıda görebiliyordum.

"Sana söz veriyorum Kook. Seni bundan sonra herkesten koruyacağım. En çokta kendimden." diyerek dudaklarına baktım. Bal dudaklarını o kadar özledim ki, kendime engel olamayıp öpmeye başladım.

Jungkook ilk başta şaşırıp bana karşılık vermese de sonrasında elini boynuma götürüp karşılık vermeye başladı. İkimizde o kadar masum ama özlem dolu öpüyorduk ki birbirimizi, sanki arada geçen yılları unutmak istiyorduk. Şu an zaman dursun her şey böyle kalsın istedim.

Bölüm Sonu

Çok istediniz diye özel bölümü düz yazı yaptım. Bayadır yazmadığım için unutmuşum amk ıepwjeşwmeşskwş neyse umarım beğenirsiniz şimdi ben düğüne gidiyom bb

İYİ OKUMALAR💜

EveryThing~Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin