taehyung-1

311 18 14
                                    

*mutluluğun kaynağını tam tersi mutsuzluktan aldığına inanırım. sürekli mutluluk bir süre sonra mutlu etmeyi bırakır. her gün görebildiğimiz için tanrıya şükürlerimizi sunmayız ancak kör bir adamın gözlerinin açılması onu uzun bir süre mutlu kılar.

mutsuzluk için ise işler farklıdır. sürekli mutsuzluk, hissettiğiniz sıkıntıyı dindirmez. zamanla alışırsınız belki fakat mutluluktan farkı, mutsuzluğun çalkantıları olmasıdır. bilirsiniz. soğuk suya girdiğinizde bir süre sonra alışırsınız. soğuk bir duşa girip ara ara ısıyı arttırıp azaltırsanız ise... evet, işte o korkunç olur.

büyük aşkımı bulduğuma inandığım ve hayatıma bir güneş gibi doğan bu adamla evlenmek için gün saydığım zamanlar henüz yirmi bir yaşındaydım. mükemmel dünyanın kapıları hemen önümdeydi ve kapıyı birazcık itip sonsuz güzelliği tatmama az kalmıştı. en azından ben öyle sanmıştım.

kibardı, romantikti, eğlenceliydi, etrafında ona saygı duyan onlarca insan vardı. korurdu, severdi, öperdi, mükemmel bir eş adayında aradığınız her ne varsa onda bulabilirdiniz. şimdiyse... hayır, o değişmemişti. bana karşı değişmişti yalnızca.*

"bu geceki davetimin en güzeli de gelmiş. hoş geldin."

*beni yanına yakıştırmadığını bilirdim. birkaç eleştirisine maruz kalmıştım öncesinde. tatlı bir iltifat almayalı da epey uzun zaman oluyordu zaten.

gevşekçe yumruk yaptığım elimden başımı kaldırdım ve namjoon'a baktım hayal kırıklığıyla. nazikçe tuttuğu süslenmiş ve oldukça da alımlı duran kadının elinin üzerine dudaklarını bastırdığında gözlerim dolmuş ve benden taraftaki elini tutmuştum varlığımı hissetmesi için. en güzeli de ne demekti?*

"ahaha, çok naziksin, joon. bu hallerini özlemişim."

*elini elimden çekmişti bana bakmadan. başımı diğer tarafa çevirdim ve kimseye belli etmeden ıslanan kirpiklerimi baş parmağımın eklem kısmıyla sildim. onlar kendi aralarında gülüşerek sohbet ediyorken bu koca davette, üç yıllık eşimin davetinde tek fazlalık benmişim gibi hissetmiştim. yalnızlaşıyordum. ben bütün hayatını neşeyle yaşamış etrafına da her zaman neşesini saçan biri olmuştum hep. artık öyle boğuluyordum ki ama, çığlık atmak istiyordum.*

namjoon.

*duymamıştı. etrafında ayakta beklediğimiz yuvarlak masanın üstündeki çantamı sıktım ve tekrar seslendim. halbuki hemen yanımdaydı.*

namjoon.

*kendini gülümsemeye zorlayarak karşısındaki kadından özrünü dilemiş ve bana dönmüştü.*

"ne oldu?"

eve gitmek istiyorum.

*kaşları çatılmış ardından kolumdan tutup beni masadan biraz daha uzağa çekmişti.*

"sana gelmemeni söylemiştim zaten taehyung? çocuk gibi seninle mi uğraşacağım?"

kendim giderim.

"becerebilirmişsin gibi."

becerebilirim.

"sus, cidden. sıkıldım artık."

forbidden love | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin