taehyung-3

82 12 1
                                    

*aynadan ikimizin yan yana görüntüsüne bakıyorken kolyemi çıkardığında söylediğin sözlerle sana dönmüştüm. namjoondan bahsediyordun? sabah olan şey yüzündendi sanırım. yakın mesafeden gözlerimiz birbirindeyken acı çekmiyorum, demeye hazırlandım ama konuşmak için ağzımı açtığım anda benim yerime sen konuşmuştun.

daha söylemek istediğimi söylemeden ne diyeceğimi anlaman ve ona göre yanıtlaman biraz korkutucuydu. görebiliyorum demiştin. sonra da aciz davrandığımı söylemiştin.

tamam, bu lafın niyetin ne olursa olsun beni sinirlendirmeye yetmişti. namjoon'da en sevmediğim ve katlanamadığım şey beni beceriksiz, işe yaramaz görmesiydi. bu yüzden kalkacaktım tam yanından ama elimi yatağa koyar koymaz dudaklarımızı birleştirmiştin. gözlerimi kapattım. kısa bir süre sonra da karşılık vermiştim. garip hissediyordum, hoşuma gitmemişti söylediklerin. öpücüğümüz uzamış uzamış ve gevşememe sebep olmuşken dudaklarımızı ayırmıştın.

'sadece güçlü olan hayatta kalır, unutma.'

soluklanıyorken dudaklarımı ıslatmış ve çok beklemeden tekrar birleştirmiştim. elimi yanağına koyarak sana doğru hızlı bir şekilde tamamen dönüp kucağına çıktım ve omuzlarına bastırarak sırtının yatağıma çarpmasına sebep oldum. kaşların kalkmıştı. tül elbisemin omzumdaki iplerinden biri kendiliğinden düşmüş diğerini de ben parmağımla düşürmüştüm. tepkilerini kontrol ediyordum. yutkunmuştun, fark edebilmiştim. yüzüne doğru eğildim ve üst dudağını emip dişlerim arasına alarak ısırdım.*

herkes kendi hayatıyla ilgilenmeli, jungkook. bak. senin de üzerinde patronunun eşi var, sende de durumlar karışık.

-

NEFRET EDİYORUM HEPİNİZDEN!

*arkasından bağırdığım spor araba attığım taştan olacak ki süren kişi biraz ilerimde kenara çekmişti. çatılı kaşlarım ve ıslak yanaklarımla ne yapacak diye beklerken o sırada sen de arabadan iniyordun ve inenin ardından üç kişiyle birlikte sahiden dayak yiyeceğimi düşünerek öfkemi bir kenara bırakarak hemen arabanın önünden geçip yanına gelmiştim.

burnumu çekip yanağımı siliyorken şapkalı ve çok renkli giyinmiş dansçıya benzer adamlar üzerimize geliyorlardı. kollarımı sana sardım hemen. böyle olsun da istememiştim.

alttan gördüğüm kadarıyla sen ceketini çekip silahını adamlara göstermiştin. yüzüm sana yaslı halde biraz daha bekledim. giderler miydi?

kısa bir süre sonra arabanın sesi geldiğinde yine de çekilmek istemedim. sen de belimi okşamıştın ve bu bende daha çok ağlama isteği uyandırmıştı.

üzerimde yalnızca kısa bir gecelik vardı ve saat da gecenin bir yarısı olduğundan üşümeye başlayınca başımı uzaklaştırdım.

az önce yüksek sesle sana arabayı kenara çekmeni söylemiş otobanda birazcık zor durumda bırakmıştım. ama o an arabanın içi öyle boğucu gelmişti ki bir saniye daha durmama imkan yoktu. sen çektiğinde kapıyı çarparak ve saçlarımı çekiştirerek iniyorken renkli spor arabanın önümden geçerken kornaya üst üste iki üç defa basması ve birinin kafasını çıkarıp laf atması evet, o an için bütün üzüntümü öfkeye yöneltmişti ve düşünmeden bir hareket yapmıştım. neyse ki sen buradaydın.*

üşüdüm.

*benim tarafıma gelip elini belimden çekmeden kapımı açtığında koltuğa oturmuş ve oflayarak kemerimi bağlamıştım. sen de geçtiğinde klimayı çalıştırıp bana dönmüştün.

apaçık bir otobandaydık. bizi o şekilde bir gören olsa her ikimizin de hayatı mahvolurdu. namjoon tarafından. ben de başımı arkaya yaslayıp yüzümü sana döndüm.

forbidden love | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin