Günlerden 13 Mart. Kıvanç 2 haftanın sonunda nihayet okuldan çıkabilmişti. Cuma akşamı onun bana "fıstık, pişt,meltoş,melteeeeeem" diye mesaj atmasını beklediğim saatin 15 dakika kadar sonrasında mesaj atmıştı . Hava o gün ne sıcaktı ne soğuktu gerçi bu ikisinin ortasında bir hava olduğunu söyleyemem ama o gün biraz olsa üşümüş ve hafif bir kumaştan yapılmış olan beyaz montumu giymiştim. Cuma günü okulda son 2 ders kulüpler olurdu ve bende hasta olmadığım süede hep katılırdım. Bu haftada Gölyazı'ya fotoğraf çekmek için kulüple beraber oraya gitmiştik . Su oldukça durgundu ve evlerin,ağaçların ve teknelerin yansımasını fotoğraflamıştım ve bunlardan birkaçını da hocaya göstermiştim O da beğendiğini söyleyip pek ilgilenmemişti. Akşam eve gelirken annemin nelere çektiğimi merak etmesi pek hoşuma gitmezdi ama o gün bana bunu söylemesi hoşuma gitmişti sonuçta güzel fotoğraflar çekmiştim . Anneme birkaç tane fotoğraf gösterdikten sonra pek umursamamış her gün olduğu gibi yürüyüşe çıkmıştım. Bir süre sonra yürüyüşümü tamamlamış bir şekilde eve dönerken Kıvanç mesaj atmıştı. Onu o kadar çok özlemiştim ki ama bu mesajlar yüzünden özlemimin kıymetini bilmediğini anlamıştım, "Boşuna özlemişim ben " demiştim. Bazen kendimi 30 kromozomlu aptal bir ' insan ' olarak hissediyordum onun yanında ama o sonuçta bir Adem'di. Onun aldığı eğitim o kadar ağır bir eğitimdi ki benim okuduğum saçma olan özel anadolu lisesi kadar dandik bir yer değildi. Bana sürekli mutsuz olduğunu ve bir 'asker psikolojisi' olduğunu söylerdi. Gerçeği söylemek gerekirse haklıydı ama benim onu gördüğüm süre içinde onun mutsuz olduğunu bir kere bile görmemiştim. Kıvanç o akşam bana geldi ve O'na doyasıya sarıldım ki... Aslında doymak yalan olur ama sadece o günlük O'na doymuştum. Kıvançla olduğum 4 ay kadar bazen kendime şunu da sordum 'sadece 3 yada 7 saat onunlayken doyuyorsam ve bu sadece bir gün için geçerliyse ilerideki onsuz 4 yılım nasıl geçecekti?' . Bu soru aklıma geldiğinde direk silmeye çalışıyordum ama sadece çalışıyordum... Hergün onu düşünüyorum ve her saat onun yüzünü incelerken kendimi buluyordum. Yüzü o kadar güzeldi ki dokunmaya bile cesaret edemezdim birşey olur diye. Cumartesi günü gelip çattığında 1 saat kadar olsa da onunla geç bir vakitte buluşmuştuk ve benimde pek fazla vaktim yoktu. Hava kararmadan eve gitmek zorundaydım ve bu da beni oldukça üzerdi. Onu her zaman evimin aşağısındaki parkta beklerdim ve bugün aynı şekilde onu parkta bekledim. Genellikle O da arabasıyla parka geldiğinde küçük bir çocuğa alınmış dondurma kadar mutlu olurdum. O da arabasıyla geldiğinde bir hayli benim mutlu olduğum kadar o da mutlu oluyordu. Arabasına bindikten sonra nereye gideceğiniz hakkında bir karara varamadık ve şehrin diğer ucundaki alışveriş merkezine gittik. Oraya geldigimiz gibi de filme girmiştik. Filmin başlamasına yaklaşık 20 dakika kadar kala benim telefonumu alıp Twitterımdaki mesajlarımı okumaya başladı. Bir hayli de kumuştu. Orada konuştuklarımın çoğu kendileri mesaj atıyorlardı. O mesajların arasında bir tane imam hatip lisesine giden aptal biri vardı ve uzun zamandır konuşmuyordum da. Gerçi Kıvanç o çocuğu biliyordu ve Kıvanç'a bu çocuğu anlattığımdan beri pek konuşmamıştım onunla. En son Şubat ayında kar yağdığında beni gördüğünü söylemişti ve başka bir şey de yazmamıştı. Bu mesajlarında arasında biri daha vardı. Adı Doğukan'dı ama o Kıvanç'ın seneye gideceği İstanbul'un avrupa yakasındaki üniversitenin yakınlarında oturduğunu biliyordum. Bana yavşamak istediği çok belliydi ve bende bunun farkındaydım ama onunla aptal gibi konuşmuş bir süre sonra da soğuk davranmaya ve elimden geldiği kadar terslemeye başlamıştım. Yine de Kıvanç tüm mesajları okumuştu ve bende ona sinirlenmiştim. İçimde gelip gitmeler yaşıyordum. Sinemayı terk mi etseydim yoksa susup sinemanın başlamasını mı bekleseydim? İçimde bir tür kararsızlık yaşadıktan sonra sinemayi terk etmiştim. Aslında amacım sadece kaybolup uzaklaşmaktı ama her geçen dakika ben daha çok sinirleniyordum ki artık bir şekilde dışarıya çıkmış eve gitmeyi düşünmüştüm. Tam dışarı çıkacağım zamanda kolumdan tutmuştu ve beni geriye,sinemaya, sokmaya çalışıyordu. Ona istemeyerekte olsa da ona karşı çıkmıştım ve eve gitme planımı uygulayacaktım ama sinemaya verdiği kazık kadar 40 tl' ye yazık olmasın diye sinemaya istemsizde olsa girdim. O sinema karanlığında bir şekilde koltuğumu bulmuş ve onu beklemeden oturmuştum yaklaşık 2 dakika sonra da Kıvanç gelmişti yanıma. Yanımda adamın tekinin oturduğunu farketmemiştim ta ki " Buraya geçer misin? " diyene kadar. Kıskandığını anlamıştım ve ne kadar çok inat edip geçmesemde onun bu lafı çok hoşuma gitmişti. Sinemayı izledik neyse ki herhangi bir delilik gıkımı çıkartmadan oturmuştum. Filmin bazı yerlerinde o bana, ben ona sarılmıştım bu filmin sonuna kadar da devam etmişti ama ona karşı sinirimde geçmemeşti. Yaptığım hareketlerin ne kadar çok saçma olduğunun farkındaydım ama bana inanın ki herşey sadece saniyelik ve onu çok sevdiğimden gerçekleşiyordu. Bazı akşamlar kesinlikle şunu da düşünüyordum: ' Benden milyon kat güzel kızlar var. Kıvanç Istanbul'a gittiğinde onlardan birisiyle tanışıp onu seveceğini biliyorum. Şimdi birbirimizi 1 gün dahi görmesekte seni çok seviyorum, çok özledim diyoruz ama Kıvanç gittiğinde peki bu kelimelere ne olacaktı?' Aynı bu kelimeler nasıl yalnız kalacaksa bende bir o kadar yalnız kalacaktım. Sinemadan çıktıktan sonra ona yine aynı tavrımı koyup trip atmıştım ve eve doğru gidiyordum. Alışveriş merkezinden çıkmıştım ve hafif hızlı adımlarla metroya binecektim. İstasyonun merdivenlerinden inmeme yaklaşık 50 metre kalmıştı ki bu sefer kolumu iyice sıkarak tutmuştu, bana da çok kızmıştı. Arada bir gülesim gelmişti, neden geldiğini bilmiyordum ama orada gülmem çok saçma kaçabilirdi. Bu yüzden kendimi çok sıkmıştım. Alışveriş merkezine tekrar geri döndüğümüzde bana, kalbimi kıracak bir kaç laf etmişti ama sonunda onu kesinlikle kaybetmek istemediğimden sarılmıştım çünkü her ne olursa olsun onu çok seviyordum. Onu ne kadar çok sevsem de kaybedeceğimi biliyordum ve her zaman elime çok güzel bir şey geldiğinde bende hep onu parçalar kırar ve kaybederdim. Onun karşısına eninde sonunda benden herşeyi ile çok daha güzel bir kız karşısına çıkacaktı. Her ne kadar telefonda konuştuğumuz gibi bana üniversitemi bitirdikten sonra alacağına dair ne kadar söz verdiyse de bu sözün gerçekleşeceğini düşünmüyordum. Alışveriş merkezinden kesin ve tam olarak beraber çıktığımızda beni eve kendisi de babasının yanına gitmişti. Bugün onu son görüşümdü bir daha ki görüşmemizde yaklaşık 1,5 ay sonra olacaktı . Kıvanç evden ayrılıp okuluna geri döndüğünde içimde çok büyük acı olmazdı ama şu zamanlarda onu 1,5 ay göremeyecek olmak içten içe acıya sebep oluyordu. İçimdeki bir yerden sürekli kanımla beraber bir acınında aktığını da hissedebiliyordum. Evde bir kaç saat oyalandıktan sonra anneannemlere gitmiştik. Orada bir fincan kahve içtikten sonra şehir merkezini dolaşarak eve gitmiştik. Aslında o gece hep Kıvançla mesajlaşmıştım. Kıvanç bana o akşam arkadaşında olduğunu söylemişti ve bana yaklaşık 3 saat kadar mesaj atmamıştı. Eve geceleyin biraz geç gelmiştim ve kendimi hala ondan mesaj bekliyorken bulmuştum. Bu süreç yaklaşık gecenin 1 'ine kadar devam etmişti ve ben hala onun bana atacağı mesajı bekliyordum. Bir süre sonra pes ettim ve tam yatağıma yatmaya çalışıyorken bana mesaj atmıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seninle Bir Ömür
Teen Fiction(bu yazdıklarımın tamamı gerçekleşmiştir. Yazılarımda bir çok yazım yanlışları ve imla hataları varsa okuyuculardan özür dilerim) 'Oysaki ikimizde aynı şehirdeydik ve aramızda sadece 1 saatlik mesafe vardı ama ben onu 1 ay sonra görecektim'