Dedicated To The One I Love

190 16 7
                                    

Parmaklarımı çıtlattıktan sonra bilgisayarımın ekranıyla bakışmayı bırakıp gözlerimi saate yönlendirdim. Daha vaktim vardı dolayısıyla biraz daha karalama yapabilirdim. Sonuçta bu benim işimdi. Saçma sapan kurgular yazarak onları bastırmak ardından da okurlarımla buluşmak. Yanlış anlamanızı istemem yazmayı seviyordum fakat bunu işe döndürmek zor olan kısımdı. Sevdiğiniz işi yaparsan çalışmış olmazsın derlerdi ben küçükken. Yazmayı, kurgular oluştumayı , kendime ait bit dünya yaratıp oraya sığınmayı, gerçeklikten biraz da olsa uzaklaşabilmeyi seviyordum. Bundan para kazanmak elbette getiri gibi görülebilirdi fakat ilham perilerim kaçtığı takdirdehiçbir artısı olmuyordu. Varoluşsal krizler geçirsem bile yazmak zorundaydım çünkü bu benim hayatımı idame ettirmem için kullandığım yoldu.

Tarih mezunu olmak dışında hiçbir niteliğim yoktu, yüksek lisansa başvurabilirdim ya da hayatımı daha farklı şekilde yönlendirebilirdim ancak kendimi yazmaya mahkum etmiştim.Bu da beni bir hapishanede gibi hissettiriyordu. İki kitabım da son zamanlarda pek iyi satmıyordu ki bunu biraz da kaderin cilvesi olarak nitelendirebilirdim çünkü ilk çıktıkları zamanda çok satanlar listesine girmeyi başarmış hatta tüm İtalya'da turnem bile olmuştu. Peki bu noktadan nasıl mı fakir edebiyatı yapar hale geldim? Dürüst olmak gerekirse fakir değildim sadece zihinsel olarak çökmüş durumdaydım.Sürekli bir şeyler üretmem gerekiyordu ve ben tüm haznemi kullanmış gibi hissediyordum.

Roma mitolojisini kullanarak tarihi bir kurgu yazmaya kalkmak hayatımda yapabileceğim en aptalca hataydı. Bunu fark etmeme rağmen röportajlarımda ya da yayımcımla konuşurken böyle bir kitap yazdığıma dair sinyaller vermekten çekinmemiştim. Teslim tarihim dört ay içindeydi ve benim tek yazdığım şey bölüm başlığıydı. Yazdığım hiçbir şeyi beğenmeyip sildiğim için sürekli olarak başa dönüyordum ve bu aşırı derecede irite ediciydi.

Hazırlanmam gerektiğini fark edince adeta odama fırladım. Çok paspal görünüyordum ve bugün imza günümdü. Her ne kadar kalan yarım saatimde mucizevi bir değişiklik yapamayacak olduğumu bilsem de, paspalize olmak mümkündü.

Kalemle tutturduğum kızıl saçlarımı açıp ellerimle düzelmeye başladım. Maşa yapabilirdim fakat saçlarım kıvrılmamak için ellerimden gelen her şeyi yapacak ve beni buna pişman edeceklerdi. Bir de imza seromonisine gecikmemi sağlayacaktı. Saçlarım insan içine çıkacak hale geldiğinde maskaramı alıp kirpiklerime hafifçe sürdüm. Bu sıcakta ten makyajı yapamayacağımı bildiğimden sadece allık sürmekle yetindim. Orada kahve eşliğinde kitap imzalayacağım için ruj sürmeyi aklımdan bile geçirmedim. Kombinimi benim yerine menajerim diye geçinen ev arkadaşım seçtiği için onu anlatamaya gerek duymuyorum. Zevksizliğini gözünüzde canlandırmanız gerek yok.

Koşarak merdivenlerden aşağıya inip beni bekleyen arabaya bindim. Soluklanmaya çalışırken bir yandan da Tori'nin geç kaldın azarlarını dinliyordum. Anlamanız gereken bir kısım var. Tüm bu geç kaldın azarlarını hak etmiyordum çünkü bana söylenen vakitte kapıdan adımımı atmıştım. Aracı bu kadar uzağa park etmiş olmalarından beni sorumlu tutamazlardı. Bunu söyleyip kendimi savunabilecek kadar bir cearete sahip değildim. Pısırık biri olduğumdan kaynaklı değildi, hatta kendimi savunmam gereken yerlerde Sokrates'in Savunması'ndan daha güçlü bir savunma yapabilirdim fakat bahsettiğimiz kiş Tori'ydi. Sessizliğimi korumaya devam ettiğimi görünce çemkirmesini kesip saçlarını düzeltti ve daha otoriter bir tavır takındı.

"İmza saatlerin bittikten sonra yayın eviyle toplantın var. Bir şeyler yazmadığının farkındayım o yüzden teslim tarihini ileri atmaya çalışacağız. Bunun dışında instagram için birkaç kişiyle fotoğraf çekilip paylaşman gerekiyor ki bu aralar hiç aktif değilsin. Bunu da bir şekilde çözmemiz gerekiyor. " Haklıydı, neredeyse 5 aydır herhangi bir paylaşımda bulunumuyordum ki uygulamasının bile telefonumda bulunmadığı bir platformda paylaşım yapmam imkansızdı. Beyin gücümle bir şeyleri kontrol etme yetisini kazanma ihtimalim olmadığını varsayaraktan bu hesaplamayı yaptım. Fındıklı barımı kemirirken Tori'nin dediklerini takip etmeye çalışıyordum. Tüm bunları söylerken çemkirmediği için çok fazla dikkatimi verebilidiğimi söyleyemezdim. En son yakalayabilidiğim kelimeler kitapçıdaki kahve servisi ve Torchio sözcüklerinden ibaretti.

Lasciami StareHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin