"Büyüleyici değil mi?" Hayley,New Orleans'ın sokaklarındaki coşkuya tekrar bakarak başını salladı. "Sürünün yanına ne zaman gideceğiz?"
Klaus iç çekti. "Sabırsızsın aşkım. Buraya uzun süredir gelmedim. Biraz bilgi almalıyım." Sonra Hayley'e döndü ve doğum lekesini gösteren askılı bluzuna baktı. "Üzerine bir şey giy. O izi saklamalısın." Küçük dükkanlardan birine yönelirken Hayley kaşlarını çatmıştı, Klaus elindeki siyah şalı onun omuzlarına sardığında Hayley kıkırdamasına engel olamadı.
Ona tam güvenmese bile bu anlam veremediği ilgi hoşuna gidiyordu. Bir cafe-bara girdiklerinde ikisi de kalabalığın olduğu yere baktı. İri yapılı genç bir adam şarkı söyluyordu. Oldukça güzel bir sesi vardı.
"Tanıştırayım Hayley,bu Marcel." Marcel denen vampir Klaus'u fark etmiş olacakki sahneden indi. "Klaus Mikaelson." Diğer vampirler tetikte bir şekilde onlara yaklaştığında Hayley Klaus'un bileğini tuttu. Doğrusunu söylemek gerekirse gerilmişti.
İki vampirin arasında geçen uzun bakışma, gülmeye başlamaları ve Marcel'in eski dostum diyerek ona sarılmasıyla devam etti. Hayley gerginliğin yok olmasına sevinmişti. "Ve sen de?" Dedi Marcel misafirperver bir gülümsemeyle. İşine karışmadıkları sürece düşmanca davranmayacaktı.
"Hayley Marshall." Marcel nezaketen onunla el sıkıştı. "Hayley,New Orleans'a gelmek isteyince sanada bir uğrayalım dedik." Dedi Klaus ve üçü birlikte bar tezgahına yöneldi.
Hayley aslında devam eden müzikte dans etmek istiyordu. Hayata pek mutlu başlangıçlar yaptığı söylenemezdi ve her anı değerlendirirdi genelde ama şu an Marcel'den önemli bir şeyler öğreneceğini umuyordu.
"Ee Hayley seni hangi rüzgâr attı buraya." Hayley,bir an ne diyeceğini ölçtü. Buraya daha önce gelmişti. Hatta bir iki cadıyla da arkadaş olmuştu. "Müzik festivali için. Birazda kafa dinlemek." Dedi.
"Kesinlikle doğru yerdesin! Ne içersiniz?"
***"Burası terk edilmiş gibi." Dedi Hayley boş kulübelere bakarak. "Yada bilerek böyle bırakılmış." Klaus iplerde asılı bir kaç parça kıyafeti ve külleri kalmış ateş yerlerini gösterdi. "Onları bataklığa sürdüm derken ne kast ediyordu?" Hayley kaşlarını çatarak söylemişti bunu.
"Sende bizimleydin. Fazla bilgi vermemek için her şeyi yapıyor." Hayley bariz bir hayal kırıklığıyla iç çekti. Klaus,gülümseyip destek verircesine omuzunu sıktı. "Merak etme küçük kurt. Hâlâ vaktimiz var." Alfa bağı,sahiplenme güdülerini arttırıyordu. Bu bağdan en kısa sürede kurtulmak istiyordu. Hayley onun zayıflığı olacaktı. Düşmanları için daha kolay bir hedef haline gelecekti. Ve Klaus'un düşmanlara karşı kaybetmek gibi bir lüksü yoktu. O kazanan olurdu.
"Nerede kalacağız?" Dedi Hayley sessizliği bölerek. "Otel ayarladım. Gidelim." Arabaya doğru ilerlemeye başladıklarında Hayley omuzundaki şalı itti. Klaus'un bakışına karşın "Çok sıcak." Diye yakındı. "Kalabalığa girdiğimizde izi saklamalısın. Her yerde adamları var." Hayley arabanın kapısını açarken merakla sordu. "Telkin edemez misin? Sen orijinalsin."
"Vampirlerine mine çiçeği vermeye başladığını gördüm. Benden şüpheleniyor. O yüzden yanımda dur." Hayley kemerini taktı. "Benim için onca şey yapıyorsun. Karşılığında ne alacaksın? Yani sadece sürünü mü bulmak istiyorsun?" Klaus'la hiç konuşmadıkları konu buydu. Ne zaman Klaus'a bedelin sadece bu mu olduğunu sorsa konu kapanıyordu. "Evet. Senin sürüne karşılık benimki. Gayet adil." Ayrıca yeni mükemmel melez adayları. Diye düşündü.
"Sorunda bu. Sen hep daha fazlasını isteyenlerdensin. Yani yalan söylüyorsun." Klaus gözlerini bir saniyeliğine yoldan çekti. "Bunu bilemezsin aşkım." Hayley seslice iç çekti ve dudaklarını sinirle birbirine bastırdı.
Klaus,ona yandan bir bakış attı. Ve söylemeliydi ki,gerçekten farklı bir çekiciliği vardı. Saçlarının dökümü,yanaklarının yapısı,göz şekli. Ah,mükemmeldi. Klaus, gözleri altın rengine bürünürken, hafif bir hırıltı bıraktı. Kurt adam dürtüleri onu ele geçirmeye başlıyordu. Eşi,şu an yanındaydı ve bütün hayvani dürtülerini açığa çıkarıyordu. Silkinip,kendini toparladı. Hayley, ise onu fark etmemiş olacakki tırnaklarıyla oynuyordu.
"O kimdi?" Dedi sonradan. Kırmızı dudakları masumane bir edayla büzüşmüş,ela gözleri kirpiklerinin altında bir cevher gibi duruyordu. "Kimi kast ediyorsun?" Dedi Klaus. Hayley,omuz silkti. "Sarışın." Dedi tersleyerek. Klaus,güzel perdeden bir kahkaha attı ve Hayley'e cevap vermedi.
***
Bir kaç gündür New Orleans'taydılar. İlerleme kaydedilmemişti. Klaus'un Marcel'in ağzını aradığını fark ediyordu. Bu süreçte ya onunlaydı yada otel odasında biri onun kim olduğunu anlarsa bu şehirde hiçbir şansı yoktu ve bu gece işi daha da zorlaştıracaktı. Dolunay vardı.
"Klaus?" Klaus,çizim defterinden başını bir saniyeliğine kaldırdı ve cevap ver dercesine baktı. "Dolunay var." Hayley'nin iki kelimelik cevabıyla duraksadı evet bu detayı atlamıştı. "Seni bataklığa bırakmam sorun olmaz. Diğer kurt adamlar orada sürgünse dikkat çekmezsin." Hayley iç çekti. "Sorunda bu. Marcel'in bir şekilde hepsinin orada olduklarından haberdar olması gerek. Sürekli kurt formlarında kalırlarsa normal hayvandan farkları olmaz. Vampirler bile farkı anlamaz. Hatta kurt adamlar bile. Ve orada hâlâ yeni kıyafetler vardı." Diye mantık yürüttü.
"Doğru söylüyorsun Küçük Kurt. Bir şekilde insanlıklarını koruyor olmalılar. Ama orada insan olsaydı bulurduk. Daha çok detaya ihtiyacımız var." Hayley başını salladı. "Yine de oradan başka seçenek yok mu?" Dedi durumunu tekrar dile getirerek. Klaus,muzip bir şekilde sırıttı. "Seni zincire vurabilirim aşkım." Hayley,göz devirdi ve agresifçe oturduğu yatağın üzerindeki yastıklardan birini fırlattı. Klaus kahkaha atarak çaba sarf etmeden yastığı tuttu. Hayley'le yakın olmak onu sinir etmiyordu. Arada birbirlerine karşı laf atışmaları oluyordu ama can sıkacak raddeye çok gelmiyordu. Hayley sürekli peşinde dolanıp gereksiz gevezeliklerle başını şişirmiyordu. Aptal flört girişimleri yoktu. Klaus aslında onun ciddi yerine biraz daha akışına bırakan biri olduğunu düşünmüştü. Belki ona güvenmediği için kendisi gibi davranmıyordu.
Bu düşünceyle Klaus kaşlarını çattı. Hayley'nin ona güvenmesini istedi bir an. Benim tüm benliğiyle benim. Düşünceleriyle kendine hayret etti. Dürtüler. Dolunay yaklaştığı için mi bu kadar zıvanadan çıkıyordu? "Hey üzerime atlayacak gibi bakıyorsun." Dedi Hayley dizlerini toplayarak yarı sırıtıyordu. Klaus ayağa kalktı ve ona yaklaştı. "Bence hayallerini anlatıyorsun aşkım." Dedi eğlenen bir ifadeyle. Hayley omuz silkti ve ayağa kalktı. Çok yakın duruyorlardı. "Hâlâ dolunayda ne yapacağımızı söylemedin?" Klaus,kaşlarını kaldırdı. "Biz?" Hayley,parmak ucunda yükselip indi. "Evet biz. Hani melezsin falan. Arada orijinal vampir yerine Büyük Kötü Kurt olmayı denemiyor musun?"
"Etrafta avlayacak bir Kırmızı Başlıklı Kız yoksa ilgimi çekmiyor." Hayley o an hafifçe kıkırdadı. Dudakları alaylı bir ifadeyle kıvrık kaldı. Klaus onun neye güldüğünü ilk anlamadı sonra onu tamamen süzdü. Kırmızı giyiyordu. Basit güneşli havaya uygun kırmızı bir elbise. Güzel. "Kırmızı Başlıklı Kız'ım olmayı istemen hoş ama bunun için yeterince masum değilsin." Hayley boşver dercesine elini salladı. "İkisinede niyetim yok. Küçük Kurt'u tercih ederim." Kanepeye gitti ve Klaus'un çizim defterine uzandı. Alırken gözlerini Klaus'tan ayırmadı. Klaus,çizimlerini kendine saklamayı tercih ederdi ama şu an Hayley'nin yaptığı içinde herhangi bir öfke uyandırmadı.
"Oda servisi!" Az önce istediği içki ve meze gelmiş olmalıydı. Kapıyı açtı. Personel masayı içeri sürerken refleks olarak Hayley'e baktı. Klaus'un içinde şimdi bir öfke oluşuyordu. Hayley'e bir saniye bile olsun bakması onu rahatsız etmişti. Ona özel olan bir şeye izinsiz bakıyormuş gibi hissetti. Dürtüler. Silkindi. Bu dolunaydan sorunsuz çıkmalıydılar.
Arkadaşlar hikayeyi unutmadım. Tatille kendime geldim sanırım.
![](https://img.wattpad.com/cover/267074923-288-k130318.jpg)