Prologue: Mücevherlerin Yönettiği Evren

58 5 23
                                    

Başlamadan önce bilmeyenler için Demeter doğa ve tarım tanrıçasıdır.😽

***

Eski kitaplarda her zaman yazar, bir zamanlar insanların hayattaki tek amacı ruhlarının eşini bulmaktı. O zamanlar hayat gül bahçesi ile çiçeklerle, güzel kokularla ve gün ışığı ile tasvir edilirdi. Sonradan rengi çalındı bu dünyanın. İnsanlar bu denli bencilleşince...

Birbirini daha önce hiç görmemiş iki insan yolun ortasında durup bakışıyor ise eğer anlardınız ki onlar birbirlerini yeni bulmuş ruh eşiler. Siz o aurayı göremezdiniz fakat onlar artık farklı bir benlikte yaşıyorlardır. Bu farklı benliğe geçiş çevresel ya da ruhsal değildir. Hisseldir. 

Ruh eşinizi bulduğunuzda içinizde sanki kusmak istiyormuş gibi garip bir his hissedersiniz, ardından gözleriniz kamaşır, başınız döner onun gözlerine yeniden baktığınızda kendi renginiz ile uyumlu olan auralarınızın birleştiğini fark edersiniz. Kendiniz saçtığınızın farkında olmadığınız o ışığın aynı rengi karşınızdakinin üstünde de parlar. Böylece onu bulursunuz. Kimilerininki pembe bir zümrüt, kimilerininki sarı bir safir. Incı gümüş altın yakut... 

Ancak bu enerji birleşimi kimileri için biraz tehlikeli olabilir. 

Fakat en tehlikeli birleşim buz mavisi elmaslarındır. Onların ilişkisi ya öyle bir tutkuya dönüşür ki dünyaya mutluluk yayılır, ya da öyle bir kasıp kavurur ki dünya hüzün grisine döner. O ikisinin birleşiminden ne çıkacağını henüz kimse kestiremiyor. Çünkü eğer auranız elmas ise ikinizin de birbirini tamamlayan baskın güçleri vardır ve çok nadirdir.

İnsanlar ruhlarının eşini bulduğunda tamamlanmış hisseder, bazıları hariç.

"Tanrım çok geç kaldım!"

Sinirle boynumda rahat durmayan çantayı düzelterek arabamdan kendimi dışarı attım. Patronum Jieun bugün kesinlikle beni öldürecekti. Nedendir bilinmez bugün trafik öyle bir yoğundu ki!

Üste girdikten sonra bana elinde muhtemelen çoktan soğumuş kahvemle sinirle koşan asistanım Mia soru sormaya başlayamadan önce elindeki içeceği alıp masama oturdum.

"Bay Jeon tam 28 dakika geciktiniz."

"Ne diyorduk Mia? "

"Çok iş az laf Bay Jeon."

"Evet çok iş az laf. " sandalyemi döndürüp masama iyice yerleşirken ağzımdaki kalem kapağını düşürmüştüm. Sakar olmak baş rollerin doğasında vardı galiba.

5 saatin ardından bitik hissediyordum. 

"Jungkook Miss Elina bavulları ile özel olarak ilgilenmenizi istemiş. Rica etsem bizzat gidip bakar mısın? Onları yakınlardaki butik otele götürürlerken yanlarında ol. " göz devirerek ofladım.

Şımarık zenginler ne olacak. 

Hala Ağustos ayının sonundaydık ama bugün biraz serin olduğu için kot ceketimi alma ihtiyacı hissetmiştim. Ceketimle birlikte binadan ayrılırken güneş gözlüklerimi çantama attım.

Havaalanına geldikten sonra uçakların pistten kalkışını izleyip arkalarında bıraktıkları hava akımıyla ürperdim. Miss Elina'yı karşılamak için onun inen uçağına doğru adımlarken onu görmemle nazikçe gülümsemiştim. Her zamanki kibriyle burun kıvırmış ve koluna astığı ömürlük maaşım olan çantasını sallamaya devam etmişti dinlenme tesisine geçerken. İç çekerek etrafa bir göz gezdirirken bir adama çarptı gözlerim. Hafifçe kaşlarımı çatarak süzmeye devam ettim.

Mücevherlerin Yönettiği EvrenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin