~Jungkook
"Hayır ben yapmadım, benim suçum değil. Gerçekten isteyerek olmadı. Özür dilerim. Özür dilerim. Affet beni nolur." Birden gözlerimi açtığımda fark ettim. Şükür ki bu bir rüyaydı.
Ama o kadar gerçekçiydi ki... Ter içinde kalmıştım. Yüzümün her yeri tuzlu su ile ıslanmıştı. Ve kahretsin, aynı zamanda ağlıyordum. Sürekli oluyordu bu. Sürekli rüyalarımdaydı bu, daha doğrusu kabus...
Elimin tersi ile çenemin altından akan terleri sildim ve yataktan kalktım. Ayaklarımı sürüyerek kendimi banyoya attım. Zor da olsa ayakta durup yüzümü yıkadım. Gerçekten deliricektim artık.
Ben bu raddeye gelmişken o nasıl rahat olabiliyordu? Neden bu kadar umursamazdı? Ona kızıyorum bu konuda ama siktir! Kıskanıyorum da! Keşke bende takmasam, eskisi gibi devam edebilsem hayatıma..
Aynada kendime bakarken bu düşüncelere dalmıştım yine... Sessiz dalgınlığımı içeride masamın üzerinde duran telefonumun sesi bozdu. Havluyla yüzümü kurulayıp bıkkınlıkla masama doğru yürüdüm.
Tabi ki yine o gereksizden gelmişti mesaj. Yaşanan şeyler yetmezmiş gibi birde o üstüme geliyordu. Yakında delireceğim, gerçekten!
Mesajlarına bakmadan görüldü attım. Ve kilit tuşuna basıp geri yerine koydum. Yatağa yüzüstü geri attım kendimi. Yarı uyanık hale gelirken sessizlik az da olsa huzurlu olmamı sağlamıştı. Ta ki telefonum çalana kadar. Yüzümü gömdüğüm yastığımdan yüzümü kaldırmadan telefonu aldım ve kimin aradığına bakmadan kulağıma götürdüm telefonu.
"Ne cüretle görüldü atarsın bana?!" Duyduğum kaplan kükremesi gibi sesle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Bıkkınlıkla iç çekerek yüzümü biraz kaldırdım yastıktan. "Sana da günaydın Taehyung"
"Siktirme günaydını bana şimdi. Neden görüldü attın?!" Sinirle kalktım ve yatağıma düzgünce oturdum. "Ne bu yakınlık ya hayırdır? Sabah sabah mesaj atıyorsun birde, daha kargalar bokunu yemeden!" Alayla güldü Taehyung.
"Gülmeye devam edecek misin yoksa suratına kapatayım mı?" "Hah sende o göt yok Jeon Jungkook. Gözlerim kızarıyordu sinirden. Kendini ne sanıyordu ki bu?
"Sen beni daha ne kadar tanıyorsun ki bunları diyorsun?" "Hah merak etme bir kaç günde yeterince tanıdım." "Taehyung seni sikerim! Duydun mu beni?! Olmadı döverim" "Cehennemin dibine kadar yolun var Jungkook. Seni cehennemin dibine kadar istersen zevkle indiririm." "Ben şimdi seni annenin rahmine kadar indiricem kes sesini göt!"
Daha fazla dayanamadım ve aramayı sonlandırdım. Telefonu sessize aldıktan sonra dolabıma yöneldim. Sinirimi atmak için her zaman fitness yapardım. Bazen koşu, bazen şınav, bazen mekik, bazense halter... Sınırlarımı zorlamayı seviyordum, ama fiziksel güç olarak.
Bir kaç kıyafet alıp yatağın üzerine attım. Duşa girdim. Bir süre sonra giyinip spor salonuna yöneldim. Telefon cebimdeydi ve sürekli titriyordu. Nasıl da kudurdu ama yüzüne kapattım diye...
Spor salonu evimden 10 dakikalık mesafedeydi. Yürümeyi sevdiğim için hep yürürdüm oraya kadar. Telefonu cebimden çıkarttım ve ailem gibi olan kişiyi arayıp spor salonuna gelmesini söyledim. Zaten bizim kaslı civciv oradaymış...
Sonunda gelmiştim ve her zamanki gibi önce koşu bandının oraya gelip üstünde koşmaya başlamıştım. Arkadan bir kaç kız sesi geldi. Göz devirerek hızı artırdım. Ah Jimin ah! İşin gücün karı kız peşinde koşmak!
Onu çocukluğumdan beri tanıyordum. Babalarımız ortaktı. Kore'nin en zengin iş adamlarının oğullarıydık. Ben asla bunu dışarıya yansıtmazken Jimin bunu her gece başka bir kızı altına almak için kullanırdı.
Yanımdaki koşu bandı çalışmaya başladı. "Jimin söyle şu kızlara gitsinler burdan. Ben kafa dağıtmaya geldim. Sana yapılan tezahüratları dinlemeye değil." "Sakin ol bro" Hızını yavaşlatıp arkasına döndü. "Siz gidin kızlar. Daha sonra görüşürüz. Ha bu arada Mina, akşam nerede olacağını biliyorsun." Cılız ve çirkin bir ses gelmişti. "Tamam dady."
Jimin tekrar koşu bandına çıktı. Bense daha da artırıyordum hızı. "Tomom dody" "Sen yine sinirlisin anlaşılan Jungkook. Bak Mina'nın yanında bir kızı vardı gördün mü? Acayip iyi bir kız. İstersen ayarlayayım sana." Uyuzca güldü. "Sinirini yatakta daha iyi atarsın."
Alayla göz devirdim. "Birincisi hetero değilim. İkincisi eğer sinirimi bir kızdan yatakta çıkartırsam o kızın sağ kalma ihtimali sıfır. Üçüncüsü seni sikmemi istemiyorsan sik keyfi yaşadığın hayatı benden uzak tut."
Nefes nefese konuşuyordum. Koşu bandının hızı son kademedeydi. "Anlat bakalım tavşan seni, hala devam mı ediyor kabusların?" Tam bir pislik bu. Ama yinede tek yakın dostum o. Birbirimizin sıçtığı boka kadar her şeyimizi biliyorduk. Her ne kadar uçkuruna düşkün biri olsa da dünyadaki en iyi dost oydu.
"Rüyalarım (kabuslarım) yetmezmiş gibi Taehyung rahatsız edip duruyor?" Birden bir ses duydum. Yana doğru kafamı eğdiğimde Jimin'in koşu bandından yere yuvarlandığını gördüm. Ellerini birbirine sürttü. Üstünü düzeltip ayağa kalktı. "Bu böyle mi söylenir geri zekalı!" Kaç defa yaptım hatırlamıyorum ama yine göz devirdim, alayla.
"Bu akşam bir bara gidelim. Kafa dağıtmam lazım yoksa delireceğim Jimin." "Sen nasıl istersen bro. Neyse-" Jimin'in lafını bölen şey cebimde titreyen telefondu. Koşu bandını durdurup telefona baktım, babamdı.
"Efendim baba" "Jungkook bir saat sonra şirkette ol. İmzalaman gereken şeyler var oğlum." 'Peki' dedikten sonra hemen aramayı sonlandırmıştı. Şimdilik evrak işlerine gömülmek iyi bir fikir olabilirdi.
"Jimin babam aradı. Gitmeliyim." "Babam beni de aramıştı bu gün. Hatta şirketten geldikten sonra geldim zaten buraya. Neyse bro kolay gelsin. Akşam partide bana her şeyi anlatacaksın ama ha!" "Senden ne zaman bir şey sakladım sanki göt lalesi!" Havluyla terimi siliyordum. Jimin arkamdan gülüyordu ve bende yavaşça evime doğru yol aldım.
Yarım saat sonra hazırlanıp evden çıktım. Şirkete vardım ve babamın yanına gittim. Bana her biri 100 evraktan oluşan 24 tane dosya verdi. Ve bir de kalem tutuşturdu. "Bu işlere alışman lazım oğlum. Seni yorduğum için üzgünüm ama bu gerekli." "Önemli değil baba, ne kadar dosya varsa ver. Bu gün sadece işle ilgilenmek istiyorum.
Babamın ağzı 'o' şeklini almış, elinin tersini alnıma koymuştu. "Sen hasta değilsin dimi oğlum?" Gülümseyerek cevap verdim. "Neden ki baba?" "Sadece bir kaç iş verdim diye yapmamak için 4 buçuk saat tuvalette durdun Jungkook. Nerden geldi şimdi bu iş aşkı?" Babam bana bakıp sinsice gülüyordu. Tam ağzımı açıp konuşacakken elini omzuma koyup patpatladı.
"Neyse oğlum, nasıl olmuş olursa olsun buna sevindim. Benim toplantıya yetişmem gerekiyor. Sana kolay gelsin." Usulca başımı salladım. Babam gitmişti ve onun masasına dosyaları bıraktım. Rahat koltuğuna yerleştikten sonra tek tek imzalamaya başladım.
Telefonum sessizde değildi ve sürekli bildirim sesi geliyordu. Bu kadar art arda mesaj atan ondan başkası olamazdı. Bu yüzden bakmadım ve işime devam ettim. Ama o kadar sinirimi bozdu ki bildirim sesi, telefonumu elime alıp mesajlara baktım...
Merhabalar, umarım bölümü beğenmişsinizdir. Aslında bu kadar uzun yazmayacaktım ama yazmak iyi geliyor bana... Umarım sıkılmazsınız. Eğer okuduysanız oy verip az da olsa yorum yapmayı unutmayın. Bu bölümü sadece ben yazdım. Neyse, bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.
I💜U... ~Lavinia

ŞİMDİ OKUDUĞUN
->ORTAK<- TaeKook
Fanfikce"ülke değiştirmen sıkıcı." Dedim alayla telefondaki kişiye cevap gelmeyince "ne olursa olsun bu suçun ortağı olacaksın Jeon"demiştim yüzüme kapanan telefon sinirimi bozsada onu kızdırmak dengelerimi yerine getiriyordu. Texsting-Düz yazı-Smut.