1-

30 3 0
                                    

CORK 2004

Masamda oturup olanları sindirmeye çalışıyordum. Beynim donmuş, bedenime olan emir yetisini kaybetmişti. Gözlerimi kapatıp düşünmemeye çalıştım. Elimi alnıma götürüp masaj yapmaya başladım. Beynimi delip deşen şiddetli bir ağrı vardı ve olan oldu. İlk ellerimin titremesiyle başlayıp vücudumu esir alan ve sonra etkisiz bırakan bir hastalık. Epilepsi nöbeti. Sandalyeyle birlikte yere düşünce başımın acısını hissetmeden tamamıyla kendimi kaybettim. Beynim karıncalanıp vücuduma yayılırken kendimi ormanlık alanda gördüm. Kaçıyordum ve neyden kaçtığımı bilmiyordum.

Saniyeler sonrasında gözümü açtığımda yerde uzanmış haldeydim. Bir süre olduğum yerde kalıp kendime gelmeyi bekledim. Olanlar çok fazlaydı, oldukça. Başımın ağrısı beni fazlasıyla rahatsız ediyordu. Doğruldum ve duvara sırtımı rastladım. Olanları sindirmem ve ağlamam gerekiyordu, ağlayamıyordum. Hissizleşmiş miydim ya da şokta mıydım? Normal bir insan şu an ağlama krizlerine girip sakinleştiriciyle uyutulurdu. Ama benim tek yapabildiğim odama kaçıp her şeyden uzaklaşmaktı.  Ayağa kalkıp çekmecemden iki tane hap aldım ve ağzıma attım.

Bulunduğum ortama göz gezdirdim. Masam ve yüzlerce hastamın evrakları. Karşıda solda duran sedye ve kullandığım malzemeler. Genç bir doktor olarak başlamıştım bu mesleğe ve genç bir doktor olarak da veda edecektim. Mesleğime yeni kavuşmuşken öylece bitmişti. Dolabın arkasındaki büyük kutuyu çıkarıp içerisine bu odadaki sahip olduğum şeyleri koymaya başladım.

Kahve bardağımı ve hastalarım için tuttuğum günlüğümü aldım. Normalde yüzlerce hastam olurdu fakat yaklaşık üç aydır izinli olduğum için belirli hastam yoktu. En son bir telefon almıştım hasta için durumu hakkında fazlaca endişeleniyorlardı ve özel olarak ilgilenmemi istemişlerdi. Hamileyken 6 aydan sonra işte bana yanlış geliyordu. Özellikle mesleğim gereği birçok şey de olabiliyordu. Psikolojisi bozuk hastalarla bebeğimi riske atamazdım sonuçta. Mesleğimi çok seviyordum fakat bazen durumu kötüleşmiş hastaları tedavi etmek zordu ve zarar verebilcek duruma gelebiliyordu. Düşünürken burnum sızladı ve sandalyeye oturdum.

O sırada kapım çalınarak onayımla içeri benimle aynı alanda oldukça başarılı ve sevdiğim psikiyatrist Walter girdi.  Şimdiye kadar hiç sözünden çıkmamış ve mesleğimi en iyi şekilde yapmaya özen göstermiştim ve bana çok yardımcı olmuştu. Telaşlı gözlerle bana bakarak yanıma geldi.

"Kim, istersen psikolojik bir yardım alabilirsin" Gözlerimi devirerek ona baktım. Gerçekten ihtiyacım olan şey bu değildi.

"Hadi ama bir psikiyatrist olarak bunu yanlış olarak görmüyorsun değil mi?"

"Ah, hayır tabii ki. Ama emin olmalısın ki şu an bulunduğum durum gayet normal ve olması gerektiği gibi."

"Her şeyden kaçmak normal mi?" dedi sert bir şekilde.

Her şeyden kaçıyor muydum? Evet. Ben bebeğini kaybetmiş bir anneydim. Dokuz ay boyunca bebeğini karnında taşıyıp doğurduktan iki gün sonra kızını kaybetmiş bir anneydim. Ne yapmamı bekliyorlardı ki. Hiçbir şey olmamış gibi çalışmaya devam etmeyi mi?

"Biliyordun Kim. Böyle bir şey olabileceğini. Epilepsi hastasısın ve doktorunda doğumda veya doğumdan sonra sorun olabileceğini sana söylemişti." Dedi. Haklıydı söylemişlerdi.

"Hayır, Bay Walter. Bir nöbet sırası veya doğum sırası ölmedi bebeğim. Doğumdan yalnızca iki gün sonra kaybettim onu. Söylesene kim böyle bir şeye izin veriyor? Evren oyunu mu? Sanmıyorum.  Kim bu kadar acımasız olabilir. Bu çok saçma öyle değil mi? İki gün sonra ölmesi çok saçma."

"İyi değilsin lütfen kısa zamanlı bir terapiden sonra daha iyi olacaksın. Ondan sonra işine devam edersin ve kafan başka şeylerle meşgul olur."

SADİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin