Rüzgar şiddetli bir şekilde esiyordu. Yavaş adımlarla pis ve dar olan sokağa doğru ilerledim. Kokudan midem bulanmaya başladı. Ayak seslerim boş sokakta yankı yapmasın diye yavaş yavaş ilerliyordum. Sokağın bütün ışıkları kapalıydı. Yavaş yavaş ışık vuran binaya baktım. Gözükmemek için eğilip pencerenin diğer tarafına geçtim. İşimi halledip buradan gitmem gerekiyordu yoksa aksi taktirde kusacaktım. Gizlenmek için de burayı bulmaları ayrı ironi...
16 katlı binaya şöylece baktım. Tahminen en üst katta saklıyorlardı. Üst taraftan yavaş yavaş inen iple ipe tutunup tırmanmaya başladım. Bazı katlarda adamlar yoktu ama bazı katlarda vardı. İlk katları sorunsuz bir şekilde atlattım. 15. Kata gelince 1 katım kalmıştı. Tam pencerenin hizasındayken adamlardan biri pencereden başını uzatınca ağzını açmadan belimdeki iğneyi çıkartıp, boynuna batırdım. İğne hemen etkisini gösterirken, çekmemle beraber aşağıya düşerken başka çıkan kişi olmadığını görünce diğer pencereye doğru çıktım. Köşeden baktığımda 2 adam mücevherlerin başında onları kutulara koyuyorlardı.
" Diğerleri çatıda, onları da alın hemen burdan çıkalım. Bizi bulmaları uzun sürmez. "
Nasılda biliyordu ama durmayacağımızı ve buna rağmen cesaret edip mücevherleri çalmıştı.
Karşısındaki adam ona onay verip dışarıya çıkınca kendisi kutulamaya devam ediyordu. Hızlıca belimden bir iğne daha çıkartıp açık olan pencereden içeriye atladım. Adam ilk başta şaşırsa da belinden silahı çıkartıp bana doğru doğrultmuştu. Bir yandan kim olduğumu çözmeye çalışıyordu. Ama yüzümdeki maskeden dolayı beni tanıyamıyordu.
Hızlıca etrafımda dönüp adamın eline tekme attığımda silahı yere düşerken, hemen köşeye gidip bir düğmeye bastı. Hızlıca bina ayaklanırken ne yaptığını anlayıp yanına gittim. Aynı şekilde ona da iğneyi batırdım. Uyanıklık yaptığını sanmıştı ama yanılmıştı.
Vakit kaybetmeden kutudaki mücevherleri alıp çatıya doğru ilerledim. Belimden silahı çıkartıp gelen adamları teker teker indiriyorken, çatıya ulaşmıştım. Çatıya çıkıp geldiğim yerin kapısını sertçe kapattım. Adam ses ile ürkerken bana doğru döndü. Bende ona doğru ilerliyorum. Elimi havaya doğru kaldırdığımda keskin nişancı tarafından indirilmişti.
Adamın yanına yaklaşıp elindeki bize ait olan mücevherleri alıp çatının ucuna doğru ilerledim. Halatı sabitleyip diğer halatı belime taktım. Kapının açılması ile arkama bakmadan aşağıya sarkan ipten aşağıya doğru kaydım. Aşağıya indiğimde sokaktaki bazı kişiler bana bakarken onları umursamadan halatları söküp beni bekleyen arabaya bindim. Arabaya biner binmez derin bir nefes alıp suratımdaki maskeden kurtuldum. Sokağı inleten lastik sesiyle hızlıca oradan ayrıldık.
Babamın telaşlı gözleri beni buldu. Vakit kaybetmeden sıkıca sarıldı. Aynı şekilde kızlara da sarılınca hep beraber masaya oturduk. Kimseden ses çıkmıyordu.
" Hepinize teşekkür ederim kızlar, çok iyi iş başardınız. Sizinle gurur duyuyorum. " kafamı kaldırıp bizimkiler baktım.
Hepsi memnun bir şekilde babama bakıyordu. Ahu yerinde kıpırdanıp;
" Mehmet amca biz işe devam edecek miyiz?"
Malum soru ile herkes babama bakarken, babam keskin bakışları ile bizi süzdü. Kabul etmeyeceği her halinden belliydi. Ama artık tepkimi koymam gerekiyordu.
" Hayır evladım, sizi bu işlere bulaştırmak istemiyorum. " sözleriyle gözlerim siyahın en koyu tonunu alırken sinirden damarlarım belirginleşmişti.