Bulunulmaması gereken yerlerin başını çeken bir yerde, tıklım tıklım dolu bu köhne yerde en köşede kimsenin görmediğini sandığı yerde oturmuş aklından geçen binlerce küfürle bekliyordu. Bu korkunç yerde kafasını kaldırıp birini aramak ölümle eş değerdi. Buradan olmadığı o kadar belliydi ki..
Ne kadar berbat bir yer olduğunu buraya gelince anlamıştı. Böyle bir yerin var olabileceğine asla ihtimal veremiyordu. Sadece abarttıklarını düşünmüştü. Şuan ise abartmadıklarını hatta ve hatta az bile söylediklerini düşünüyordu. Yeonjun defalarca onu uyarsa da onu ciddiye almamış, ani bir öfkeyle burayı basmıştı. Daha çok kendisi basılmış gibiydi.
Daha kapıda yaptığı şeyin büyük bir aptallık olduğunu anlamıştı. Ama lanet olası inadı tuttu mu gözünü hiçbir şey görmüyordu. Geri dönmek yerine hızlı adımlarla içeri girmişti. Girer girmez gördüğü manzara onu buraya kadar getiren adrenalini söküp almış, korkudan koşarak kaçması gerektiğini haber veren çanları çalmıştı. Saçları kan kırmızısı olan bir kız siyah saçlı bir oğlana ağzına aldığı hapı uzattıktan sonra deli gibi birbirlerini yemeye başlamışlardı. Ve kızın oğlanın ceketini sıyırmasından birbirlerini yemekle kalmayacakları açık bir şekilde ortadaydı.
Biraz ilerde, ellerindeki adını bile bilmediği şeyleri içerek deli gibi dans ediyorlardı. İçeri ilerledikçe insan seli artıyor ve müziğin sesi katlanılmaz derecede yükseliyordu. Daha önce bu kadar seviyesiz bir yerde bulunduğunu hatırlamıyordu.
Derin bir nefes aldı ve olduğu yerde doğruldu. Kendini bulduğu ilk kuytuya atmıştı ama birilerinin onu fark etmesine engel olamamıştı.
Amacı Juyeon'u bulup burdan defolup gitmekti. Rayından çıkan ikiz kardeşini onları umursamayan ailesinin haberi olmadan yola getirmesi gerekiyordu.
Üzerine geçirdiği kapüşonlu hırkanın şapkasını iyice öne çekerek zorlukla birkaç kişiyi geçti. Adım başı kafayı çeken biri vardı ve kulak delen müziğe eşlik ettikleri deli dans hareketleri, hareket alanını iyice kısıtlıyordu.
Evden lenslerini takmadan çıkmasına bir kez daha küfür etti. Her şeyde üst üste gelirdi ya.. Midesinin alabildiğinin fazlasını içen bilinçsiz beden, sertçe ona çarptı ve sendelemesine sebep oldu. Adımları aksayarak alanın ortasına yapılan işlevsiz basamağı boşa çıkararak bedenini boşluğa bıraktı. Dudaklarından kimsenin duyamayacağı, duysa bile umursamayacağı bir çığlık yükseldi. Kısacık saniyeler içinde bedeni, belinden kavrayan kollarla savruldu ve sırtı sertçe içecek tezgahının arka tarafında kalan duvara çarptı.
Dudaklarından dökülen acı dolu inleme bedenlerini sanki bir bütünmüşcesine birleştiren yabancıya ulaştı. Panikle kollarına tutunduğu yabancı onun aksine bakışlarını yüzünde gezdiriyordu.
Birkaç saniye nefesleri birbirine karıştı, düşünceleri etraftaki gürültüyü bastıran yabancı, kapüşonun görmesine izin verdiği kadarını inceledi. Bu süre içinde toparlandı ve olanları idrak etti. Kafasını hızla kaldırdı ve yüzünde dolaşan gözlerle birleştirdi bakışlarını.
Gözleri kör eden ışıklandırmanın önüne geçerek ona ulaşmasını engelliyor, yüzünü ayrıntılardan olabildiğince uzak tutuyordu. Tek kavrayabildiği şey siyah tutamların gözlerinin önüne dökülmesiydi. Onda da siyah bir kapüşon vardı. Parmaklarının altında kıdıklayıcı bir hisle kendini belli eden kolları uzanarak ince belini kavrıyordu. Sırtı soğuk duvara çoktan alışmış, belini yakan ellere zıtlık oluşturarak bedenine bir titreme yaymıştı.
Buraya girdiğinden bu yana hiçbir şey içmediğine emindi. Burada su bile içmezdi, etrafta gezen nirvanaya ulaşmış bedenlerin arasında hiçbir içeceğin berrak olduğuna inanmadığından. Buna rağmen kendini sarhoş gibi hissediyordu. Hareket ve kavrama yetisi elinden alınmış kontrolsüz bir beden gibi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
small doses
FanfictionHiç istemedim bunu yapmayı. Seni yavaş yavaş öldürmeyi. Hwang Hyunjin」 30.08.2021