22. 1, 2, 3, ateş

599 60 7
                                    

Gece Chan'ın kuzenin arkadaşının kardeşinin alternatif bistorsu önünde, kaldırımın kenarında ılıktı. Jisung içerideki eğlenceyi tercih edenlerin bomboş bıraktığı dışarıdaki masaların az ötesinde o ılık kaldırımın kenarına oturmuş, kafası biraz güzel önünden geçen arabaları seyrediyordu.

Yanakları kızarmış, az önce içerideki ateşten terleyen alnı kurumuştu. Orada oturuyordu çünkü her şeyin normal ve birazcık bitter tadında olması yüreğini acıtıyordu.

Chan geldi. Orada oturmanın güvenli olmadığını söyledi ama sonra omuzlarındaki ceketine tutunarak yanına çöktü.

Jisung başını çevirdi ama sonra sanki arabaların farlarının gözlerini yakması daha önemliymiş gibi yeniden döndü.

"Sıkıldın mı?"

Hayır, ne sıkılması? Tabii Changbin'den bahsetmiyorsa. O başka.

"Sadece onu görmek, ben olmamış gibi... Ama sonra göz göze geliyoruz ve devam ediyoruz."

"Belki de gerçekten bitmediğindendir."

Bittiğindendir diyecekti Chan. Ama Jisung ikisini de anladı. Değişen bir şey yoktu. Başını kaldırdı.

Ya da çok şey.

"Yolunuza bakmanız gerektiğini söyleyebilirdim ama ikinizden birinin bir adım atması gerektiğini görüyorum. Ve o sen değilsin."

Zaman gerçek değildi. Jisung beklemiyordu. Bekleseydi daha çok dibe batardı.

"Bir hoşlantıyı bir anda böyle tüm hayatım haline getirdiğime inanamıyorum."

Omuz omuzalardı. Jisung'ın sözünün Chan'ın sözü olacak kadar.

"Ama aşk değil mi?" dedi Chan. Kıkırdayan alkol değildi. Sarhoş olmak isteyen yoktu. "Kimyasallar."

"Baya güçlü kimyasallar." Dizlerini birleştirdi, ellerini onların üzerine yanağını da ellerinin tersi üzerine koydu. Chan ile göz göze uzlaştılar. Arkada çalan rock müziğinin klimaksını beklemeleri gerekti.

"Mantığımı kaybediyorum. Etik olmayan şeyleri düşündürüyor," dedi Chan. Jisung onun tırnaklarını taşa sürttüğünü hissetmişti. Ya da hayaldi. Ama ifadeyi görüyordu.

"Düşünmek zorunda değilsin. Senin için bunu yapacak başka şeyler varsa. Tartıda haklı olmasalar da." Ve başını kaldırdığında Chan emin oldu. Parmakları düzleşti. Avuç içi üzerine yıktı dünyayı. Ona yaklaştı ama daha da önemlisi, bu kez Jisung da yaklaştı. Gözler birbirine ayrılınca ilk dudaklara düştü. Kimyasallar. Yavaştı ve ikisini de çıldırtıyordu. Hamle Jisung'tan geldi. Öpüştüler ama çok, çok kuvvetli.

Chan'ın ceketi omuzlarından kayıp düştü. Sağ eli Jisung'ın başına uzandı. Yanağına dokundu. Saçlarını parmakları arasından geçirip ömrü boyunca bunu beklemiş gibi öpmeye devam etti.

Jisung kendini bırakmak üzereydi. Chan'ın kolay kolay geri çekilmeyeceği belliydi. Dudakları yaşamaya ara vermek için koptuğunda burun burunalardı.

"Şimdi emin misin?"

"Hem de sonuna kadar."

Kaldırım kenarı o gece ikinci kez ve bu sefer çok daha ateşlice öpüşmek için sağlam değildi. Chan'ın elleri altında, Jisung'ın ise teninde çılgınca hissettiği şeyi hiçbir şey anlayamazdı. Haz çok iyiydi ama Jisung'ın başını yukarı kaldırıp o nefesle kendini Chan'a bırakması için fazla erken gelmişti. Neyse ki çok da geç sayılmazdı.

Aşk ve kimyasallar. O gece Jisung'ın sırtını çarparak açtığı koridor ışığına Changbin dokunmadı.

Tanrı benimle oyun oynuyor bu yarışmayı kazanırsam o seyi yapcam demiştim öyküyü yazamıyorum bilgisayar bozuldu yine ve iki gün var

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tanrı benimle oyun oynuyor bu yarışmayı kazanırsam o seyi yapcam demiştim öyküyü yazamıyorum bilgisayar bozuldu yine ve iki gün var

I ♡ DILFS | 3rachaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin