1: İntihar Düşüncesi

30 3 1
                                    


Şimdiye kadar yazdığım en uzun bölüm bu sanırım, çok duygu içerikli kjkjkjkj

Neyse iyi okumalar umarım beğenirsiniz 💖

Eve erken dönmüştüm, buradaydım işte küçük odamda sıcacık yatağımda.
Bakıştığım beyaz tavan bile daha güven vericiydi.

Bu günü atlatmıştım peki ya yarın ne olacaktı? Adını bile bilmediğim o çocuk yine çıkıp gelir miydi beni korumak için?

Jihoon'u tanıyorsam bu işe istemeden başkasını kattığım için hırs yapacaktı ve beni daha çok rahatsız edecekti. Bitmiştim ben, zaten iki türlüde bitiktim o kesindi.

Hayatın en acımasız tarafına mı uyanıyordum acaba ben? Çünkü bu kadar acı çekemezdi kalbim..

'Aptal jisung aptal, sadece eziksin ve korkularının arkasında saklanmaya devam ettiğin sürece ezik kalacaksın.'

Deli gibi kendi kendime konuşurken belki boğulupta bu acımasız hayattan koparım diye, yastığı yüzüme bastırıp çırpınıyordum.

Kim bilir bayılmamdan bile ne kadar faydalanıp eğlenmişlerdir. Aptal jisung ne kadar da güçsüzdü ama kendisini korumaya çalışan aptal çocuğun kucağına bayılıverdi demişlerdir.
Acımasızca kahkaha bile atmışlardır.

'Daha ne kadar küçük duruma düşmeyi başarabilirsin ki Han jisung? Bu kadar korkak olmana gerek yokken neden cesur olamıyorsun ki? Sadece rezil ve işe yaramazın tekisin işte.

'Şuna baksana vücudun bile güçlü değil, kemiklerin bile sayılırken onlara karşı gelmeye çalışıyorsun.. Oysa onların tek kelime etmesinden bile korkan kırılgan bir ruhun varken..'

Yanaklarımda ki ıslaklıkla anlamıştım ağladığımı

'Yine ağlıyorsun, yalnızsın ve ağlıyorsun. Konuşacak kimsem yok, kendinle kavga etmeni engelleyecek ve sana tavsiyeler verirken, seni koruyup kollayacak kimsen yok jisung.'

Nefeslerim artık koca bir hıçkırıklara dönüşmüştü, aynı Yanaklarımda ki gözyaşı gölleri gibi. Uzun süredir kuraktı yanaklarım, suyu boldu ama sevgi tomurcukları hiç ekilmemişti. Papatyalarım yoktu, güllerim yoktu, sol yanağıma konan bir sevgi öpücüğü hiç yoktu.

Yalnızdım.

'Neden yaşıyorsun ki? Asla olmayacak bir hayal için mi? Bugünde olmayacak, yarın da olmayacak, diğer günde olmayacak.. Ama hala kendini kandırmaya devam ediyorsun. Bu aptal düzeni ve acınası hayatı daha fazla çekmek için bir sebebin yok bence.. Artık ölmelisin jisung.'

Daha düne kadar kendime verdiğim tesellileri bir düşünceyle ateşe vermiş ve ölümü göze almıştım. Hayattan tek bir umudum yoktu, aynı beklentilerim gibi.

Hıçkırıklarıma karışan ve bana bana eşlik eden tanıdık sesle, yastığı hızla yüzümden uzaklaştırıp sol tarafıma baktım. Tamda beklediğim gibi, annem tüm sözde kendi kendime konuşmalarıma kulak misafiri olmuştu.

Utanıyordum ama kendi kendime konuşurken yakalandığım için değildi bu utanç; yıllarca büyütüp bu yaşa getirdiği oğlunun ağzından, ölümü ve yalnızlığı duyduğu için ağlayordu.

Ben onu ağlattığım için utanıyordum.

'Anne.. Üzgünüm.'

Hıçkırıklarımın arasından zorla konuşurken oturumuma geldim, ne diyeceğimi ne yapacağımı bilemiyordum.

'Neden üzgünsün?'

Dedi hıçkırıklarını durdurmaya çalışarak, en son onu böylesine ağlarken  gördüğümde babam bizi terk etmişti. İkimizde terk edilmiştik ve şimdi ben aynısını tekrar anneme yaşatmayı planlamıştım. Ben annemi yıkmak istemiştim.

Süt ve kurabiye getirdiği tepsiyi yatağımın yanında ki çalışma masasına bıraktı. Ardından masanın önünde duran sandalyeyi çekip oturdu, o bir süre boşluğa baktı öylece bende başımı eğip oynadığım ellerimi izledim utanç ve üzüntüyle.

'İyi bir yetişkin ve gurur duyalacak bir evlat olmadığım için.'

Sonunda konuşmuştum, konuşmak zorunda ve aramızdaki bu duvarı yıkmak zorundaydık değil mi?

'Hayır, sen benim için mükemmel bir yetişkin ve harika bir evlatsın jisung..'

Ona bakarsam tekrar ağlayacağımı bildiğim için başımı kaldırmadım.

'Asıl ben üzgünüm oğlum..'

Senin asla üzgün olmana dayanamıyorum anne.

'Baban bizi terk ettiğinden beri sürekli işten başımı kaldırmayıp seninle ilgilenmediğim için üzgünüm, seni bu kadar yalnız ve sevgisiz bıraktığım daha yeni aklıma geldiği için özür dilerim jisung. Tek düşündüğüm geçim derdimiz ve babanın gidişiydi, seni bu kadar göz ardı ettiğimi bile bilmiyordum.. '

Tekrar ağlayorduk, en azından bugün yalnız değildim ağlarken.

'Seni maddi açıdan iyi hissettirmek istiyordum jisung, hiçbir şeyin arkadaşlarından eksik olmasın onların yanında utanma istiyordum. Baban olmadığı için kendini yetersiz hissetme istiyordum. Ve anlıyorum ki maddiyat, maneviyat kadar güçlü ve değerli değilmiş oğlum..'

Evet, bunca zaman darmadağın olan ailemizden sonra babamın üstümüze yıkıp kayıplara karıştığı borçlarla savaşmıştı annem. Yinede en iyi şartlarda yaşamıştım annem sayesinde, hiçbir şeyim eksik olmamıştı hiçbir zaman istediğim şeylerde gözüm kalmamıştı çünkü annem hepsini benim için almıştı.

Ama sevgi ve bana ayırdığı vakit hep yetersiz kalmıştı.

'Seninle baştan anne oğul ilişkisi kurup tüm bunları baştan telafi etmek istesem olamayacak..  Ama şimdi görüyorum ki kocaman bir erkek olmuşsun jisung, ben maddiyat peşinde koşarken senin bana bir heyecan ile getirdiğin o karneleri bile görmemişim, yaşın hızla büyümüş ama ben bunun farkına varamamışım. Seni anlayamamışım oğlum, dışarıya yansıttığın neşeli insandan daha üzgün ve Kırılgan olduğunu anlayamamışım bir türlü.
Küçük bir çocuğun geçen bunca yalnız zamanını nasıl teselli edeceğimi bilemiyorum.'

'Annen çok üzgün jisung.. Çok özür dilerim.'

İlk defa bu kadar uzun konuşuyordu benimle ama ağlıyordu, ben buna sevinemiyordum bile. İkimizde hatalıydık.

Cümlesinin sonunda yüzünü elleri ile kapatarak ağlamaya devam etti, oturduğum yerde vakit kaybetmeden kalktım ve onu kucakladım. O da beni kucakladı ayağa kalkıp.

'Üzülme anne.. ben sana kızgın değilim, hem bunlar senin suçun değil ki bunca zaman yalnızlığımı ve üzüntümü bu kadar iyi saklarken bunu farketmeni beklemiyordum zaten. Seninde sorumlulukların vardı, babam yoktu ve tüm yük sendeydi. Ayrıca ben seni hiç suçlamadım sadece babamı suçladım, aramıza konan koca duvarın tüm sorumlusu babam.'

'Bugün hastaneye beni senin için çağırdıklarında o kadar korktum ki jisung, elimden hiçbir şey gelmedi sanki. Kalbimin sıkıştığını hissettim. Öylece orada yatıyordun korkmuş ve ağlamıştın, benim oğlum orada yalnızdı. Doktor anksiyeten olduğunu söylediğinde senin için çok endişelendim. Artık Kendime gelmeliyim dedim, sana bunları yapanların tüm ağır cezaları almasını sağlayacaktım.'

'Sonra düşündüm kendime ne ceza verecektim. Kendimi affetmeme kararı aldım jisung, sen beni Affetsen bile.. En azından seni gerçekten iyi ve mutlu görene kadar. Sonra bir çocuk geldi adı Lee minho'ydu, üst katımıza taşınan şu çocuk iyi olduğunu ve başından geçenleri bana anlattı. İyiydin ama sonra burada, yalnızlıktan ve ölümden bahsettin..'

Tabi ya o çocuk bir hafta önce üst katımıza taşınan şu çocuktu..


Yazım hatalarım varsa kusura bakmayın lütfen, kontrol etmeden yayınladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 05, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

𝐏𝐄𝐋𝐓𝐄𝐊 ‖ 𝐌İ𝐍𝐒𝐔𝐍𝐆 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin