1. Gün

28 5 18
                                    

Bugün 1 Eylül Pazar. Saat 01.00'e geliyordu. Sonra bir anda kapım çalındı. Gece gece kim olabilirdi ki? Kapının deliğinden baktığımda apartmanın ışığı yanmadığından yüzünü seçemedim. Kapıyı açtım ve şok oldum. İlkokul arkadaşım Pelin gelmişti. Hemen onu içeriye aldım. Yorgun görünüyordu. Ona sımsıkı sarıldım. Onu görmeyeli 9 yıl olmuştu. Hemen yatağını hazırladım. Bir süre sonra uyuyakaldı. Benim de gözlerim kapanmaya başlamıştı. Ara ışığı açıp yorganıma girdim ve uyudum.

Sabah uyandığımda mutfaktan sesler geliyordu. Yorganı üstümden attım ve terliklerimi giyip mutfağa girdim. Pelin erkenden kalkıp kahvaltı hazırlamıştı. Beni fark edince "Günaydın." dedi. Çayları doldurup karşıma oturdu. Sonra kapı çaldı. Saat 07.26'ydı. Bu saatte kimin geldiğini görmek için delikten baktım. Kargocuydu. Kapıyı açtım ve paketi aldım. Bir kutu vardı. İçinde en sevdiğim kurabiye ve bir not. Notta:

"Son kurabiyen belki de ama afiyet olsun. Bugün işe gitme. Son 19 gün. Ne için olduğunu sorma. Herkese de güvenme. Sevdiklerine iyi bak. Ve üzülmek için zamanın yok, gülümse...

Eski bir arkadaşın..."

yazıyordu. Bu neyin nesiydi!? Mektubu anlayamamıştım. Neyin 19 günü? Ne sonu? Derken pelin seslenince kutuyu hemen saklayıp mutfağa döndüm. Gelen paketten bahsetmedim ve kahvaltımı bitirdim. Bugün işe gitmemek için iş yerinden izin aldım. Aslında bir mektubun doğruluğunu bilmeden bunu yapmam garipti. Ama eski bir arkadaşım olduğuna göre sırf dalga geçmek için yıllar sonrasına mektup göndermezdi herhalde. Mektup 7 yıl öncesine aitti. Demek ki en az 7 yıldır tanıdığım biriydi. Sorun şu ki aile sorunları yüzünden yurtlarda kaldım ve yurt değiştirip durdum. Yani bu kişiyi bulmam çok zordu. "Sevdiklerine iyi bak..." Mektuptaki bu söz yüzünden garip hissediyordum. Sevdiklerime zarar gelmesini asla istemezdim. Birden gözüm Pelin'e kaydı. Ona bir şey olma düşüncesi bile beni üzmeye yetmişti. Bu düşüncelerden uzaklaşmak için telefonuma bakmaya başladım. Sonra bir mesaj geldi. İş yerinden sevdiğim bir arkadaşımdı. Asel bana saat 19.00'da müsait olup olmadığımı soruyordu. 19'u vurgulamıştı âdeta. 19 gün... Sonra cevap vermek için düşündüm. Bir şey olduğu belliydi. Ee peki Pelin? Telefonun ekranını kapatıp Pelin'in yanına gittim. Durumu anlattım. Sorun olmayacağını söylediğinde rahatlamıştım. Dışarı çıktım ve markete gittim. Alışverişi yaptıktan sonra işlem için numaramı söyledim. 05** *** ** 19. 19... 19 sayısından nefret etmemek için direniyordum artık. Hemen poşetleri alıp kendimi dışarı attım. Ölen kardeşim 19 Ocak'da doğmuştu... Keşke hala hayatta olsaydı...

Dolaşıp biraz kafamı dağıttıktan sonra eve geri döndüm. Ben yokken Pelin yesin diye yemek hazırladım. Sonra randevudan yarım saat önce evden çıktım. Mekana vardığımda çoktan Asel oradaydı. Beni görünce gergince ama gülümseyerek ayağa kalktı. Birlikte oturduk ve bir şeyler sipariş ettik. "Ben senin hep yanındayım. Seni çok seviyorum, canım arkadaşım benim." dedi elimi sımsıkı tutarak. Gülümsüyordu. Bu daha çok ayrılırkenki teselli gülümsemesi gibiydi. Bütün akşam konuştuk. Arada susup bana öylece bakıyordu. Bu hali gerilmeme sebep olmuştu. O gece eve nasıl döndüm tam hatırlamıyorum. Döndüğümde Pelin uyumuştu. Sessizce odama gidip kendimi yatağa attım ve düşüncelerle uyuyakaldım...

***

Soru 1: Sence kutuyu gönderen kimdi?

19 GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin