Nurettin Dede, montunu sırtına alıp sokağa çıktı. Havada hafif nemli bir esinti vardı. Gölgede kalan yerler soğumuştu. Dede evlerin gölgesinden çıkıp sokayığın güneş vuran yerlerinden yürümeye karar verdi. Gölgesi önüne düşmüş , çocuk kahkahalarının yankılandığı sokakta ilerliyordu. Sokağın sonunda kızlar ip atlıyor , şarkı söylüyorlardı. Kızları Aylin’e benzetti. Aylin de böyleydi işte dedi içinden. Ama bak şimdi nerde…
Kızlardan biri Nurettin Dede ‘nin yanına koştu. “Aylin ablamın küçüklük bayramlıkları nasıl da güzel oldu baksana Nurettin Dedi,” diye cıvıldadı. Kız mutluluktan zıplıyor , oradan oraya koşuyordu. Nurettin Dedi kıza gülümsedi ve saçlarını okşadı. “Evet yavrum, güle güle giy,” dedikten sonra yoluna devam etti.
Aylin ne tatlıydı küçükken. Büyüdüğünde de güzel mi güzel bir genç kız olmuştu. Arkadaşı Bahtiyar ‘ın onunla Aylin’i Yiğit’e alma konusunda olan muhabbetini dün gibi hatırlıyordu. “Yiğit,” demişti Bahtiyar, “Çok güvenilir çocuktur. Aylin’ini korur. Beyefendidir de aynı zamanda, çok nazik davranır Aylin’e.”
Yaa, tabi. Nasıl da beyefendidir Yiğit (!).
Nurettin Dede ‘de bunlara kanmış, bir hafta içinde evlendirmiştir Yiğit’le Aylin’i. Ona göre sorun yoktu. Yiğit düzgün bir işte çalışan, boylu poslu bir adamdı. Nurettin Dede’de severdi Yiğit’i. Ona çok yardımı dokunmuştu. Bir hastalığı olduğunda , Yiğit onun için en iyi doktorları bulmuş , onlara götürmüştü. Ona sorsanız Aylin’e Yiğit’ten daha uygun bir koca bulunamazdı.
Peki ya Aylin? Aylin hiç istememişti Yiğit’i. Onun iyi biri olduğuna hiç inanmazdı. Neden diye sorulduğunda da sadece omuzlarını silkip “Her zaman pis işler peşindedir o,” derdi. Bundan sonra annesi Gül ona uzun bir nutuk çekerdi. “Evlenince eleştirirsin adamı,”dersi. Nereden bilecekti annesi Yiğit’in Aylin’i kısıtlıyacağını, zorayacağını.
Nikay kıyılmış , zorla da olsa düğün yapılmıştı. İlk ay Aylin ailesiyle hiç konuşmamıştı. Yiğit’in davranışlarını alttan almıştı. Yiğit’de pek kişiliğini göstermemişti zaten. Sonra iki ay geçti, üç , dört , beş… Aylin ve Yiğit , Nurettin Dede’yi ve Gül Nene’yi ziyarete geldiler. Aylin’in başında baş örtü, altında “Bunları ben giymem,” diyerekden dolabının derinliklerine attığı uzun ve kalın eteklerden giyiyordu. Yüzündeki morlukları ve kesikleri saklamak için başı hep aşığıda, sesinin titrediğini anlaşılmasın diye kısık ve mesafeli konuşuyordu. Yiğit’in dibinden ayrılmamıştı. Annesiyle mutfakta muhabbet etmesini bile hoş görmemişti Yiğit. Ziyaret bitti, Aylin sadece kısa bir veda etti ve Yiğit’in arabasına binip hızla, biraz da kaçar gibi uzaklaştılar.
Nurettin Dede kahvenin önünden geçerken bir kaç eski arkadaşı onu selamladı ve bir el tavla için onu içeri davet etti. Onları nazikçe geri çevirdi. “Biliyorsunuz, işim olmasa oynardım,” dedi ve yürümeye devam etti. Adımları ölçülü ve sağlamdı fakat gittiği yere bakmıyordu. Sokak nereye dönüyorsa oraya gidiyordu. O sadece düşünüyordu. Zarın tahtada dönme, kaşığın cama çarpma sesleri azalırken , Nurettin Dede düşünmeye devam ediyordu.
Sonra o güne kadar haber almadılar Aylin’den. O günde pek güzel sayılmazdı ya. Sıcak, boğucu ve yoran sıcak, nemli çarşamba günü. Aylin elinde bavullarıyla kapıda belirmişti. Bu sefer yanında Yiğit yoktu. Başörtüsü kaymış, bukleleri suratına düşmüştü. Nefes nefese kalmış , terlemişti. Suratında daha fazla morluk, el bileklerinde kızarıklıklar vardı. Kim bilir daha ne kadar morluğu , yarayı saklamıştı kıyafetlerinin altında. Bu sefer sarılmıştı annesine. Hem sarılmış hem de için için ağlamıştı. Annesi de ağlamıştı fakat ne olduğunu soran kimse yoktu. Durum belliydi çünkü. İşte o gün Nurettin Dede anlamıştı hatasını. Bilmediği bir adama vermişti kızını , adam da kızı hırpalayıp, eziyet edip geri göndermişti. Gerçi Yiğit’in onu isteyerek gönderdiğini sanmıyordu. Aylin gece yarısı bavulları toplamış , kaçmıştı.
Annesine sarılmayı bırakıp babasına döndü. Gözlerinin içine baktı ama hiç konuşmadı. Konuşmasına gerek yoktu. Nurettin Dede anlamıştı. Aylin kırılmıştı, parçalanmıştı hatta enkaz halindeydi.
Selamlaşmalar bitince eve girmemiş sadece bavulları kapının önüne bırakıp arkasını dönüp koşmaya başlamıştı. Sokağın ortasında başörtüsü başından çıkarmış, elinde sallaya sallaya koşmaya devam etmişti.
Nurettin Dede önüne çıkan simitçiyle irkildi. Dikkat etmiyordu etrafına , boş gözlerle yürüyordu. Simitçi İrfan , Nurettin Dede’yi selamladı ve simitlerin taze olduğunu söyledi. Simitlerin kokusu Nurettin Dede’ye gelmeye başlamıştı. O zamana kadar aç olduğunu fark etmemişti. Cebinden bozuk para çıkarttı ve İrfan’a uzattı. Irfan, simitlerin en güzelini verdi ona. Işık simitin üzerine vurduğunda, susamlar parlıyordu. Nurettin Dede simitten parçaları kopararak yürümeye devam etti. Yürürken arkasında susam izleri bırakıyordu.
Aylin köyün kenarındaki ormana kadar koşmuştu. Ormana geldiğinde elinde dolaştırdığı başörtüsünü yere atmış ve ormanın içinde ilerlemeye devam etmişti. Arkasından gelen adamı duymamıştı. O da sadece düşünüyordu. Etrafına dikkat etmiyordu. Adamın elindeki bıçak sisin içinde parlıyordu. Adam Aylin’in kolunu yakaladığında, Aylin irkildi ve geri adım attı. Yiğit ‘i karşısında görünce şaşırmış, dehşete düşmüştü. Elindeki bıçağı fark ettinde bayılacak gibi olmuştu. Yiğit onu evden çıktığı andan beri takip ediyordu. “Ailemin namusunu kirlettin, seni evimin kadını yapmakla hata etmişim.” dediyerek kolunu daha çok sıktı. O kadar çok sıktı ki Aylin’in eline kan gitmemeye başlamıştı.
Yiğit’in nefesi alkol kokuyordu. İçmiş ve kör kütük sarhoş olmuştu. Bir nevi delirmişti. Kişiliğinin parçalarını göstermeye başlamıştı. Deliydi Yiğit.
Aylin kurtulamayacağını fark etti. Nasıl kurturulurdu sarhoş ve iri bir adamın elinden. “Beni dövdün, aşağıladın ve kısıtladın. Parayla her şeyin iyi olabileceğine inandırmaya çalıştın. Çürükleri para iyileştirmeyecek. Anılarımı para silemeyecek. Evin içinde hapsettin ,sonra da dışarı çıkıp kim bilir ne yaptın,” diye bağırarak tepiniyordu Aylin. Yiğit yarım ağız gülümsedi. “Ölmüş birini zorlayamazsın,” dedi ve Aylin’e bıçağı sapladı. Bir kaç kereden sonra Aylin’in bilinci kapandı ve gerini hissetmedi. Aylin’in cansız bedeni yerde yatarken Yiğit yerdeki başörtüyü ezerek sessizce ormandan çıktı.
Polisler Aylin’in bedenini o gece buldular. Bütün köy bu haberle sarsılmıştı. Nurettin Dede o zamandan beri kendine karşı bir suçluluk besliyordu. Niye zorlamıştı ki kızı? Evlenmese ne kaybedecekti? Evlenmese belki hala hayatta olucaktı.
Nurettin Dede simit bittiğinde peçeteyi çöpe attı. Aklında anılarla tek başına bir parkta oturuyordu. Onun suçuydu. Ne Bahtiyar’ın , ne Yiğit’in, ne de Aylin’in. O olmasaydı Yiğit Aylin’le tanışmayacaktı bile.
,Bank’ın kenarına kafasını dayadı ve düşünmemek için uyudu. Artık aklı boştu. Siyah bile değildi, sadece boştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eski Sokakta Eski Anılar
Historia CortaAylin ve Yiğit'in kısa hikayesi. Aylin dünyadaki şiddet gören bütün kadınları , Yiğit ise onların eşlerini temsil etmektedir.