Part 58

484 50 26
                                    


Her şeyin farkındaydılar ama yine de bilmemezlikten geliyorlardı. İkisi için çok zor zamanların geleceğinin farkındaydılar. O çok zor zamanlar işte şimdi tam burunlarının ucundaydı ve ne Taehyung ne de Jungkook bu şeyi yaşamaya kendini hazır hissediyordu.

Ellerinden kayıp gitmesin diye büyük çabalar gösteren Taehyung şimdi aşkına giderken ellerinde eskiden yaptığına benzer çikolata buketini sıkı sıkıya tutuyor ve içinden sadece dua ediyordu. Bir şey yapamamak, elinin kolunun bu denli bağlı olması kendini kötü hissettirse de buna alışmak zorunda kalmıştı. Uzun zamandır yorulan küçüğünü görmek hiç olmadığı kadar üzgün hissetmesine sebep oluyor, yine de bir hedef uğruna savaştığı için ona destek oluyordu. Fakat şansın böylesi ya küçüğünün yüzüne yine gülmemiş, onun parlak büyük gözlerinden incilerin akmasına neden olmuştu.

Kapının önüne geldiğinde derince bir nefes almış Taehyung, "Lütfen iyileşsin artık" diye mırıldanarak açtığı kapıyla koridor görüş açısına girmişti. İçeriden kuru öksürük sesleri kulağına iliştiğinde içinden bir şeylerin koptuğunu hissetmişti bile. Yalvaran bu adamın sözleri neden hala tanrısına ulaşmıyordu? Neden birlikte mutluluğu istediği kişi içeride acı çekiyordu?

Uzun zamandır farkındaydı aslında. Jungkook acı çekiyordu ve Taehyung'a bunu yansıtmamak için elinden geleni yapıyordu. Bilmediği bir şey vardı o da Taehyung'un her şeyi görüp anlamasıydı. Ne denli acı çektiğini görüyordu. Bir şeylerin ters gittiğini anlıyordu ama o da anlamamazlıktan geliyordu işte.

Şimdi elinde sıkıca tuttuğu buketle nefesini tuta tuta kısa koridora odaya gitmek adına ilk adımını atmıştı. Birkaç adım sürecek olan koridor niye bu kadar uzun ve hiç bitmeyecekmiş gibi geliyordu, neden kalbi sıkışıyor, göğsünde tarifsiz bir acı hissediyor ve en önemlisi o yanına gitmek için can attığı sevgilisinin olduğu odaya girmek neden bu kadar zor geliyordu? Göreceği şeyden korkuyordu belki de.

Son kez içinden kendine bir şey olmayacağına dair bir şeyler mırıldanarak geriye doğru giden ayaklarını kontrol altına alıp sonunda yatak odalarının önüne kadar ilerlemeyi başardı. Şimdi sevgilisinin kuru öksürükleri daha yakından geliyordu. Yalvarışlarını duyabiliyordu artık.

"Lütfen biraz daha Taehyung ile kalayım."

Duyduğu cümle gözlerinin dolmasına sebep olurken eli kapı koluna dahi uzanmadı kapıya yaslanıp sadece soluklanmak istedi o an.

"Tanrım o çok üzülecek ne yapmalıyım?" Öksürükleri cümlesini keserken tekrar konuşmaya devam etti küçük olan.

"Biraz daha vaktim yok mu? Beni affedecek mi bilmiyorum bile! Nasıl yalnız bırakacağım nasıl onsuzluğa gideceğim. İstemiyorum, istemiyorum..." Sesi gitgide kısalırken Taehyung artık pes etmişçesine gözlerini kapatıp birkaç yaş düşürmüştü yanaklarına. Kapalı gözleri, karanlık zihni sanki daha çok acı çekmesini istermiş gibi aklına güzel anılarını doluştururken çektiği acıya katlanmakta oldukça zorluk çekiyordu.

Sevgilisi, ruh eşi içeride Taehyung'un gelmesini beklerken Taehyung kapının önünde en azından biraz da olsa küçüğüne iyi gözükmek için soluklanıyordu. Birkaç derin nefes, sahte bir gülücük ve olumlu düşünceler onu yerinden kaldırırken artık içeriye girmeye hazırdı.

"Güzelim?" İçeri girer girmez bebeğine seslendiğine hemen Jungkook'un dikkatini çekmiş olmalıydı ki elindeki kanlı bezi direkt yere fırlatmıştı. Bilmiyordu ki dudağının kenarında kuruyan kanı...

Sahte gülücük işinde o an zorlanmaya başlamıştı işte Taehyung.

"Taehyu-" Daha ismini tam söyleyemeden dudaklarının arasından kaçan hıçkırık ikisinin de planları arasında yoktu işte. Jungkook ağlamak istemiyordu Taehyung'u üzmemek için, Taehyung Jungkook'un ağlamasını istemiyordu acı çekmesinden korktuğu için.

"Şşşt neden ağlıyorsun bebeğim? Bak buradayım." Sesi titrese de yine de rolünü iyi oynadığını düşünüyordu. Daha fazla ayakta dikilmeyi bırakıp küçüğüne sarıldı. Sol elindeki buketi yatağın üzerine usulca bırakırken sağ elini yumuşak saçlarına getirip parmakları arasında o ipeksi saçları hissetmek için usul usul okşadı. Jungkook ise yanağını Taehyung'un göğsüne yaslayıp o rahatlatan kokuyu derince içine çekmekle meşguldü, birde yaşamak için çabalamakla.

Kollarını Taehyung'un beline sarmış huzuru bulmak istiyordu. Onun kokusunda, onun kolları arasında rahatlamak istiyordu; onunla yaşamak, onunla daha uzun süre nefeslenmek istiyordu. Acı çekmesine rağmen mutluydu bir yana. Biliyordu çünkü, biliyordu ki artık aralarında engel olmayacaktı. Bir sonraki yaşamlarında ona kavuştuğunda ortada hiçbir şey bu aşka engel olamayacaktı. Umuyordu ki sarıldığı bedende onu hatırlayacaktı.

"Taehyung çok özledim."

"Jungkook çok özleyeceğim."

Jungkook geçmişindeki özlemini ifade ederken Taehyung gelecekte nasıl bir özlem yaşayacağının boyutunu ifade ediyordu. Rol işini artık beceremiyordu büyük olan. Sadece oturup içi çıkana kadar ağlamak istiyordu. Onsuz bir hayata nasıl hazır olabilirdi ki? Onsuz nasıl yaşayabilirdi? Şimdi cıvıl cıvıl olan hayatı solacaktı. Renkler anlamını kaybedecekti, sesler uğultudan başka bir şey olmayacaktı.

Öksürüğü tekrar nüksederken tişörtünü sıkan elleri avucunun içine alıp saçlarının arasına sıkı bir öpücük bıraktı Taehyung.

"Dayanamaz mısın güzelim? Hastaneye gitsek dayanamaz mısın? Söz daha çok yanında olacağım." Onu bırakıp kafeye gittiği günlerin pişmanlığı vuruyordu şimdi. Anlıyordu bu acıdan ölene kadar kurtulamayacaktı. Bu kadar güçlü bir karaktere sahip değildi Taehyung.

"Dayanmak istiyorum. Senin için." Kafasını kaldırıp sevgilisinin gözlerine baktı. Gözleri kan çanağı, göz altları çökmüş, dudakları hafiften morarmış, o beyaz teni daha da beyazlaşmıştı. Yüzüne tek renk veren öksürürken ağzından çıkan o kandan başka bir şey değildi.

Dayanamadı Taehyung, bu halini görmeye dayanamadı, müdahale etmek istedi. İlk başta öptü o minik dudaklarından sonra kucağına aldı küçüğünü hastaneye yetiştirmek için.

Dayanamadı Jungkook, sevgilisinin bu denli korkmuş görmeye dayanamadı, bir kez daha kokusunu içine çekmek istedi. İlk başta boynuna sarmaladığı kolları düştü Taehyung'un omzundan sonra son kez sevgilisinin gözlerine baktı gözleri kapanmak üzereyken.

Kim Taehyung ne yapacağını bilemedi, anın gerçekliğini sorguladı, dondu kaldı o an. Kucağındaki küçüğü artık kendini öpmüyor kokusunu içine çekmiyordu. Gözleri parlamıyordu, gözleri şimdi kapalıydı.

Tam o an Taehyung'un hayatındaki renkler solarken kucağındaki miniğinin dünyasının da karardığını kavradığında acı bir çığlık döküldü dudaklarından. Bacakları taşıyamadı kendisini kucağında sıkı sıkıya tuttuğu sevgilisiyle yere yığıldı. Tutmaya çalıştığı gözyaşları hiç durmadan akmaya başladı. Başına keskin bir acı girdi, göğsü ise parçalanıyordu adeta. Nefes almak bile batıyordu şu an. Güzelliği kucağında nefes almayı bırakmışken nasıl olurdu da kendisi nefes alabilirdi?

"Jungkook!" Sarstı bedenini. Bir umut açar gözlerini diye bekledi ama onu sadece sessizlik cevaplıyordu.

"Bıraktın mı şimdi beni?" Diye sızlanmaya başladı. Sorularına cevap alamayınca daha çok ağladı, daha çok içi parçalandı, daha çok sarıldı kucağındaki bedene.

Ve defalarca fısıldadı kulağına onu sonsuz sevdiğini.

***

Evet bebeklerim umarım sövmemişsinizdir. Diğer bölüm finall. Vay anasını bunu da bitirdik eğer ağlasaydınız silin gözyaşlarınızı aşklarım :/

Sizi çok seviyoruuum.

-Hyaden

「Just The Same」TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin