Çaresizlik nasıl hissettirir iyi bilirdim. Kapana kısılmışlığın, ne tarafa dönersen dön sadece içinde daha da kaybolduğun bir labirentteymişsin gibi hissetmenin nasıl olduğunu çok iyi bilirdim. Yalnız hissetmek, içinde bulunduğun bu boktan durumda kimsenin sana yardım edemeyeceğini düşünerek kendi kendini yemek nasıl hissettirirdi çok iyi bilirdim.Yine de hayatım boyunca bu duyguların hiçbirini şu an karşımda yanındaki "sevgilisi" ile kameralara poz veren ve iki gün önce yaşananlar hiç yaşanmamış gibi davranan çocuk kadar yoğun hissetmediğime emindim.
Kabul etmemişti teklifimi. Sonradan düşününce, ben olsam ben de edemezdim. Etmezdim değil, edemezdim. Yine de dedikleri kırmıştı beni. Bana "anlık sinirlerim için onu kullanmamam gerektiğini" söylemiş ve "karşımdaki adama karşı gerçekten şansım olduğunu düşünüp düşünmediğimi" kaba bir dille sorgulamış, ardından o katı terk ederek beni yalnız bırakmıştı.
O gittikten sonra içimde bir patlama yaşamıştım. Yediğim o eziklenme ve hakaretin getirdiği sinirle resmen başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Saatlerce oradan ayrılmayıp avazım çıktığı kadar bağırmış ve koridordaki şık süslemelerin her birini teker teker devirmiş, o an sonradan hepsinin parasını ödemek zorunda kalacağımı bile düşünemeden her yeri yıkmıştım. Sonuçları da pek iyi olmamıştı tabii ki, zor zamanlarda ihtiyacım olur diye köşede birikmiş az miktardaki param, verdiğim zararın onda birini ödememe bile yetmiyordu.
Bundan dolayı mı, yoksa başka başka bir nedenden mi bilmiyorum ama Jiyong beni görmek istiyordu. Bana çekimlerim bittikten sonra bir iki saat daha beklememi asistanı aracılığı ile haber vermiş, şu an burada iki saattir resmen Taehyung ile "mutlu aile tablosunu" izlememi sağlamıştı. O gece gördüklerimden sonra şu an bu yakınlıkları ve gülümsemesi bana o kadar itici geliyordu ki, midem resmen düğümleniyordu ve her an kusabilecekmiş gibi hissediyordum.
Jiyong ona dokundukça resmen canım, kalbimde bir yerler acıyordu... Neden böyle olduğunu anlamıyordum da. Sevgilisi ona istediği gibi dokunabilirdi sonuçta. Jiyong'un onu hak etmediğini bildiğim için mi bu kadar yanıyordu acaba canım?
İşini bitirip bana dönen ikiliye karşı bir şey çaktırmamak için hemen kendi içimde silkelenip duruşumu düzelttim ve en az Taehyung'ınki kadar nötr bakışlarımı onlara diktim. Taehyung beni gördüğü an gerilmiş, bakışlarını Jiyong ve benim aramda gezdirmeye başlamıştı. Belliydi, iyi bir şeyler yaşanmayacağını sezmişti. Belki de çoktan biliyordu.
"Ah, üzgünüm Seokjin... Çok bekletmemişimdir umarım. Sevgilimle yakın zamanda bir dergi kapağına çıkacağız da, deneme çekimleri yapıyorduk."
Jiyong kurduğu cümleden sonra kolunu omzuna attığı Taehyung'ın dudaklarına bir öpücük kondururken Taehyung, öpücüğün altında erimiş bir şekilde Jiyong'a bakıyordu. O gün hüngür hüngür onun kollarımda ağlayan çocuktan bir eser kalmamıştı resmen. Midem bulanmıştı, hem de çok kötü bir şekilde. Taehyung nasıl geçen gece yaşanmamışçasına şu an Jiyong'a aşkla bakabiliyordu?
"Sorun değil Bay Kwon, yoğun bir adamsınız. Anlıyorum."
İçimden sevglisini aldatmakla meşgul bir adamsınız hem de diye geçirsem de, bunu dışarı yansıtmamış ve gülümseyerek Jiyong'a bakmaya devam etmiştim. Jiyong ise cümlemin altındaki imayı anlamış olacak ki suratında oluşan o gerginlik hemen kendini belli etmiş, ciddileşmişti.
"Davet gecesi fazla içmiş olmalısın, otelin koridorlarından birini mahvetmiş ve otele borçlanmışsın. Seni buraya otele olan borcunu ödediğimi söylemek için çağırmıştım. Yine de bundan sonra dikkatli olsan iyi edersin, babası iflas edip borçlarını oğluna bırakarak intihar etmiş ve deliren annesini de babasının ardından akıl hastanesine yatırmış biri olarak, çok paran olmasa gerek. Sürekli biri böyle borçlarını ödemez."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
toxic / taejin
Fanfictionjin, okul dışında cebine beş kuruş girsin diye arkadaşıyla birlikte gittiği modellik ajansında gördüğü soğuk görünümlü çocuğun sessizliğinin altında aslında yardım çığlıkları olduğunu bilmiyordu, öğrendiğinde bu çocuğa yardım edebilecek miydi? yoksa...