Merhaba, ben yaşlı mı yaşlı eski mi eski bir su borusuyum.
Sevgi apartmanının suları benim içimden akıp gider. Ben hayatım boyunca insanları görmeyi ne yaptıklarını bilmeyi istedim. Fakat kalın duvarların içinde olduğumdan onları duyamazdım. Taa ki 11. Dairenin musluğuyla tanışana dek. Arkadaşım musluk artık bana yaklaşık 3 senedir evli olan Neşe Hanım'la Murat Bey'in gün boyunca ne yaptıklarını anlatıyor.
Bu sabah musluk bana heyecanla seslendi:
-Su borusu, su borusu şimdi en ılık suyunu akıtmalısın, dedi.Şaşırdım ve ona nedenini sordum:
-Neden ki ne fark eder? Yoksa bugün özel bir gün mü?Ben de heyecanlanmıştım. Musluk bana:
-Evet , çok özel bir gün. Neşe hanımla Murat beyin oğlu oldu. Adını da Mert koydular. Birazdan onu senin suyunla yıkıycaklar.
Duyduklarıma inanamıyordum. Hayatımda ilk defa bir bebek benim suyumla yıkanıcaktı. Ben en güzel suyumu ayarlarken bebek sesi duyar gibi oldum. Musluk haber verince suyumu yavaş yavaş akıtmaya başladım. Bebeğin yapmaması veya donanması için elimden geleni yaptım. Musluğun söylediğine göre bebek hiç ağlamamıştı. Mert'in doğumu musluğun da işine gelmişti. Eskiden çok konuştuğu için anlattıklarının tamamını dinlemeyen ben şimdi musluğun mert ile ilgili anlattığı herşeyi dinliyor anlatmasını istiyordum. Gençlerin deyişiyle tam bir "moruk" olmuştum.
Mert hayal gücü çok gelişmiş bir çocuktu. 6 yaşına kadar yatmadan önce evdeki tüm eşyaları iyi geceler diliyordu. O yüzden saat altıda pijamalarını giyiyor hiç üşenmeden saat sekize kadar tüm eşyalarla konuşuyordu. Mert'i hiç görmememe rağmen kendi çocuğum gibi sevdim. 6 yaşında okula başlamasıyla birlikte benimde sıkılma zamanlarım çoğaldı. Artık Mert'i olmayan 4 gözümle bekliyordum. Okuldan geldiğinde hemen banyoya koşardı ,ellerini güzelce yıkardı.
Yılın belirli zamanlarında Mert karne denilen birşey getirmeye başladı. Musluğun anlattığına göre her karne gelişinde Neşe hanım Mert'i kocaman öpüyor Murat bey ise elini cebine sokup bir yirmilik veriyordu. Bu karne denilen şeyi çok sevmesem de belli ki onlar seviyorlardı.
Bir gün dayanamayıp musluğa sordum:
- Musluk, Mert her karne getirişinde neden seviniyorlar? Ne özelliği var ki bu karnenin? Bide bu karne parayla mı satılıyor?
Musluk nedensizce gülmeye başladı:
-Olur mu hiç öyle şey arkadaşım!! Karne okulda çocukların başarısına göre verilen kağıt parçası. Mert'in notları çok iyi olduğundan neşeyle kutluyorlar, dedi.
Her şeyi yeni anlamıştım ama benim anlamamla birlikte Mert 8. sınıfa geçmişti. Artık eskisi gibi oyuncaklarla oynamıyor, kolay kolay ağlamıyordu. O küçük tatlı Mert gitmiş yerine sürekli ders çalışan , bir türlü gülmeyen bir çocuk gelmişti. Ben bu işi anlamasamda Mert'i değiştirdiğine göre çok önemli olduğunu biliyordum. Mert ailesine 3 kasımda sınav olucağını söyleyip duruyordu. Çocukcağız adı gibi ezberlemişti bu tarihi.
Sonunda sınav günü geldi çattı. Sınav gününün gelişini Mert'in evde olmamasından ve ev halkının sessizliğinden anladım. Musluk bile konuşmuyordu. Ben ise heyecandan su akıtmaya başladım. Sonunda kapının açılmasıyla sessizlik bozuldu. Musluğun söylediğine göre Mert gelmiş ve yüzü gülüyordu. Bu çocuğun güldüğünü duymayalı çok olmuştu. Sözde herkes gözlerini kocaman açmış Mert'e bakıyordu.
Mert onlara:
-Öyle bakmayın sınav çok güzel geçti, dedi.
İşte bu sözle ev halkı bayram etti. Tabi bizde. Mert artık eski haline dönmüştü yani en azından güler yüzlüydü. Mert üniversiteyi de tamamlayınca kısa bir süreliğine tatil yaptı. Daha sonra ise askere gitti. Mert'i gözümde asker kıyafetiyle canlandırdıkça çok onurlandım. Ne de olsa su borusu, baba yarısıdır.(!) Murat beyin söylediğine göre askerlik on sekiz aymış. Yani ben onun 18 ay boyunca ne yaptığını bilemiycem. Ama olsun vatan borcu sonuçta. Her nasıl o üniversitedeyken katlanırsam buna da katlanırım.
Önce 8 ay geçti sonra buna 4 ay daha eklenip 1 yıl oldu. Daha Mert'in gelmesine aylar vardı. Bulunduğu bölge tehlikeli olsada Mert ne yapıp edip gelirdi buraya.
Bu sabah musluk hüzünlü bir sesle seslendi:
-Su borusu, su borusu şimdi en ılık suyunu akıtmalısın, dedi.
Musluğu hüznüne aldırış etmeden heyecanla sordum:
-Niye ki ne fark eder? Yoksa Mert mi geldi?
Musluk artık ağlamaklı konuşuyordu:
-Evet, birazdan onu senin suyunla yıkıyacaklar.
Çok sevinmiştim ama merakıma yenik düştüm:
-Biraz erken gelmedi mi? Bide kendisi yıkanamaz mï?
Musluk ağlıyordu. Ağzından çıkan son cümle ise şu oldu:
-MERT ŞEHİT OLDU!!!