1. Bölüm: Toprak

103 5 1
                                    

EVEET WATTY DE Kİ İLK HİKAYEM. OLABİLDİĞİNCE TİTİZ BİR ÇALIŞMA ORTAYA KOYMAYA ÇALIŞTIM. UMARIM HEPİNİZİN BEĞENİSİNİ KAZANIR. HER TURLU YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. KEYİFLİ OKUMALAR.

Yeni okulumda ikinci haftayı devirmiştim. Son iki haftada bir sevgili yapmış, onun için bileklerimi kesmiş ve sevgilimin kız kardeşiyle kavga etmiştik. Adım okulda fazla hızlı yayılıyordu doğrusu. Olaylar bu kadar hızlı gelişirken üçüncü haftada onlardan biraz uzaklaşmak için zaman bulmuş ve geldiğim ilk günden beri dikkatimi çeken o kızla tanışma fırsatı bulmuştum. Yanında oturuyordum. Kısa kıvırcık saçları ve siyaha bulanmış üstüyle her ne kadar sessiz olsa da bunca kaşarın içinde hemen fark edilebiliyordu. Üzerinde her zaman 'umrumda değilsin iyi geceler' havası taşıyordu. Kibirli değil ancak bir turlu çozemediğim bir havası vardı. Peçete istendiğinde sakince peçete uzatıp veren o sessiz kız değildi ya da hocaların gozdesi sınıfın ineği olan bir ezikte değildi. Tam anlamıyla farklıydı. İçimde yanında oturmaya başladığımdan beri ona karşı garip ama guçlu bir güven duygusu vardı. Ders boyunca bir şeyler anlatmak için derin bir nefes alıp yavaşça ona yaklaşıyor ancak nedenini bilmeden nefesimi tutup söylemekten vaz geçiyordum. Teneffüslerde de yanında durup kendimden ya da eski okulumdan bahsediyordum konuşmamakta ısrarcı olan tavırlarıyla bana sadece mimikleriyle cevap veriyor ve bu da beni deli ediyordu. Ancak yine de her teneffüs zili çaldığında yine konuşmamı bekleyen bir ifadeyle arkasına yaslanıp bana dönüyordu. Yanındayken kendimi normal hissediyordum. Gerçek kimliğimden uzaklaştırıyordu beni. Elbette psikolojik problemleri olan bir seri katil değildim. Tüm cinayetlerim zihnimin içinde gerçekleşiyordu. Olduğum kişi daha olduğumu bile kabul edemediğim ama kabul etmeyişimin değiştirmediği bir kişiydi. Ancak bir şekilde yine de ona anlatmak istiyordum. Her teneffüs sanki anlatıcak şeylerim olduğunu bilircesine arkasına yaslanıp beni dinlemesi ona gerçek kimliğimi anlatma isteğimi arttırıyor ve bu isteği daha anlamlı hale getiriyordu. Okulda ilk ayımı onunla beraber bitirmiştim. Katherine. Bir anda hayatıma alıvermiştim o kızı. Hayatımın en uzun bir ayını geçirmiştim. Beraber geçirdiğimiz her gün birbirimize biraz daha yaklaşmıştık. En azından ben ona oldukça hızlı bir şekilde yaklaşıyordum. Bir şekilde beni okula ilk geldiğimde başıma gelen o saçma olaylardan soyutluyordu. Kendi siyahının içine almış gibiydi beni. Kız kardeşim gibiydi.

Tırnağımı masa üzerinde ki oyukların içinde gezdiriyor ve hala kendi kendime bu şeyi kabullenmeye çalışıyordum. Evet daha önce de bunu birilerine söylemek istemiştim ancak o sadece o an çektiğim yokluktan kaynaklanan anlamsız bir şeydi. Bu sefer emindim. Ayrıca eğer yanlış duşunuyor olsam 'O' mutlaka yanıma gelip beni vaz geçirmeye çalışırdı. Sabitlenmiş bir şekilde öğretmenin anlattıklarıyla alakası olmayan el hareketlerini izleyen sınıfı inceliyorum. Herkes bu kadar sabitken ufak bir hareketim bile öğretmenin gozune batabilirdi. Ancak not almaya çalışıyormuş gibi gözükmek için defterimi açıp düşünüyor gibi yapa yapa Kath'e bir şeyler yazıyordum. 'Teneffüste sana önemli bir şey söylemem gerek.' daha sonra defteri yavaşça ona döndürüp okuyana kadar bekliyorum. Gözlerini tamam anlamında kapayıp açıyor ve dersi dinliyor gibi yapmaya devam ediyor. Daha buyuk bir tepki beklediğimi itiraf etmem gerek doğrusu. Zil çaldığı anda sıradan kalkıp masa üzerine yerleşiyorum. Kath ise ağır hareketlerle benim yerim olan duvar kenarına yerleşip konuşmamı bekliyor. Nasıl başliyacağımı, nasıl inandıracağımı hiç bir şeyi duşunmemiştim. Doğaçlama oynicaktım. Ayaklarımı kendime çekip bağdaş kuruyorum ve pantalonumun kat izleriyle oynarken başımı kaldırmadan "Tuhaf şeylere inanır mısın Kath?" diyorum. Ortamda şüpheli bir ortam yaratmaya çalıştığımı anlarcasına"Ne kadar tuhaf olduğuna bağlı" diyor. Ses tonunda ki samimiyete güveniyorum. "Çok tuhaf." gözlerimi bacaklarımdan ayırıp gülümseyerek yüzüne bakıyorum. Derin bir nefes alıp ellerini dizine vuruyor. "Şey o zaman.. Harika! Anlat bakalım dinliyorum." Ona çok tuhaf bir şeyler soyliyeceğimi soylemiştim. Ancak söyleyeceğim şeyi pek fazla önemsemiyordu. Zihninin içinde ki düşünceler kurgular ve hayaller birer fotoğraf karesi gibi benim zihnime yansıyordu. Elimle alnımda ki sivilcemle hafifçe oynarken derin bir nefes alıp anlatmaya başlıyorum. "İlk başlarda çok korkunçtu. Yani henüz 9 yaşındaydım ve hiç durmadan görüntüler görüyordum. Ancak sesler yoktu. Sesleri kendim ekliyordum. Sanki sessiz sinema izler gibiydi. Görüntüler biraz azalır gibi olsada Yuzsuz Adam hiç gitmedi. O zamanlar sahip olduğum tek ailem diyebilirim. Evlatlık olduğumu görüntüler başladıktan sonra öğrendim. Ancak bir şekilde bunu atlatabilmiştim." Sözleri zihnimde bir butun haline getiremeden öylesine ağzımdan boşalmalarına izin veriyordum. Gözlerinin yavaşça buyuduğunu fark edince konuşmayı bırakıp yuzune bakarak hafifçe gulumsuyorum. "Uzuldum." diyor. Her ne kadar ruhsuz bir ifadeyle söylese de gerçekten uzulduğunu hatta bir yandan da bana acıdığını hisseder gibi oluyorum. Devam etmek için doğrulmuşken koridordan gelen çan sesi dikkatimi dağıtıyor. Arkama donup etrafta guluşen arkadaşlarıma bakıyorum. Ardından Katherine'ye donup bakışlarımla soru soruyorum. "Zil yine bozulmuş olmalı" diyor ve yüzünde içten bir gülümseme oluşuyor. Olayların başlangıç aşamasını anlatmıştım. Onumuzde ki 10 dakikalık tenefuslere ise hayatımın geri kalanını yaklaşık 5 yılımı sığdırmak zorundaydım. Uzerimden buyuk bir yukun kalktığını hisseder gibi oluyorum. Daha sonra tam olarak kapanmayan kapıya odaklanıyorum. Kapının aralık kalan kısmından kuçuk bir çizgi gibi gözüken koridoru inceliyorum. Duvara yansıyan oldukça tanıdık bir insan gölgesi fark ediyorum. Yuzsuz Adam.. Yuzsuz adamın etrafa saçtığı öyle güzel bir aurosu vardı ki yanımda olduğunu her şartta hissedebiliyordum. Oldukça duygusal ve cesur bir hikayesi vardı. Benim gibi olan diğer 3 kişiyi korumak için görevlendirilmişti. Yuzu olmadığından zihnimin içine telepati yoluyla mesajlar gönderiyor ve benimle iletişime geçmeye çalışıyordu. Doğaüstü bir varlık olmama rağmen basit bir telekineziyi bile zar zor yapabiliyordum ancak aklımda oluşan her soru işaretinin cevabı bu adam oluyordu. Tanrı, bizi bu bedenlere bu evrenle daha sıkı bir iletişim halinde olmamız için koymuştu. Bir tur yolcu gibiydik. Bunları duşunurken aklıma The Vampire Diaries'te ki yolcuların gelmesine engel olamıyorum.

4 ELEMENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin