BEKLETTİĞİM İÇİN ÜZGÜNÜM İLHAM GELMEDİĞİNDEN DEĞİLDE SANIRIM OKUYUCU KOLTUĞUNDAN YAZAR KOLTUĞUNA GEÇMEK BİRAZ STRES YARATIYOR. FAZLA BEKLETMEDEN KEYİFLİ OKUMALAR :))
Tam iki hafta geçmişti. Kız kardeşimi bulalı koskoca iki hafta. Güçlerimin arttığını gunden gune hissedebiliyordum. Ama onunla beraber daha fazlaydılar. Öyle ki bir elektrik direğini sala sola sallayabilmiştik. İki haftadır gözüme uyku girmiyordu. Bazı akşamlar aniden uyanıp evin içinde dolanmaya ya da bilinçli bir şekilde kafamı duvarlara vurmaya başlamıştım. Gördüğüm görüntüler çok şiddetliydi. Sanki o lanet druidler 5 sene sonra aptal bir görüntü gönderebilmek için başka bir elementin uyanmasını beklemişti. Ancak bir şeyin farkına varmıştım. Gelen görüntüler druidlerden değildi. Normal gelecekte yaşanacak olayların habercisiydi. Tanrı gözü yeteneğim sayesinde benimle alakalı ya da alakasız durduk yere bile dünyanın bir diğer ucunda ki insanların ne halt yediğini görebiliyordum. Görmek istediğim şeyleri seçebilseydim zihnimde sürekli genelev fantazileri olmazdı açıkçası.
Saat 3:52. Öyle umutsuz bir haldeyim ki defalarca WhatsApp'ı kimsenin mesaj atmayışını izliyordum. Açıkçası element olduğumu ilk öğrendiğimde aklımda canlanan bu kadar sefil bir hayat değildi. En azından yakışıklı kaslı kumral erkekler tarafından kurtarılacağım tehlikeli görevlerim olmalıydı. Bunları tekrar tekrar düşünürken birkaç saat daha çevrimiçi gözükmeye niyetliydim. Son görülmeme bakacak olan biri yalnız olmadığımı düşünmeliydi. Yavaş yavaş uykuya yenik düşen göz kapaklarımla inatlaşmayı bırakıyorum. Gözlerim kapalı uyuyorum ancak bilincim hala açık. Yani gözlerim kapalı uyku modunda olsam bile kendimi tam anlamıyla kapatamıyordum. O sırada gözlerimin önüne kuzey ışıklarını andıran renk şöleninin gelişine tanık oluyorum. Ani ve hızlı bir şekilde gözlerimin önünden geçip gidiyorlar. Sonra tekrar karanlık. Birkaç saniye gerçekten uyuyabileceğime inanıyorum. Ancak oldukça hızlı bir şekilde gözlerimin önünde 3 haneli bir sayı beliriyor. 547. Görüntü öyle şiddetliydi ki bir an bile olsa nefesimin kesildiğini hissedebiliyorum. Gözlerimi kapatmaktan vazgeçip beynimin sayıya verdiği tepkiyi düşünmeye çalışıyorum. Sanki sayının ne olduğunu biliyorum ama kendi kendime bile olsa itiraf etmem yasaklanmış. Bu ilk defa olan bir şey değil. Druidlerin bana yolladığı pek çok şifrenin ne olduğunu biliyorum ama ancak o lanet canlılar bunu soylememi engelliyor. Öyle ki 547 sayısı üzerine yorum yapmaya çalışmak bile kısa süre sonra sonsuzluk kavramını düşünmekle eşit boşluğu oluşturuyor. Tavanı izlemeye devam ediyorum. Tam o sırada bir kaç saniyeliğine gözlerimin açık mı kapalı mı olduğunu çözemiyorum. Gözlerimin önüne uzun ve ince bir dudak geliyor. Sadece dudak kısmını görebiliyorum ancak biraz tahmin yürütebilecek olursam sanırım saçları siyah. Kırmızı ince dudaklar tek bir kelime söyleyip gözümün önünden kayboluyor. 'Objuva' Neyce olduğunu ne anlama geldiğini bilmiyor bir anlam dahi yükleyemiyordum. Ancak element olduğumun farkına vardığımdan beri yani uyanışımdan beri gördüğüm en şiddetli iki görüntüyle karşı karşıyaydım. Şiddetleri olmaları korkutucu hatta can yakıcıyken peş peşe gelmeleri bağlantılı olduğunu gösteriyordu. Beynim kelimeyi ve sayıyı içimden söylesem bile anlayamadığım şiddetli bir tepki veriyordu. O saatten sonra düşünebildiğim tek şey bunları Kath'e nasıl mantıklı bir şekilde anlatacağım oluyor. Tam o sırada alarmım çalıyor ve içinde bulunduğum araftan dünyaya geri dönüyorum. 6:10. Nasıl olurda bu kadar uzun sürmüştü bu görüntüler.. Oysa hepsi bir kaç saniye sürüp kaybolmuştu. Geriye kalan tek şey ise üzerimde bıraktıkları etkiydi. İlk defa bu kadar dinç uyanıp gözlerimi ovuşturmaya ihtiyaç bile duymadan hazırlanıyorum. Üvey annemin hazırlamamasını söylediğim ancak onun inatla hazırlamaya devam ettiği kahvaltımı bitirip servise biniyorum. Çantamdan kulaklıklarımı çıkartıp müzik dinlemeye başlıyorum. Müziğin kafamın içinde oluşturduğu görüntüler ve hayallerle eğlenmek ise büyüleyici kelimesinin yorumlanmış hali.
"Madeline Swithmore." kafamı gömdüğüm sıramdan kaldırıp tekrar yoklama listesinin en başında oluşuma lanet yağdırıyorum. O kadar yorgunum ki 'burada' demeye gücüm yok elimi sınıf başkanın göreceği şekilde kaldırıyorum ve başımı tekrar gömüyorum sırama. Bir yandan Katherine'nin neden hala gelmediğini merak ediyor zaman geçtikçe sinirlenmeye başlıyorum. Bir kaç dakika sonra sıramda oluşan bir titreşimle kendime geliyorum. "Katherine May Allessandro"
"Burada." Kath'in gelişi rahatlamama sebep oluyor. İngilizce dersi konuşmamız için pekte uygun bir ders değil bu yüzden ders bitene kadar dersi dinliyor gibi yapıp konuşmak için sabırsızca teneffüsü bekliyoruz.
***
"Dün gece neler olduğuna inanamayacaksın!" diyerek heyecanlı bir şekilde Katherine'e dönüyorum öğretmen sınıftan çıkar çıkmaz. Bize doğru yaklaşan kızlı erkekli arkadaş grubumuza bir bakış attıktan sonra gözler üzerimizden dağılana kadar bekliyoruz. Anlatırken fark ettiğim en önemli şey ise ne zaman objuva ya da 547 desem Kath'in gözbebekleri istemsizce büyüyor ve bedeni tuhaf tepkiler veriyordu soluk kesilmesi elinde oluşan ani bir titreme gibi. "Ne oldukları hakkında bir fikir dahi yürütemiyorum ama ne zaman şu sayıyla o objuva mıdır nedir onu söylediğin zaman beynim değişik bir tepki veriyor. Aslında aynı şeyi düşünüyorduk. Yani en azından objuva hakkında. Aklımızda canlanan ilk şey objuvanın bir yer olması ve 4 element ruhuna sahip kişilerin buraya gittiği. Cennetin farklı bir boyutu gibi bir nevi. Ancak 547 hakkında sabit bir yorum yapamıyorduk ortaya attığımız her fikir farklı bir olasılık çıkartıyordu ve bu da Katherine'nin zihnini zorluyordu. Toprak elementi ruhuna sahip kişi bilgelikle yüceltildiğinden benim gibi değişken olasılık ve fikirlere olumlu bakamıyordu.
Ancak düşündüğümüğüz ortak bir şey vardı ki 547nin her basamağı ayrı bir şeyi temsil ediyor olabilirdi. Her ne kadar üzerinde bir yorum yapamasakta bir şekilde bu iki görüntü daha doğrusu şifre içimde havanın varlığına dair duyduğum güçlü bir ihtiyacı uyandırmıştı. İçimdeki ses sürekli havaya ve ateşe ihtiyacımız olduğunu söylüyordu ancak inancı çıt kırıldım olan Kath'in kardeşlerimizi pek önemsediğini düşünmüyorum belki de yanılıyorum kim bilir. Aslında tüm bu ihtiyaç meselesini o gerizekalı sesin söylemesine gerek yok elementlerin her zaman birbirine ihtiyacı vardır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 ELEMENT
Science FictionSadece 4 genç. Ancak görünüşe aldanmayın. Şu anda yaşıyor olmamızı bu 4 gencin eşsiz ruhlarına borçluyuz.