TaehyungAnnemin evden çıkmadan önce hazırladığı kahvaltıdan son birkaç lokma alırken hızlı davranmaya çalışıyordum. Birkaç dakika içinde okula gitmek için evden çıkmam lazımdı. Son lokmamı da bitirip banyoya doğru gittim, ellerimi yıkayıp dişlerimi de fırçaladıktan sonra odama gidip çantamı hazırlamaya başladım.
Çantamı sırtıma takmak üzere olduğum sırada çalan zilin sesi beni duraksattı. Eşyalarımı hızla alıp kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açmadan önce çantamı bir kenara bıraktım.
Jeongguk, artık iyiden iyiye uzamış saçlarıyla karşımda duruyordu. Üzerinde okul gömleği ve yamuk kıravatı, deri ceketi ve siyah dar pantolonu vardı. İçeri dalmasıyla ben de geriye doğru giderken belimi tutup kendine yaklaştırdı beni. Refleks olarak koluna tutunduğumda yüzünü boynuma saklayıp bana sarıldı.
"Jeongguk... Ne işin var burada?" Bir süre sonra konuştuğumda başını kaldırdı ama vücutlarımızı ayırmadı.
"Seni almaya geldim, okula beraber gideriz diye düşündüm."
"Hm, iyi düşünmüşsün. Çantamı alayım çıkalım o zaman." Tam çantamı almak için hareketlenecekken Jeongguk hızlı bir şekilde açık olan kapıyı kapattı ve beni oraya yaslayarak ellerini belime koydu.
Eğilip burnunu burnuma sürttüğünde nefesimi tutuyordum. Elimi ensesine çıkarıp dudaklarımı araladım ve onun da aralık dudaklarıma dudaklarını bastırması çok fazla gecikmedi.
Alt dudağımı kavrayarak ilk öpüşmemizi başlattığında hızla atan kalbime söz geçirmeye çalışıp diğer elimi de saçlarına çıkardım. Onu kendime iyice çekip, tatlı üst dudağını öperken ikimizden çıkan ıslak sesler, doğrusunu söylemek gerekirse, çok hoştu.
Jeongguk fazla hızlı değildi, sanki ilk öpüşmemizin tadını çıkarmak ister gibi yavaş yavaş emiyordu alt dudağımı. Dilimi hafifçe çıkarıp, üst dudağına değdirdiğimde tepkisi vücudumu kapıya bastırarak daha da sıkıştırmak oldu. Üst dudağını boydan boya yaladıktan sonra dilimi ağzının içine itmekte fazla gecikmedim. Jeongguk sert bir nefesi burnundan verip üzerimdeki kollarını iyice bedenime sararak beni kapıdan uzaklaştırdı, vücutlarımız birbirine yaslanmıştı.
Sonunda ıslak bir sesle ayrılan dudaklarımızın arasından hızlı ve sık soluklar veriyorduk ikimiz de. Gözlerini açıp gözlerime baktığında ensesindeki saçları okşuyordum. Bakışları aşağı inip, muhtemelen kızarmış dudaklarıma baktı bir süre. Sonra küçük bir öpücük daha bıraktı dudaklarıma.
"Hiç istemiyorum ama... Gidelim mi?" Diye sorduğunda başımı salladım hızla, nefeslerim hâlâ tam olarak düzene girmemişti.
"Gidelim, geç kalacağız yoksa."
İstemeden de olsa ondan ayrılıp koridorun sonundaki çantamı aldım. Daha fazla vakit kaybetmeden evden çıkıp Jeongguk'un motoruna bindik.
...
Okula ucu ucuna yetişmiştik ve çoktan iki ders geçmişti bile. Jeongguk bütün dersler boyunca sıraya koyduğu kollarının üzerine yatmıştı, yatmaktaki amacı uyumak falan değildi. Kafasını bana doğru koymuştu ve sürekli beni izliyordu.
Dayanamayıp dağılmış saçlarını okşamaya başladığımda doğrudan gözlerime bakıyordu. Sınıfta bizden başka birkaç kişi vardı ama onlar da umrumuzda değil gibiydi. Jeongguk bir kolunu başının altından çıkarıp beni omzumdan tutarak kendine yaklaştırmaya çalıştı. Gülüp yüzüne doğru eğildim, ne yapmaya çalıştığını anlamıştım.
Birkaç küçük ıslak öpücüğü dudağına bırakıp çekilmek istemiştim ancak Jeongguk buna izin vermeden kalkmış, ensemden tutarak beni kendine çekmişti. Elimi istemsizce omuzlarına koyduğumda o ikimizi derin bir öpüşmeye sürüklüyordu. Gerçekten hiç korkmuyordu, okuldaydık ve etrafımızda insanlar vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love to hate me ❘ taekook
Short Story✓ benden nefret etmeyi nasıl sevebilirsin? [ texting ]