Kendimi kurtarmak için ne yaptığımı bilmiyorum. Daha önümde çok yolun olduğunu biliyorum. Her şey şimdiden yormaya başlıyor insanı, benden mi yoksa olduğum coğrafyadan mı kaynaklı emin olamıyorum. Kalabalığın içerisinde kendini yalnız hissetmenin nasıl bir his olduğunu çok daha iyi anlıyorum bu gece. Tanımadığım insanlar etrafımda dönüp, çember oluşturuyorlar. Sıkıştım ve dışarı çıkamıyorum.Bu gece kendimi serbest bırakıp, biraz yazmaya karar verdim.
Ben yazardım...
Ben sadece yazardım.
Başka vasfım var mıydı ki?
İleride bir yerlere gelebilmek için yine yazacak mıydım?Sevdiğine şiir yazan şairleri çok özeniyorum doğrusu. Hayatımda böyle biri olacağından bile şüpheliyim, belki kendime böyle bir karakter yaratmalıyım. Hep bunu yapardım zaten, hayatımda ki eksiklikleri kendi yarattığım şeylerle kapatırdım.
Kapatmaya çalışırdım,
Kapanmazlardı,
Hiçbir zaman kapanmadılar.Bu yüzden hep yazdım. Yazmak hayat felsefem haline gelmişti ta ki yazmaktan gözlerim dolana, önümü göremeyene kadar. Yazmazsam bir hiç olacağımı düşünüp duruyorum. Kalemimi geliştirmek için intihar mektupları yazıp çöp kutusuna atıyorum. Belki bu da onlardan biridir, bilmiyorum.
Kendi zihnimden korkuyorum.
Ama bunu çöpe atmayacağımı biliyorum.
Sadece yazarken ağlıyorum, tüm hüzünü, nefreti buraya aktarırken. Ağlamaktan burnum tıkanıyor, nefes alamıyorum. Biraz duraklıyor, nefes almaya çalışıp, akan burnumu siliyorum.
Kimsenin ne düşündüğümü önemsemediği gerçeği acıtıyor canımı çok. Her şeyin yok olmasını istiyorum; varoluşsal sancıların, kalp kırıklıklarının, sonu gelmeksizin yazılan intihar notlarının...
İnsanlara kendimi tanıtıyorum: "Merhaba, ben vasıfsız." Bir baltaya sap olamamak yakıyor canımı tıpkı herkes gibi. Bu notta hiçbir şeyi umursamayan, herkesin olmak istediği kişi kategorisinden çıkıyorum. Biliyorum ki gerçekleri bilen kimse ben olmak istemez.
Kendimi yolda yürüyen birinin gölgesi olarak görüyorum, herzaman orada olan ama dikkat edilmediği sürece asla görülmeyen. Bir gün çevremdekileri son görüşüm olacağını ama onların bunun farkına varmayacağı dolanıp duruyor zihnimde. Kendimden nefret ettiğim kadar hiçkimseden nefret etmediğimi fark ediyorum yine. Hayatımı bir gün bu basit cümlelerle bitirecek olmak komik geliyor. Koca bir hayat, okuduğunda hiçbir şey anlayamayacağın lakin benim yazarken iliklerime kadar acı hissettiğim paragraflarla bitiyor.
Uzun yolculuklara gitmek istiyorum. Odun gibi durmak yerine işleve geçip bir şeyler yapmam gerektiğini biliyorum; tavana ipimi asıp, tabancamın şarjörünü kontrol ederek işe geçiyorum. Bu karanlık, güzel geceyi son cümlelerimle burada sonlandırıyorum.
Herkese benim hissettiğim çaresizliği hissetmeyecekleri bir gece diliyorum.
Ahmet Haşim'in "Şiirde anlam aramak, eti için bülbülü öldürmeye benzer." sözünü hatırlatmak istiyorum:))