"Eeee nasıl heyecanlı mısın bakalım?"
"Aslında pek değil. Sonuçta yine aynı sınıfta okuyacağım. Herkesi tanıyorum yani. Ama şey, sınıfımıza yeni birileri de gelebilir tabii... Sadece onları merak ediyorum."
"Ahh anladım canım.😊 Umarım ilk günün güzel geçer. Yenilerle de anlaşmaya çalış olur mu?"
"Olur anneciğim."
Biz annemle böyle tatlı tatlı arabada sohbet ederken, bir de baktım ki okula gelmişiz. Normalde yürüyerek gideceğim okula, ama annem ilk gün olduğu için beni, bizim tek değerli eşyamız olan, biraz eski ama benim çok sevdiğim arabamızla bırakmak istedi. Araba okulun tam önünde durdu. Ben de çantamı aldım ve son kez arka koltuğa göz gezdirdim, unuttuğum birşey var mı? diye. Olmadığını anlayınca yavaş bir şekilde arabanın kapısını örttüm. Tam okula girecekken;
"Başarılar dilerim bebeğim. Akşam 6'da seni almaya geleceğim. Hoşçakal..."
dedi annem. Ben de aynı sıcaklıkta ona hoşçakal dedim ve okula doğru ilerlemeye başladım. Tam okulun dış kapısından içeriye giriyordum ki, arkamdan gelen yüksek ses ile bir anda olduğum yerde kalakaldım. Arkamı döndüğümde ise büyük bir şok yaşadım. Kapının önünde neredeyse 10 metre büyüklüğünde bir limuzin durdu. Siyah ve çok parlaktı. Camları siyah olduğu için, içerisi görünmüyordu. Birden şoför kapısı açıldı ve şık giyinimli bir adam, limuzinin arka kapısını açtı. Kapıyı açar açmaz gözlerim ona kilitlendi. Arabadan siyah takım elbiseli, siyah güneş gözlüklü, turuncu saçlarını jöleleyip arkaya taramış yakışıklı bir oğlan indi. Şoför arkasından kapıyı örttü ve limuzin anında oradan uzaklaştı. Oğlan okulun kapısından içeri girmeden önce güneş gözlüklerini çıkarıp okula uzun uzun baktı. Ahhhh tanrım ne yapıyorum ben? Şu anda onu mu izliyorum? Ama benim şu an sınıfımda olmam lazım. Ahhh salak Jisung, git hemen sınıfına...
Arabadan indim ve okulun kapısının önünde durup uzun uzun okulun inceledim.
Seoul Sahne Sanatları Lisesi...
Hayalimi kurduğum o okuldaydım şu anda. Gerçi ben neyin hayalini kursam gerçekleşirdi. Ama babamı bu konuda ikna etmem biraz zamanımı aldı. Onun planı beni özel bir liseye yazdırmaktı. Ama ben özel okullardan nefret etmiştim artık. Lise'ye kadar hep babamın beni yazdırdığı ülkenin en pahalı kolejlerine gitmiştim. O zamanlar yaşım birazcık daha küçük olduğu için, sesim çıkmamıştı. Ama artık Liseliydim. Babama Liseyi özel bir yerde okumak istemediğimi söyledim. O da artık benim kendi kararlarımı kendim verebileceğimi anladı ve bu işe ok. dedi. Yine de benim normal bir lisede okumama doğru düzgün göz yumamadığı için bu liseyi satın aldı. Yani müdürü babamın ortağı, ona sattı. Her nys artık okula girmeliyim, yoksa geç kalacağım. Kapıdan içeri girdim ve koridorda ilerlemeye başladım. Tam sınıfımı görüp, koridorun köşesini döneceğim sırada, birisinin benim tam önümde bayılması ile büyük bir şok geçirdim...Selam gençler nasılsınız bakalım? Valla beni soracak olursanız eğer, idare ediyorum işte... Bugün kendi rekorumu kırmış bulunmaktayım. Neden mi? Çünkü bütün ficlerime 24 saat içinde yeni bölüm attım. Evet bu başkaları için küçük birşey olabilir, ama benim için çok büyük birşey!😌✊ Ha bir de şey söyleyeceğim... Zaten diğer 2 ficimde de söyledim, ama son kez burada da söylemek istiyorum. Yazdığım hiçbir hikâyeyi pek bir kişi ağzından anlattığım söylenemez. Ya evet bazen Lee Know olur, bazen Han olur o değişir tabii... Ama genel olarak ben sizin hayal gücünüze bırakmış bulunmaktayım. Nasıl düşünüyorsanız, öyle okuyunuz please. Ha bu arada bu fici hala Angst yapıp, yapmamak arasında çok kararsızım. Evet ilk başta belki Angst yapmayacağımı söylemiş olabilirim ama fikrim değişe de bilir. Söyleyeyim dedim. Her nys hepinizi çok seviyorum. Kendinize çok ama çok iyi bakın ballarım.🍯 İyi geceler, hoşcakalın...✨❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"LİFE" MİNSUNG
FanficHAN JİSUNG ÖLMEK, LEE MİNHO İSE YAŞAMAK İSTİYORDU. LEE MİNHO HAN JİSUNG İÇİN ÖLDÜ, HAN JİSUNG İSE LEE MİNHO İÇİN YAŞADI...