Evet arkadaşlar biliyorum çok geciktim ama gerçekten şu sıralar çok yoğunum. Güya iki hafta sonra yayınlayacağım dedim aradan baya zaman geçti çok özür dilerim. Umarım yeni bölüm bunun telafisi olur ;)))
Ayaz
'Geçici bir hafıza kaybı.' dediğinden beri doktor her şey çok değişmişti. Gün geçtikçe bizi hatırlayacak inancı, yeniden biz olacağız inancı zayıflamaya başlamıştı. Onu her gördüğümde içim parçalanıyor, kendimi tüketiyordum. Fakat pes etmedim. Hala elimde bir buket çiçekle onu yanına gidiyorsam ona hala inandığımdan. İşte hayatımı mahveden olaydaki o oda: 206 nolu, beyaz kapılı oda. Hala şansım varken geri dönebilirim. ama yapmayacağım. Belki kalbimin bu sefer daha da kötü kırılacağını bilmesem hiç korkmadan girerdim odaya. Fakat olmuyor işte... Dolan gözlerimi sildim ve hafifçe kapıyı tıklatıp içeri girdim. Odada, her zamanki gibi dışarıya bakan gözleri yarı parıldar bir şekilde. Derin bir nefes aldım ve çiçeği masanın üstüne koyup yanına gittim. Şu an en çok yapmak istediğim şey elini tutabilmek, gözlerine bakıp 'Yeniden biz olmaya ne dersin?' demek ve buna gerçekten inanabilmek. Ama daha gözlerinin içine bile bakamıyorken bunları yapmaya hiç gücüm yetmezdi. Yavaşça bana döndü. İlk defa bu kadar içten ve sıcacık bir şekilde bana gülümseyerek:
-Geri döndün, dedi. Ve tabi bu dediği şeyle bütün ümidim yeniden kırıldı.
-Nasılsın, dedim dediğini umursamayarak. Her geldiğimde aynı muhabbete yeniden başlıyorduk çünkü.
-Neden geldin? Derdin ben değilim, vicdanın değil mi, dedi kalbimi her zamanki gibi kırarak. Ama bu sefer diğer günlerki gibi olmayacak.
-Ben her zaman senin için buradayım Öykü, dedim titreyen sesimle. Alaycı bir gülümsemeyle yeniden gözlerini cama döndürdü.
-Sana bir şey getirdim, dediğimde gözleri masaya değdi.
-Çiçek mi? Zahmet olmuş. Vicdanına teşekkür ettiğimi söylersin, dedi ve yine cama döndü. Kahretsin neden bu kadar kötü ki?
-O değildi, dedim cebimden bir parça kağıt çıkararak. Tuhaf tuhaf bakıp:
-O ne ki, dedi ve temkinli bir şekilde elimden aldı. Elinde döndürüp dururken:
-Açmayacak mısın, dedim.
-Melisle konuştum,dedi benim verdiğim kağıdı umursamayarak.
-Hiç mi merak etmiyorsun, dedim ona doğru.
-Hayır Ayaz, bizi neden mahvettiğini, neden bırakıp gittiğini merak etmiyorum. Bu kağıdın içindekini de, dedi ve kağıdı masaya attı. Delirmek üzereyim. Bilinçaltının etkisiyle saçma rüyalar görerek onları gerçek sanıyor, sonra böyle oluyor. Aslında ona hak veriyorum. Bizi mahvettiği konusunda. Neden kalbinin tekrar tekrar kırılmasına izin versin ki? Haklıydı. Ama bizi unutmamalıydı. İşte bu büyük bir haksızlık olurdu o zaman.
-Ne hatırlıyorsun, dedim beni dikkatlice dinliyor gibi gözükmese de.
-Hiçbir şey.
-Öykü hiçbir şey olamaz, lütfen biraz düşün.
-Belki seni unutmaya çalışıyorumdur Ayaz, ne dersin? Belki bilinçaltım seni unutmaya çalışıyordur. Bütün yaşadığımız o şeyleri teker teker hafızamdan siliyordur belki de, dedi gözleri hafif bir dolulukla. Ama bir tek şeyi unutmuyorum, diye devam etti. Bizi bitirişini. Onu unutmuyorum çünkü, onu unutursam sana yeniden aşık olacağım. Ayaz ben bir defa bu acıyı yaşadım, bir kez daha yaşamayacağım. O yüzden sana olan nefretim ne olursa olsun silinmeyecek. Ve bir daha asla aşık olamayacağımı bilsem bile, bu kadar ağır bir acıyı taşımayacağım, dedi ve sustu. Kalbi acıyordu, bu yüzden söylemişti bunları değil mi? Yoksa ciddi miydi söylediklerinde? Ayağa kalktım, kapıya doğru yürümeye başladım. Sadece son bir şey diyip hayatından sonsuza dek çıkacaktım. Ona dönmeden:
-Unutmak hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmemiştir Öykü Acar. Dediğin gibi beni unutacaksan tüm anılarını yok ederek başla. Sen böyle yaparak kolaya kaçıyorsun ama, asla tam olarak unutmuyorsun. Eğer dediğin gibi beni silip atacaksan böyle başla. Ama unutma: senin her zaman yanındayım Öykü Acar. Nefes alışının hızlandığını duyduğumda ağladığını fark ettim. Sanki bilmiyor muydu bunları söylerken kalbimin ne kadar acıdığını? 'Seni silip atacağım.' demesini izlemesinin hiç de kolay olmadığını? Ağladığında kalbimin nasıl lime lime olduğunu da unutmuş olamaz değil mi? Belki de çoktan unutmuştur bunları. Kalbinin derinliklerinde yok olmaya yüz tutmuştur belki. Ama bitemez, bitmeyecek... Kapıyı açtım, dışarı çıktım ve kapıyı kapattım. Belki de saniyeler süren iş bana saatler geçmişçesine gelmişti. Şu an için ne zamanı, ne tanıdıklarımı, ne de kendimi biliyorum. Bildiğim tek bir şey varsa o da Öykü'ye kendimi asla unutturmayacağım...
Öykü
Ve hayatımdan tekrar çıktı gitti işte. Hem de Melisle ne konuştuğumuzu bilemeden...
O gün konuşulanlar
-Evet Öykü Hanım sizi dinliyorum, demişti Melis.
-Nereden başlayacağımı bilmiyorum Melis, ama tek bildiğim sey o ne yaparsa yapsın kalbimden ona dair her şeyi söküp atamadığım.
-...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖyAz Mevsimi
ChickLitAYAZlı gecelerdeki ÖYKÜler'in kahramanıydı onlar. Bir kiraz gibiydi aşkları. Tatlı ve doyumsuz. Mevsimlerden yaz olması işi biraz da olsa değiştiriyordu. Gerçi bir onlara "yaz aşkları" değil "kiraz aşıkları" derdik. Çünkü biz o zamana yaz mevsimi de...