Merhaba, adım Kamelya. 15 yaşında bir genç kızım. Ailem hala bir çocuk olduğumu söylüyor ama ben yeterince büyüdüğümü düşünüyorum. Bir kitaba böyle başlanmaz biliyorum. Geçenlerde Almanyadan gelen kuzenimde gördüğüm Örümcek Adam çizgi romanı da böyle başlamıyordu. Ama zaten bu bir çizgi roman değil. Ve o kitabı örümcek adamın yazdığını pek sanmıyorum.
Size hayatımı kısaca anlatmak istiyorum. Süper kahramanlar diye bir liste yapılsa o listeye giremem ama size sarılabilirim. Ben şu sık sık bisikletiyle yanınızdan geçen kızım. Bir gün bana seslenirseniz sizi tanıyacağım.
Annemin babası 1960'lı yılların başlarında kar yağan ve sokak hayvanlarının, insanların hatta böceklerin bile soğuktan sokağa çıkmaya korktuğu bir günde babamın babasına bir haber yollamış. Ertesi gün ikisi köy kahvehanesinde anlaşmaya oturmuşlar. Annemin babası, kızını onlara gelin olarak verecek ve karşılığında da babamın babasına olan para borcu silinecekmiş. Babamın babası bunu seve seve kabul etmiş. Böylece verilen bu karardan sonra hasat zamanı 14 yaşındaki annem ve 19 yaşındaki babam evlenmişler. Annem hala o günleri anlatırken gözleri dolar. Okula gitmeyi çok isterken babasının onu evlendirmesi hayatı boyunca en çok zoruna giden şey olmuş, öyle söylüyor. Ama neyse ki babam evlendikten sonra annemin okula devam etmesini desteklemiş. Kısa zaman sonra da abim doğunca, annem hem ders çalışmış hem abime bakmış hem de evi idare etmiş. Sanırım şu süper kahramanlar listesine annemin adını yazabiliriz.
Abimden 6 sene sonra ben doğmuşum. Annem o zamanlar komşu köydeki bir çiçek bahçesinde çalışıyormuş. Doğum sancıları, kamelyaları sularken uğramış ve en yakın hastane şehirde olduğu ,bir de üstüne köyde traktörden başka taşıt olmadığı, için hemen köyün ebesini çağırmışlar ve doğum başlamış. Annem ben doğduğum anda yanındaki kamelyaların güzel kokular yaymaya başladığını söylüyor. Bu yüzden de adımı Kamelya koymuş. Babamın 6-7 sene öncesine kadar "Sen doğduktan sonra ailemiz tamamlandı." dediğini hatırlıyorum. Ama neyse ki şu anda beş yaşında bir erkek kardeşim var.
Doğum hikayem böyle. Büyüme serüvenim de bundan sonraki tüm kısımlarda... Şimdi en yakın arkadaşım Suni ile birlikte okuldan dönüyoruz. O bir eline eskimiş, kahverengi boyaları dökülmüş sahte deri çantasını almış diğer elini de uzun hırkasının göbek kısmından içine koymuş yürüyor yanımda. Ben de sadece yürüyorum. Mehmet amcaların ahırının köşesinden dönünce okul görüş hizamızdan çıktı. Suni heyecanla elini hırkasının altından çıkardı. Elinde küçük bir kitap duruyordu.
"Bak! Ne aldığıma bak Kamelya!"
Kitabı bana uzattığında bir şiir kitabı olduğunu gördüm.
"Nereden aldın bunu Suni!?"
Suni'nin yüzü ona kızmama rağmen düşmedi. Otuz iki diş gülümseyerek bana bakmaya devam etti.
"Kütüphaneden aldım."
"Ah Suni! Ya yakalanırsak."
Hızlıca hırkamdan tutup okuldan iyice uzaklaştırdı. Durduğumuzda kulağıma ulaşmak için ayak parmaklarının ucuna bastı.
"Bu gece elma getireceğim dama. Işık senden..."
Bir şey söylememe fırsat vermeden koşarak evininin yolunda uzaklaştı. Şimdi kütüphaneden geri koymak üzere çaldığı şiir kitabını havada sallıyordu.