6.Bölüm: Derin Okyanusların Güzel Üçlüsü! Piyanodaki Gizemli Yetenek!

386 40 7
                                    

-Tokyo Opera City-

Uzun bir aradan sonra Michiru, kemanı ile verdiği konçertolarına geri dönmüştü. Ama bu kez dünyaca ünlü Güney Afrikalı piyanist Cadin Mose'da ona eşlik edecekti. Kızlar da Michiru tarafından özel davetli idi. Herkes yavaş yavaş büyük tiyatro salonunu dolduruyordu. Herkes sırayla gelmişti. Ama en büyük sürprizi şüphesiz Haruka yapmıştı. Yıllar boyunca herkesten gizlediği eşi Junya Takagi ile konsere gelmişti. Junya Takagi, Haruka'nın Honda takımında motor yarışları yaptığı sırada takım koçu olan, eksiden de dünyaca ünlü Superbike pilotu olan bir yarışçıydı. Kaolinite, Profesör Tomoe ile, Naru Nephirite ile gelmişti. Konsere sayılı dakikalar kala kuliste Cadin ile Michiru karşı karşıya gelmiş ve tanışmışlardı.

Cadin : Merhaba Kaiou-san, ben Cadin Mose tanıştığımıza memnun oldum çok.

Michiru : Ülkemize hoşgeldin Cadin. Bende çok memnun oldum. Başarılarını çok duydum ve dünyada piyanoya halen bu kadar önem veren sanatçıların oluşu beni çok mutlu ediyor.

Cadin : Aynı şeyi bende sizin için söyleyecektim Kaiou-san. Zaten piyano dalında bir Fazıl-san bir de ben varım sanırım dünyada meşhur kalan.

Michiru: Ah.. Fazıl Say.. Hayallerimin erkeği diyebilirim, piyano çalışı beni çok etkiliyor. Arada buralara konser vermeye geldiğinde hiç kaçırmıyorum açıkçası.

der ve gülüşürler. Sahneye çıktıkları zaman korkunç bir kalabalık vardı onları izlemeye gelen. Salondaki yaklaşık 7000 kişi delicesine onları ayakta alkışlıyordu. Cadin Mose henüz 19 yaşında olmasına rağmen muhteşem bir yeteneği vardı. 2 saatlik konser sırasında da Michiru ile olan uyumu muazzamdı. Konser sonrasında tiyatro salonunun üst katındaki salonda kokteyl için toplandıklarında, konsere gelen herkes muhabbete girmişti. İki garson aynı anda elinde bir demet kırmızı gül ile Michiru ve Cadin'in yanına gelmişti. Çiçeklerini alan Michiru ve Cadin kimden geldiğini merak ederken içindeki notu okuduklarında şoke olmuşlardı çünkü notta "harika bir geceydi, başarılarınızın devamını diliyorum.. F.Say" yazıyordu. İkisi de yanakları kızarmış bir şekilde şaşkınlıklarını üzerlerinden atamamış hemen önlerindeki birer kadeh şarabı kafaya dikip kendilerine gelmişlerdi. Güzel ve uzun bir sohbetle sona eren kokteyl ardından herkes evlerine dağılmıştı. Haruka ise o gün eşi ile vakit geçirmek için onun evine gitmişti. İngiltere'deki yarışa gitmeden önce bir kaç gün izinliydi ve onun için Japonya'ya gelmişti. Öte yandan Michiru evine gittiğinde hemen üzerini değişip duşa girmiş, ardından o çok sevdiği karanfilli yeşil çayından demlemişti. Müzik çalarına Vivaldi'nin "4 Mevsim" konçertosunu koyan Michiru evinin terasına çıkmış okyanusa vuran yakamozu izliyordu. Bir ara içeri gidip aynasını eline alan Michiru, aynada Ami'nin başının dertte olduğunu gören bir görüntü görmüş, kızları uyarmak için haber verecekken saatin geç olduğunu fark edip bundan vazgeçmişti. Öte yandan Jade'nin evinde toplanan Cassandra, Yuri ve Cadin o akşamı muhabbet ederek geçiriyorlardı. Bir yandan kahvelerini içiyorlar bir yandan da hayatlarındaki güzel anılarını birbirleri ile paylaşıyorlardı. 4 kız içindeki tek Japon olan Yuri, diğer üçünün farklı ülkelerden gelmiş olmasından ötürü onların anlattıklarını merakla dinlerken birden gözleri daldı ve gözünün önüne Ami'nin başının dertte olduğu bir sahne geldi. Tam bu esnada kendine gelen Yuri, kızların lafını bölerek öngörüsü ile gördüğü sahneyi onlara anlattı. Hepsi sabah harekete geçmek için hazır durumda yataklarına gidip uyumaya koyulmuşlardı. Başka bir yanda ise Setsuna, Hotaru'yu yatırdığı sırada boynundaki kolyenin çıkması ile Hotaru'nun " Kai-papa'yı çok özlüyorsun değil mi Setsuna-mama?" demesi ile birden gözleri dolan Setsuna'nın " Geleceği günü iple çekiyorum, ama sen bunları düşünme ufaklık." deyip onu öperek odasından ayrılması ile son bulmuştu. İçeri geçen Setsuna, boynundaki kolyeyi çıkarıp elinde tutarak " kavuşacağımız gün gelsin diye ölesiye bekliyorum, özledim seni güneşim. " diyerek ağlamaya başlamış, kolyeyi kalbinin üzerinde tutmuştu. Tam bu sırada yanıbaşında duran Garnet Orb parlamaya, yanıp sönmeye başlamıştı. Hemen onu eline alan Setsuna, Ami'nin başının dertte olduğunu görüp "bunlar anlaşılan peşimizi bırakmayacak. bakalım sıra bana ne zaman gelecek." diyerek serzenişte bulunmuştu. Uzun bir gecenin sonunda herkes uyumuş, sabah olduğunda ise herkes kahvaltısını yaptıktan sonra Ami'yi bulmak için üniversiteye doğru yola çıkmıştı fakat Ami orada değildi..

AY SAVAŞÇISI: ALTIN KADER KİTABIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin