20 ekim, 2018
Jimin soğuk havaya aldırmadan evden çıkmış, sahile doğru hızlı adımlar atıyordu. Sadece merak duygusu devredeydi. Hızlı hızlı yürüyor, çabucak gitmek istiyordu.
Biraz sonra geldiği sahil kenarındaki insanlara göz gezdirdi. Hepsi birer günahkardı, dünyaya sadece vergi veriyorlardı yaşamak için... ilerledi jimin, biraz sonra taehyung'u görünce nedensiz mutlu olmuştu.
Fakat birşey vardı ki, taehyung tek değildi. Yanındaki başka bir silüet dikkatini çekmişti. Merak duygusu iyice bedenini ele geçirmişti artık.
Koşar adımlar ile ulaştığı taehyung'a gülümsemişti."Merhaba." Dedi içtenlikle taehyung'da aynı şekilde karşılık verirken, jimin hâlâ diğer bedeni merak ediyordu. Çünkü arkası dönüktü, ve onada elini uzatmıştı.
"Merhaba." Dedi yeniden, genç yüzünü döndüğünde jiminin eski anıları tekrar tekrar dolmuştu zihnine.
Neden mi?
Çocuğun suratı tıpkı onu terk eden annesini andırıyordu, yüzü düşerken taehyung konuştu.
"Jungkook bu, jungkook buda bahsettiğim jimin." Jungkook gülümsemiş, elini uzatmış tutmuştu jiminin onunkinden bin kar küçük ellerini.
"Memnun oldum."dedi boğuk çıkan sesiyle, jungkook'da aynı şeyi derken, taehyung hemen ilerideki bir kafeye götürmüştü ikiliyi.
"Beklediğim iki kişi daha var, onlar gelince herşey konuşulacak jimin." Jimin o saniyeler gözlerini jungkook'tan alamıyordu, o kadar benziyordu ki annesine...
"Kimleri bekliyorsunuz?" Dedi sıcak kahvesinden bir yudum alırken, taehyung konuştu.
"Jung Hoseok ve Kim Namjoon."