Deniz sesi... kalbimi ve ruhumu dinlendiren tek sesti. Gözlerimin huzur dolduğu denize bakıyordum yine... ama bu sefer sadece ruhuma huzur doldurmak için değil bedenimi huzura boğmak için.Adımımı atmamla denize düştüm. Buz gibiydi. Karanlıktı. Çok karanlıktı. Deli gibi hissettirmişti kendimi, gecenin bir yarısı kendini denize atan bir deli...
O karanlıkta annemi ve babamı gördüm. Yine oluyordu, yine halüsinasyon görmeye başlamıştım. Aldırış etmedim ve sudan çıkmak için kollarımı açıp yüzmeye başladım. Sesler geliyordu, çığlık sesleri. Sanki bedenim buz gibi denizin içinde değil ateşin içinde gibiydi.
Zor da olsa yüzeye çıktığımda derin derin nefesler alıyordum. Yarından itibaren teyzemlerde kalmaya başlasam iyi olacaktı yoksa aklımı yitirmem an meselesiydi...
Islak kıyafetlerle sokakta donarak yürüdüm ve alkolün etkisini geçirmeye çalıştım. Eve girdiğimde televizyondan sesler geliyordu. Işıkları açmadan eğildim ve ıslak ayakkabılarımı çıkardım. Odama geçtim ve üzerimdeki bütün ıslak kıyafetlerden kurtulup kuru kıyafetler giydim.
Önceden karanlıktan korkar ve asla karanlıkta durmazdım annem ve babama sığınırdım karanlık gecelerde. Şimdi ise karanlığa sığınıyordum. Acılarıma, korkularıma yenik düşmüş ve onları kabullenmiştim.
Islak kıyafetleri kurutma makinesine attım ve geçip balığım fanta'nın yemini verdim. Annem almıştı bunu bana o yüzden her sabah sanki annemle konuşuyormuş gibi fantayla konuşuyordum.
Televizyonun karşısına geçip oturdum ve pikeyi üzerime alıp kanalları gezmeye başladım. Gelişine biz dizide durdum ve boş boş bakmaya başladım.
Darmadağın olmuştum. Kimse kalmamıştı, umudumu yitirmemek için direnirken bitmiştim. 2 hafta içinde annemi ve babamı kaybetmiş, okuldan atılmış ve şimdi ise şehir değiştirmek durumundaydım.
Evimizden gitmek istemiyordum. Annem ve babamdan kalan tek şeydi bu ev. Eğer gidersem beni yepyeni bir hayat bekliyordu; teyzemle kalacak yeni bir liseye yazılacaktım. Bu beni korkutuyordu.
Bir haftadır evden dışarı adımımı atmıyordum. Hele bir de okuldan atıldıktan sonra telefonlara bakmayı da kesmiştim. Sadece teyzemin telefonunu açmıştım ve o da beni yanında yaşamam konusunda ikna etmeye çalışmıştı. Sabah yanıma gelecekti ve beni alıp İstanbul'a götürmek için elinden geleni yapacaktı.
Çalan telefonla yerimden irkildiğimde televizyon ünitesindeki telefonu aldım ve açıp hoparlöre aldım. Arayan teyzemin oğlu Gökhan'dı. "Efendim Gökhan? Gece gece rüyanda mı gördün?" Benden 3 yaş büyüktü ve hukuk okuyordu beyefendi.
"Ah biricik kuzenim Sedef bende iyiyim!" Gece gece bu enerji neydi böyle? "Gökhan ne oldu gece gece Allah aşkına? Sabah ara hadi iyi geceler." Uykum gelmişti ve boş boş konuşacağını tahmin ettiğim için kapatmak istiyordum.
"Hayır, hayır! Önemli bir şey diyeceğim, annemle sabah yanına geliyoruz ve annem burada bir okula kaydını yaptırdı bile." Ne? İyi de ben ne pahasına olursa olsun gitmek istemiyordum ki! "Abi bak ben buraya bırakmak istemiyorum, burayı terk edemem..." derin bir nefes almaya çalıştığımda gözlerim doldu. "Sedef seni anlıyorum ama kendini daha fazla üzmeni istemiyorum ve yeni bir sayfa açmanı istiyorum." Cevap vermediğimde devam etti, "İnan bana Gül teyzem yada Mehmet amca da yeni bir sayfa açmanı isterlerdi, kendin için değilse bile onlar için kendini toparla."