Duygularını rahatlıkla yansıtabilmenin, aynı zamanda bunun keyif veren hazzını yaşamayı arzulamak sadece bir hayalden ibaret kimi zaman. Duyguları dile getirmenin bi cesaret göstergesi olduğu kimi zamanlar, sadece korkak olmayı yeğliyor ve tüm bu duygu yoğunluklarını sadece içimde yaşıyordum. Aslında zaman zaman çoğunlukla aldığım tavrın arkasında yatan şey de duygularımı çoğunlukla saklıyor olmayı tercih etmemden kaynaklanıyordu. Tüm bunların ardında yatan şey ise cesaret göstermekten uzak, duyguları dile getirmenin beraberinde beni inciteceğini düşünmemden kaynaklanıyordu. Sanırım insan yaşadığı ve tecrübe ettiği deneyimlerin ardından tüm bunlara kanaat getiriyordu. Çünkü en nihayetinde hepimiz doğumumuzdan ve belli bir yaş dönemine kadar duygularımızı rahatlıkla dile getirebilen varlıklarız.
Yaşanılan tecrübeler duygularımızı köreltiyor çoğunlukla, çünkü duyguları saklamayı aslında bir güçlülük ile ilişkilendiriyor ve tüm bunların yanı sıra toplumun çevrenin yarattığı atmosfer dahil oluyor ne yazık ki tüm bu olanlara. Aslına bakıldığı vakit bir nevi dayatmaların kurbanıyız, her ne kadar dayatmalara lanet okuyup onlardan sıyrılmaya çabalasak da. Tüm bunların farkında olup, olanlara dur diyememek ise bir başka acınası durum sanırım.
Düşüncelerimin beraberinde sorgulamaları doğurduğu bir hafif sıcak yaz günün ardından pencereden tüm sokağı seyre dalıyordum yine. Akşamın habercisi akşam üstü kendisini müjdelerken tüm sokak yine travestilerin, dönmelerin podyumuydu. Sokaktaki araba trafiği hafiften yoğunlaşıyor, sokağımızın güzel kızları bakımlı ve albenili tavırları ile tüm marifetlerini sergiliyordu. Sokakta tanrıçaların şuh kahkahaları eşliğinde bir akşam daha can buluyor ve sokak ışıkları birer sahne ışığı gibi tüm hepsini aydınlatıyordu. Sanıyorum ki böylesi bir tanrıça diyarında yaşamak epey rekabetçi bir ortam yaratıyor ve tüm bu yorgunluklara rağmen gülebilmek de epey umursamazlık gerektiriyordu.
Bu sokak birçok kadının tanrıya meydan okuduğu, tanrı ile kapıştıkları bir arenaydı aynı zamanda. Çünkü tanrıya özgü yaratıcılığın aslında o kadar da zor olmadığı, dilendiği vakitte hayatı ters düz edebilmenin de mümkün olduğunu kanıtlayan kadınlardık biz.
Ben ise bu sokakta yaşayan bir başka kadındım, karşısına taşınan hiç umulmadık adama aşık olan. Aslında adama mı aşıktım, yoksa onun ben de yarattığı hoşluklara mı? İşte bu ince ayrımı yapmak da epey kabiliyet istiyordu doğrusu. Belki de şuan sadece onun ben de yaratmış olduğu hoşluk onu arzulamamı sağlıyordu, belki de onu tanıdıktan sonra tüm arzularım bambaşka bir boyuta evrilebilirdi. Beni farketmemiş olan bu erkeğe gün geçtikçe daha büyük hisler besliyor, aynı zamanda onun hayatının tüm detaylarına vakıf olmak istiyordum. Onu gözlemlediğim her vakit yakalanma korkusunun beraberinde bende yarattığı izlenimler tarifi imkansız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelav
General FictionBir kelav olmak, kelavlığın ötesinde merceği tüm detayları anlatacak şekilde içine tutmak.