kasıklarımın ateşi.

790 81 29
                                    

yaşamak yüzeyseldir.
en azından benim için öyleydi.
o kadar üstü kapalıydı ki, birinin kendini keşfetmesi bile yıllar alıyordu. ya da kendinizi tek bir detay ile anlık bulabilirdiniz.

benimki ikisi ile de olmuştu sanırım. düşüncelerin buluşması, yıllar kısmını anlatırken; dudaklarım üzerindeki baskılar ise anlık kısımdı.

kirli dünyayı görmemek için sürekli gözlerimin önünde olan saçlarımı sırf onun yüzünü görebilmek için açmaya başlamıştım, yıllar.

ellerini çıplak belimde gezdirmesi ile çok da sıcak olmayan havaya zıt şekilde ateş gibi yanmam, anlık.

gri tonlu harelerinin çocukluğumdan beri âşık olduğum maviden vazgeçirmesi, yıllar.

bana bakan gözleri altında hem ezilip, hem de zevkle yükselmem, anlık.

anlık olanlar o kadar tehlikeliydi ki, kendinizi bir anda farklı bir gezegen içinde bulabiliyordunuz.
venüs ve satürn arasında gidip gelmeye başlamıştım.

sanki birbirimizi tanıdığımız andan itibaren karşılıklı kustuğumuz nefretin hıncını alırcasına bastırıyordum kendimi kasıklarına,
hoyrat öpüşmemiz içinde dillerimiz hırçın bir şekilde hareket ediyorken aklımı kaybetmemem oldukça zordu.
bana fazlasıyla uçuk hissettiriyordu, her zaman bunun imkânsız olduğunu düşünmüşümdür ama bütün tezlerimi çürüten yapısı bunu da bozmuştu, kolayca.

onun da aynılarını hissedip hissetmediği küçük bir soru işaretiydi kafamda ama bunun sonunda cevabını alacağıma emindim.

klasik bir şekilde düşüncelerimle boğuşurken o, yatağın ucuna oturmuştu.
iradem dışında adımlarım beni tam da onun önüne getirdiğinde elleri kalçamı yırtık kot pantolonum üstünden sıkıca kavramıştı.
ellerinin orada oyalanmasıyla beraber yüzünü daha da yaklaştırıp pantolunun fermuarını dişleri arasına alıp çekiştirdi.
bunu yapmasıyla ağzım kendiliğinden açılıp kısık bir inleme bırakmıştı.

içimdekileri zapt etmeye çalışırken o pantolonumu bacaklarımdan sıyırmakla meşguldü.

"beyaz tenin için ne yapmalıyım? dişlerim arasında sıkıştırsam, ya da parmaklarım arasında kıstırsam? hangisinden daha çok zevk alırsın? bence ikisini de yapmalıyım, aynı anda."

konuşmasından dahi etkilendiğim aciz bedenim altta kalamazdı, üstünde yükselmem de söylediğimin kanıtıydı kesinlikle.
hızla onu itip yatar pozisyona getirdiğimde kasıkları üstünde yer edindim.
sırtımı, çok değil, eğip dudaklarına tekrar tekrar uzandım.
dolguları o kadar iyi hissettiriyordu ki, basit birkaç harf topluluğu ile anlatamazdım.

elleri rahat durmayıp göğüs ucumu parmakları ile kıstırdığında karşılık olarak kalçalarımı bulunduğum yerde hareket ettirmekten çekinmedim.

"kasıklarımın ateşi."

küçük alıntısına gülüp devamını getirdim,

"hayatımın ışığı."

sabırsızlığını yükselen sırtı ve çıkardığı kazağı ile daha da belli ederken kucağında bulunmamı es geçerek ellerimi açık kalan bedeninde gezdirmeye başladım.
bembeyaz ellerimin bronzlaşmış teninde duruşu hoşuma gitmişti.
bağımsızca omuzlarına çıkardığım ellerimle kendimi tekrar ona bastırdım.

belimi okşayarak ufak bir sızlanma sesi bıraktı ağır ortama.
dudakları, dudaklarıma bu sefer saçlarımdaki kemikli ve damarlı parçaları ile savaş açarken hayatımın ilk ve son en iyi anlarını yaşadığımdan bi'haberdim.

altımdaki varlığın zorlanmasını hissediyordum, birazdan altında olacağım düşüncesi ile. beni deli ediyordu. öyle ki, en ufak teması ile kısık sesler bırakıyordu âciz dudaklarım.

bir anda kendimi siyah, gri çarşaflar arasında bulmuştum. kemer kısmında zincir detayı bulunan pantolonundan kurtulup benim üstümdeki son kumaş parçasını çekiştirmeye başlamıştı.

saçları siyah göz kalemi izleri taşıyan gözlerinin önüne düşüyordu.
üstümdeki duruşuna, görüntüsüne, hareketlerine hiç düşünmeden tapabilirdim. ciddi anlamda tapılası bir yapısı vardı.

ikimizin üstünde de kalan son parçalardan hızlı ve sertçe kurtulduğunda yutkundum.
ilk değildi,
ama onun bir ilki yaşatacağından çokça emindim.

acele etmedi.
önce ellerini benimkilerle birleştirdi, yakından tekrar tekrar sevdi beni.
sonra bastırdı içime kendisini.

inledim, o her kendini bastırdığında altında daha fazla inledim ve hoşuma gitti.

-
your hands were on my hips,
your name is on my lips,
over over again, like my only prayer.
come on tell me boy.

come on tell me boy

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
FED UPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin