kapı ziline dokunmadan önce ellerimi kaldırıp babaannem sayesinde öğrendiğim ne kadar dua ve sure varsa okudum. ardından derin bir nefes alıp apartman numarasına bastım. stresten dudağımı dişlemekten dudağımı yaralamıştım. dünden beri uyumadığım ve heyecandan bir lokma bile olsa yemek yiyemediğim için kendimi kötü hissediyordum ayrıca. chifuyu'nun karşısında bayılırsam şaşırmazdım.
kapı saniyeler sonra açıldığında hızla içeri geçtim. asansörü beklerken derin nefesler alıp veriyor ve sakinleşmek için çaba harcıyordum. telefonuma art arda mesajlar gelmeye başladığında bizimkilerin attığı mesajlara baktım. ve ardından telefonu tamamen kapattım. bugünü kesin mahvederlerdi sordukları sorularla. o yüzden bugün gruba hiç bakmayacaktım.
sekizinci kata geldiğimde asansörden indim. chifuyu'nun dairesinin önüne geldikten sonra bir kez daha derin nefes alıp verdim. ardından da zile bastım.
kapı çabuk açıldı. ve chifuyu beni içeri davet etti. rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu algılayamıyordum artık.
ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtiğimde dışarıya çıkardığım ayakkabıyı alıp kapının arkasına koydu. ardından vestiyerden bir terlik indirip önüme bıraktı.
doğrulduktan sonra da tebessüm etti. "evi kolay bulabildin mi?"
"yok, iki kere falan kayboldum."
"aslında bir kafede buluşsak daha iyi olurdu ama bir kahveye yirmi lira vermek içimden gelmiyor."
hafifçe güldüm. "haklısın."
elini havada rastgele salladı. "neyse, ekonomi konuşmaya çağırmadım seni. gel hadi." peşine takıldım. birlikte onun küçük ve şirin evinin salonuna ilerledik.
koltuğa oturduktan sonra evi süzmeye başladım. tek başına mı kalıyordu acaba? pekâlâ olabilirdi.
"tek mi kalıyorsun?"
ona döndüğümde telefona bakmayı kesti ve bana baktı. "yok, annemle kalıyorum. ama eve pek uğramıyor."
"neden?"
"mesleği gereği." ben soru sordukça huzursuzlandığını fark ettim. bu yüzden sormayı bıraktım.
ben nasıl sohbet açacağımı düşünürken kumandaya uzanıp televizyonu açtı. bu hareketi beni birazcık da olsa üzdü. çünkü onunla sohbet etmek istiyordum, televizyon izlemek değil. benim aksime ise o olabildiğinde kaçınıyordu benimle konuşmaktan. galiba sadece bana borçlu kalmak istemiyordu. özrünü dileyecek, sonra da eskisi gibi birbirimize yabancı olacaktık.
"ne tür filmler seversin?"
"gizem ve gerilim filmlerini seviyorum."
ayağa kalktı ve kumandayı bana verdi. "tamam o zaman. sen bir şeyler bul, ben de kahveleri hazır edeyim."
o, mutfağa gittiğinde ben de onun beğenebileceğini düşündüğüm bir film açtım. ben filmi hazır ettiğimde elinde iki kupa kahveyle gelmişti o da yanıma. beyaz olan kupayı bana verdi ve koltuktaki yerini aldı.
film başlarken televizyon ekranının parlamasından rahatsız olup ayaklandı ve koyu renk perdeleri çekti.
zaten izlediğim bir film olduğu için ne olacağını biliyordum. o yüzden gram gerilmemiştim ama chifuyu bazı sahnelerde kucağına aldığı yastığı yüzünü kapatmak için kullanıyordu. kahvesini yere bırakmış, tamamen filme odaklanmıştı.
bense korktuğunda verdiği tepkilere sessizce gülüyordum.
bir buçuk saatlik film nihayet bittiğinde chifuyu derin nefes verip arkasına yaslandı. soğumaya yüz tutmuş kahvemden büyük bir yudum alıp sessizce bekledim.
hayal ettiğim gibi bir buluşma değildi, itiraf etmem gerekirse. birbirimizi yakından tanıyacağımızı düşünmüş ve fazla heyecanlanmıştım bu yüzden.
"ben gideyim o zaman." yavaşça ayağa kalktım ve kupayı hemen yanımdaki sehpaya koydum. "kahve çok güzeldi. ellerine sağlık."
"bu kadar çabuk mu gideceksin?" dedi şaşkınlıkla. "bir işin mi vardı yoksa? seni meşgul mü ettim?"
"hayır, hayır. hiçbir işim yoktu. ama... kahve ısmarladın, özrünü dilemiş oldun. benimle bir işin kalmadı yani."
bana ters bir bakış attı. "aptal olma baji. seni buraya yalnızca özür dilemek için çağırmadım. aynı zamanda teşekkür de etmek istiyorum." ayağa kalkıp ellerimi tuttuğunda şaşkınlıkla ona baktım. "beni hep koruyormuşsun, ben farkında değilmişim yalnızca..." iç çekti. "toplu taşımada bana yaklaşan insanları uzaklaştırmanın sebebini başından beri biliyordum. sadece seni haklı bulmak istemediğim için direniyordum."
dudağımı dişledim ve gözlerimi kaçırdım. "seni taciz etmelerinden korkuyordum, yine..."
"biliyorum." başını biraz yana eğdi ve gözlerime değdirdi güzel gözlerini. "hanegi... o konuda biraz kördüm, kabul ediyorum. gerçek yüzünü görememiştim. ama senin sayende hatamdan erkenden döndüm. teşekkür ederim. yapmak zorunda değildin ama arkamı hep kolladın sen." derin nefes alıp verdi ve yutkundu. gözlerime tekrar baktığında bu sefer söylemesini hiç istemediğim bir şeyi söyleyeceğini biliyordum. kalbim hızla atmaya başlamıştı çoktan. "ama senin aksine ben, yalnızca arkadaş olarak görüyorum seni. eğer kabul edersen arkadaş kalalım. eminim daha iyi olacak bizim için."
zoraki bir tebessüm yerleştirdim yüzüme. başımı usulca aşağı yukarı salladım ardından. "olur." dedim kuru bir sesle. "arkadaş kalalım."
![](https://img.wattpad.com/cover/288916800-288-k790907.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nude # bajifuyu
Fanfictionkeibaji ben nude ne demek bilmiyorum da bana bi atar misin acaba?