Şubatlar Çok Soğuk Olur

38 2 0
                                    

Gecenin dördü.

Çatıya çıkmışım sessiz sedasız.

Şubatın soğuğu bana savaş başlatmış o sırada. Dizlerimi çekmişim kendime, ellerim hemen yanında. Sol elimin işaret parmağı senden arakladığım sigarayı sıkıştırmış.

Hafiften üşüyorum o sırada, en fazla kulaklarım üşüyor sonra burnum ve göz kapaklarım kabul etmiyor soğuğu.

Dudaklarım çatlamış o sırada,
Zihnime doluşmuş tüm güzelliğin.
İki gün evvel limandayız seninle, gemilere bakıp şarkılar söylüyoruz bağıra bağıra. Sonra kuruyan dudaklarımı ıslatma gereksinimi duyuyorum. Yarıklar acıyor, ufak bir sesle duruma olan memnuniyetsizliğimi gösteriyorum sana.
Omzundan eksik etmediğin çantandan o hep kullandığın kirazlı dudak nemlendiricisini çıkartıyor, çenemi hafifçe tutup sürüyorsun dudaklarıma.

Gözlerimi kapatmışım o sıra, sonraki beş dakikayı hatırlayamıyorum.

İkimiz de aynı tadı taşıyoruz dudaklarımızda, o limandaki en mutlu adam oluyorum.

Anılardan çıkıyorum sonra,
Sigaramın dumanını çekiyorum içime.

Sana kızdığım zamanı hatırlıyorum bunun için, hafifçe vuruyorum omzuna.
Şaka sanıp dikkate almıyorsun beni.
Dudağından o zehri alıp pencereden aşağı atıyorum. Gülüşüyoruz.

Kalbim acıyor o sırada, sağ elimi göğsüme götürüyorum.
Bir hafta sonra aynı pencereden düştüğünü hatırlıyorum.
Daha da acıyor göğsüm, sigaramdan derince çekiyorum içime.

Bu sırada manzaraların en güzeline sahibim.

Karşımda bahsettiğim o liman var tüm ışıklarıyla.
Senin olmanı istiyorum, birlikte ikişer bira içip çakırkeyif olmak.

Sonrasında aklım üç hafta önceye kayıyor.
Çok sevdiğin bir yazarın kitabından rastgele bir kısım okuyorsun -ben öyle sanıyorum.

Ayaklanıyorsun, masanın üzerine çıkıp sağ elini belinin arkasında sabitliyorsun.
Arkadaşlarımız gözlerini sana çeviriyor.
Nasıl çevirmezler, Tanrıyı yansıtıyorsun gözlerime.
Hayran bir şekilde izliyorum seni.

Sonra boğazını temizliyorsun kibarca, fazlası ile etkilendiğimi bildiğin fransızca ile  feryat ediyorsun;

" Je vais mourir, oh ne me plaignez pas!" (*Yakında öleceğim, bana acımayın.)

Dediğinden tek bir kelime anlamıyorum ama kalbimde bir burukluk hissediyorum. Ayağa kalkıyorum ve yanına gidip yanağına dudaklarımı değdiriyorum.
Tebessüm ediyorsun, bunu benim yaptığımı sanıyorum aptalca.
Ben de gülümsüyorum.

Tekrar açıyorum gözlerimi, göz bebeklerim minik parıltıların arasında boğuluyor.

Açacak tek bir şarkı bulamıyorum kendime.

Sigaramın yarısı küle dönmüş çoktan, çatıdan aşağı atıyorum.

Ellerimden destek alıp ayağa kalkıyorum.

Gülümsüyorum bir umutla. Olur da karanlığa gömülmem diyorum içimden.
Belki yanında açarım gözlerimi.

Sonra ne olursa olsun aynı yere gideceğimizi hatırlıyorum.

Utanıyorum hâliyle. Yüzüne bakabilir miyim bilmiyorum.

Aklımdakinin yarısını yapmışım çoktan, cebinden çıkan son sigarayı içmişim çatlak dudaklarımla.

Senin kiraz kokulu dudaklarına hakaret etmişim.

Şubat soğuğu almış beni çatıdan,
Limandaki ışıkları söndürmüş.
Kalbimi durdurmuş
Ama kalbim sen düştüğünde durmuş,
Sonra düştüğün zehirde boğulmuşum
Ben düşmeden hemen önce.

Video Games | Taekook OneshotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin