Kafamı yan tarafıma doğru çevirdiğimde Rüya'nın uyuduğunu gördüm. Ben heyecanımı yenememiştim hala oraya varınca ne yapacağıma dair hayaller kuruyordum.
Kulaklığımı taktım ve Londra'da okurken nasıl anılara, tecrübelere, yeni arkadaşlıklara sahip olabileceğimi düşündüm. Aklıma Harry Potter geldi. Londra Harry Potter şehriydi.
Hayal kurmak güzeldi ama gerçekleştirebilmek...
Everyting goes according to plan..
Uçaktan indik ve 2 katlı meşhur otobüslere bindik. İstanbul'da da vardı aslında o kadar da büyütülecek bir şey değildi.Şirketin yardımlarının devam etmesi gerekiyordu normalde ama Bellerbys'i kazanmış olan sadece biz olduğunuz için yönlendiren insanlar göndermeye gerek duymadılar fakat eliize bir konum haritası gönderdiler. Hangi araçla nasıl okula gidebileceğiniz ve kalacağınız okul-yurdunun ulaşım yönleri vardı. İlk başta biraz tırssam da bestiemle olduktan sonra bu dünya da kaybolmanın imkansız olduğu kanaatine vardım.
Rüya daha önce yurt dışında İngilizce konuşmayı deneyimlemişti. Hem de birden fazla kez. Ama benim bu konu da tecrübem yoktu. Tabi ki daha öncelerinde internet üzerinden yabancı arkadaşlar edinmiş, aksanımı falan geliştirmiştim ama ana dili İngilizce olan insanlarla yüz yüze konuşabilmek farklıydı.
Hosteslerle, dışarıda ki insanlarla, otobüs muaviniyle vb.
Sandığım gibi çok heyecanlanmadım, insanlarla iletişim kurarken. Hatta çok normal geldi.
Otobüsten inene kadar Londra'yı pek göremedim ama indiğimizde şehrin atmosferiyle büyülendim. Harikaydı!
Rüya: "Senin otobüsten indikten sonra kucağımızda valizlerle 5 dakikalık yürüme mesafesinin olduğundan haberin var mıydı y/n?"
Etrafı izlemeyi bıraktım ve etrafımızın insanlarla dolu olduğu bir durakta olduğumuzu fark ettim.
Y/n: "Hayır."
Rüya'nın elinde ki pembe kol çantasına, diğer eliyle tuttuğu ihtişamlı valizine, 2 büyük valizinin de iki yanında durduğunu gördüm.
Rüya: "Bu şekilde değil 5 dakika yürümeyi iki adım atamam. Taksiye binelim." dedi.
Y/n: "Bencede."
Rüya'nın tecrübelerinden yararlanarak taksi aramamamız gerektiğini zaten çok çok fazla şekilde taksinin duraktan geçebileceğini öğrendim. İstanbul'da ki taksi sorununun yanında buranın farklı olması güzeldi.
Y/n: "Olamaz, yağmur yağmaya başladı."
Rüya: "Klasik Londra havası. Biraz daha durağın içine geçelim, geriye doğru, kıyafetlerimin ıslanmasını istemiyorum."
Biraz zorlanarak arkaya ilerledik. Bu valizlerle hareket etmemiz imkansız hale geliyordu. Keşke şirkete itiraz edip yönlendirmenlerin gelmesini isteseydik. Resmen rezil haldeyiz!
Bir kaç saniye sonra trafiğin yavaşladığını fark ettim. Taksiyi beklememiz gerekecekti galiba.
Y/n: "Rüya, bir taksi geliyor, gel hadi."
Yüzüme bir kaç saniye baktı ve;
Rüya: "Kendi valizlerini al ve şoföre yardımcı olması gerektiğini söyle lütfen."
Aynı dediklerini yaptım. Valizlerimi arkaya yerleştirdim ve Rüya'nın söylediklerini söyledim.
(İngilizce konuşulan yerler (i) olarak gösteriliyor)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Actor | Louis Partridge
Teen FictionGözlerime inanamadım hayranı olduğum Louis Partridge karşımda duruyordu. "Hey, do you understand me?" WOW! BENİMLE KONUŞUYORDU. "Are you okey?" Birden yüzümde ki sırıtış kayboldu ona hemen cevap vermem gerekiyordu. "Yes... SO I'M GREAT!" Kahretsin...