3 (m) -final-

490 15 21
                                    

3,6K'sı smuttan oluşan 3,8K'lık bir bölüm, okumaya üşenenlere geçmiş olsun ✨

Bir saat süren öğle aralarında futbol oynamak benim için günlük bir rutindi. Ama daha önce hiç bu kadar dikkatimin dağıldığını hatırlamıyordum. Normalde futbolla işi olmayan Kim Junmyeon'un bugün burada ne aradığını elbette biliyordum. Oyun esnasında toptan daha çok bana bakmasının anlamını da biliyordum.

Canı gerçekten aşna fişne çekiyordu ve ben de daha önce hiç birisi için bu kadar sabırsızlandığımı hatırlamıyordum. Çünkü daha önce bana meydan okuma cesaretinde bulunan, benimkini küçümseyen veya beni altına alabileceğini sanan hiç kimse olmamıştı. Sadece haddini bildirmek için sabırsızlanıyordum, mesele bundan ibaretti.

İkide bir kalçasına takıldı gözlerim futbol boyunca. Çok fazla dayanamayacağımı biliyordum. Bana kalsa ortalık yerde de becerirdim, halı sahada olmamızın veya yalnız olmamamızın bir önemi yoktu. Gerçekten yoktu ama daha iyi şartlara sakladım hormonlarımı. Burada istediğim verimi alamayacağımı biliyordum. Çünkü onu alt etmek istiyorsam en iyisini yapmalıydım.

Maç bittiğinde ben zaten oynamakla ilgilenmiyordum bir süredir. Olduğum yerde durup nefeslenirken bana doğru yaklaştı o her zamanki ukala ifadesiyle. Gerçekten iyi durumda değildim ve her an pantolonuna saldırmaktan korkuyordum.

Hemen önümde durduğunda nefes alışverişlerimin düzensizliğinden anladı sanırım bir şeyleri. "Yoksa azdın mı?" dedi sırıtarak. Cevap vermeyince sanırım bunu doğrulamış oldum, o da istediğini almıştı.

Elini omzuma koyup "Bodrum kata gel." diye mırıldandı kulağıma doğru. O sırada ders zili çaldığında "Derste." diye ekledi.

Vay be, o çok "sorumluluk sahibi" zibidi bile yoldan çıkmıştı.Seks, ne yüce şeydi.

İlk kim saldırdı bilmiyorum. Tek bildiğim, okulun in cin top oynayan bodrum katında birbirimizin dudaklarına parçalarcasına asılmış olmamızdı. Bana kalsa gerçekten parçalamak isterdim. Kim Junmyeon'a haddini bildirmek için yapamayacağım şey yoktu.

Sırtını duvara yapıştırmak için onu geriye doğru ittirdiğimde beklemediğim bir anda gafil avlanıp kendi sırtımı duvarda buldum. Biraz da sert çarpmıştım. Acıyla sızlanırken ben, geri çekilip yüzüme baktı. Sanırım her ikimizin de burnundan çenesine kadar olan kısım, şimdi fazla sırılsıklamdı.

"Seninle birlikte olmamı istiyor musun?" diye sordu gözlerimin içine baka baka. Böyle bir soruyu neden duymuştum tam olarak? "Tabiki de olacaksın." diye yanıtladım hiç düşünmeden. Ellerimi kalçalarına atıp yeniden kendime çekmeye çalıştığımda buna izin vermedi.

"Eğer bunu istiyorsan..." Kollarımı yakaladığı gibi sabit tuttu havada. "Hiçbir şey yapmayacaksın. Hiç ama hiçbir şey. Kontrolünü bana bırak. Bu seksi ben yöneteceğim."

"Yine mi aynı zırvalık?" diye yanıtladım bıkkınca. Saçma şeylerden bahsetmek yerine onu soymak istiyordum yalnızca. "Üstte olacağını sanıyorsan yalnızca hayal ediyorsun. Bugüne kadar öyle bir şey yapmadım ve yapmam da."

"Öyle mi? Yazık oldu o zaman. Gidip derse girmeliyim."

Ne saçmalıyordu bu puşt? Arkasını dönüp uzaklaşmaya çalıştığında bu sefer kolunu kavrayan ben oldum ama sert sıkmıştım sanırım. "Zorla bir şeyler yapmamı istemiyorsan direnmekten vazgeç." Kendime gerçekten güvenmiyordum çünkü.

big nose | hunho (m)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin