0.1

249 15 2
                                    

Chico sevgilisini kollarına sarmış, nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Parmakları saçlarında dolanırken, tişörtünün giderek daha fazla ıslandığını hissediyordu.

"Adrian, yeter artık..."

Adrian hıçkırıklarını zaten dakikalardır durdurmaya çalışıyordu ama yapamıyordu. Kafasını kaldırdı, kıpkırmızı gözleri, terden alnına yapışmış saçları ve arada gelen hıçkırıklarıyla Chico'ya bakıyordu. Chico serum takılı sağ elini kaldırıp Adrian'ın göz yaşını sildi. Vücudu gittikçe ağırlaşıyordu, ne kadar belli etmemeye çalışsa da dışarıdan gayet anlaşılıyordu. Adrian sonunda ağlamıyordu, sadece Chico'yu inceliyordu. Hiçbir şeyini unutmak istemeyerek, her detayını inceliyordu. Çillerini, bir hafta önce kendi elleriyle tıraş etmesine rağmen tekrar uzamış sakallarını, uzun kirpiklerini ve özellikle de dudaklarını. Parmaklarını uzatıp Chico'nun kurumuş dudaklarına dokundu. Bu dudakları bu halde görmekten nefret ediyordu Adrian. Kafasını tekrar Chico'nun boynuna koydu. Hiç konuşmuyorlardı ve bu anların tadını çıkarmak istiyorlardı. Kaç dakika öyle kaldılar bilmiyor Adrian ama Chico'nun bir şey söylemeye çalıştığını fark edince kafasını kaldırdı. Sesi çok az çıkan sevgilisini anlamaya çalışırken kulağını yaklaştırdı, zar zor da olsa garip seslerin arasında "Seviyorum." diye bir şey duyduğunda gülümsedi.

"Ben de seni seviyorum, sevgilim. Her şeyden çok."

Chico gülümsedi, bu halde bile kendisini anlayan sevgilisine gözleriyle bu şaşkınlığını ve gururunu belli etmişti sanki. Adrian, Chico'nun önüne düşen saçlarını kulağının arkasına iliştirdi. Bir müddet sevgilisinin gözlerine baktı. Chico yine anlaşılmaz bir ses ile "Nasıl anlıyorsun beni?" diyebilmişti ve arkasına yaslandı. Adrian gülümsedi.

"Gözler Chico, onlar asla yalan söylemezler."

the eyes, they never lies.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin