Ertesi gün, hava önceki güne göre açık ve sıcaktı, her zamanki masama kuruldum. Dünden bu yana içimde bir şiir yazma isteği vardı ve sebebini anlamasam bile en son lise yıllarımda şiir yazdığımdan şimdi içimden gelirken bunu yapmak beni mutlu etmişti açıkçası. Kahvem yine hızlıca geldi ve bu defa sokakta ki insanları izlemektense bir şeyler yazıyor olmak huzurlu hissettiriyordu. Birkaç saat sonra artık ilham perilerim beni yalnız bırakmaya karar vermişti, kafamı kaldırıp etrafa bakınca tanıdık bir simaya rastlamıştım, karşımdaki adamı rahatsız etmeyecek şekilde bir kaç saniye baktım ve ardından tanıdım, dünki adamdı bu. Bu defa giydiği takım dünkinden daha şıktı, saçları da öyle. Kafamı tekrar şiirlerime çevirdim ve bu defa içimdeki yazma isteği tekrar yeşermişti. Nedenini bilmeden bu kadar yazmak, bir gecede aylardır beklediğim ilhamın yeşermesi, kafamı karıştırmıştı.
Üstümde bir bakış hissediyordum ama bu zaten çok sık olurdu, kafenin köşesinde oturmuş garip bir adama kim bakmazdı ki? Yine de kafamı kaldırdım ve şu "dünki adam"ın bana baktığını gördüm. Bu duruma şaşırmıştım çünkü diğerleri gibi garipser bir bakış değildi bu, daha çok... hayranlık gibiydi? Bakışlarını ürkekçe geri çekmemişti, aksine gülümsemiş miydi o? Akşam güneşi yüzüme vurmaya başladığında artık gözlerim de ağırlaşmıştı, bütün gece bir şeyler karalamış sadece 2 saat uyku uyuyabilmiştim. Aslında mesai ile çalışan biri değildim yani uyumaya devam edebilirdim ama evde durmaktansa bir kafe köşesinde insanları incelemeyi yeğlerdim. Bu defa bir farklılık yapıp yürüyüş yapmak istedi canım, bilgisayarımı ve diğer ıvır zıvırlarımı çantama yerleştirip ayağa kalktım, ceketimi giyip, postacı çantamı omuzuma geçirdim. hesabımı ödeyip caddeye çıktım ve nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım.
Bir süre sonra arkamdan gelen adım seslerini fark ettiğimde çoktan bir kaç cadde yürümüştüm. Adım seslerinin dikkatimi çekmesinin sebebi çok sakin bir cadde olmasıydı, bir kaç bina ileride küçük bir antika dükkanı görene kadar bu adım seslerine odaklanmıştım, antikacıya yöneldim ve içeriye daldım. Hemen kapının karşısında, kasa arkasında oturan dükkan sahibine gülümsedikten sonra kapının sağında, koyu kahverengi rafların üzerinde duran ve tozları kabataslak alınmış daktilolara döndüm. Üzerinden bir dakika bile geçmeden içeriye biri daha girmişti, hemen sağımda yine o tanıdık simayı görene kadar bu duruma aldırış etmemiştim.
"Merhaba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the eyes, they never lies.
FanfictionCL:Seni bir yerden tanıyor olabilir miyim? CS:Bilmiyorum ama daha önce tanıştığımıza yemin edebilirim.