Saatler saatleri günler günleri hız kesmeden kovalıyordu, çok geçmeden sözde müdürün odasına gidip, gerekli evrakları imzalamıştık.
Müdürün odasından çıktıktan sonra tek başıma kalıp kafa dinlemek için sürekli gittiğim kazan dairesine inmiştim, tam sigaramı yakıyordum ki birdenbire adımı duyunca irkildim. "Aras orada mısın, ben geldim?" narin papatyam gelmişti. "Buradayım Arya, kazanın arkasında."
Sigaramı yaktığım esnada geldi ve her defasında düştüğüm hareketi yaptı, dudaklarımın arasından sigaramı çekti ve kendisi içmeye başladı. Yalnız sigarama elinin uzandığı andaki bakışı, duruşu gerçekten beni inanılmaz derecede etkiliyordu, o esnada attığı gülüş gerçekten beni derinliklere sürüklüyordu...
"Teşekkür ederim." Dedi ve kıkırdadı gerçekten çok tatlıydı ve sözlerine devam etti. " Gel de bir yıl daha katlan şu lanet yere, keşke bir an önce şuradan çıkabilseydik." Hissediyordum Arya'nın sözlerinde birikmişlik ve öfke vardı aklımdan tekrar ne olduğunu sormak geçti ama nafile, sorsam bile bana cevap vermeyeceğini biliyordum...
Bir süre daha orada Arya ile oturup konuştuktan sonra yemekhaneye geçmiştik yemeklerimizi yiyip odalarımıza çekildik. Uyumayı çok seviyordum çünkü Arya'yı çoğu zaman rüyamda görüyordum, bu gerçekten çok hoşuma gidiyordu. Evet yine rüyamda onu görüyordum çok mutluydum, ta ki mutluluğum bağrışma sesleriyle bölünene kadar. " Çabuk, çabuk ambulansı arayın iyi değil kriz geçiriyor sanki!" Hafif uykulu gözlerim ile koridoru izlemeye başladım, sesler bitişiğimizdeki kızlar yatak hanesinden gelip bizim koridora kadar uzanıyordu ve işte o an başımdan kaynar sular döküldü. "Arya, Arya kendine gel kızım kendine gel!" Dedi görevli kadın. " Hayır hayır dokunma bırak beni, çek pis ellerini hayır dedim yapma, ne olursun yapma bırak!" Bu Arya'nın sesiydi ama uyuyordu, kabus görüyordu bir türlü uyanmıyordu.
Onu kaldıramadıkları için herkes çok endişelenmişti, apar topar yatağımdan çıkıp Arya'nın yanına koştum, hala uyuyor hala deliler gibi haykırıyor ve çırpınıp duruyordu. Arya'nın bu durumu beni hem çok korkutuyor hem de çok üzüyordu onun bu haline katlanamıyorum. " Arya, Arya lütfen kendine gel Arya!" Boğazımı patlatırcasına bağırıyordum ama kalkmıyordu, kalkmak bilmiyordu. Ambulans gelmişti kapıdaydı Arya'yı ambulansa bindiriyorduk, ben de onunla gitmek istiyordum, tam adımı mı ambulansın içine atıyordum ki, yetimhanenin ön kapı bekçisi Niyazi abi kolumdan tuttu. " Evlat sen nereye? Gece gece başıma iş çıkartma ,hadi gel buraya."dedi. Gerçekten o an Niyazi abiye duyduğum öfkenin haddi hesabı yoktu. " Niyazi abi hemen o elini kolumdan çek, gerçekten seni kırmak istemem ama yaparım, inan yaparım çek elini!" Niyazi abi gerçekten beni çok severdi, ben de onu severdim bir yandan da benim Arya'yı ne kadar sevdiğimi bilirdi. Konuyu daha fazla uzatmadan bıraktı beni ve Arya ile birlikte hastaneye gitmeye başlamıştık. O çakarların sesi beynimde yankılanıp duruyordu, Arya artık çırpınmıyordu sayıklamıyordu sakinleştirici yapılmıştı ama hala onun için çok endişeleniyordum. Hastaneye gelmiştik onu içeri aldılar arkasından koştum, muayene odasına aldılar ama beni sokmadılar kendimi o kadar çaresiz hissediyordum ki ne yapacağımı bilemiyordum. Dayanamadım çıktım dışarıya endişeden kemirdiğim dudaklarıma bir sigara yerleştim yaktım, içime öyle bir çekiyordum ki neredeyse ilk seferde sigaranın beşte birini içime çekmiştim. Yerimde duramıyor arka arkaya sigaralar yakıyordum daha fazla dayanamadım tekrar içeri girdim doktorlar muayene odasına girip çıkıyorlardı. " Doktor bey, Doktor bey! Lütfen söyleyin, Arya iyi mi onun nesi var?" Kolundan tuttuğum doktor uzun uzun gözlerime baktı ve dedi ki "Hastanın yakını mısınız?" Doktorun sesinde nefret endişe kaygı vardı.
"Ee evet refakatçisiyim ben, onun nesi var Doktor bey?" Doktor donuk bakışlarla gözlerimin derinlerine bakıyordu, sanki gerçekleri öğrendikten sonra ne yapacağımı öğrenmiş gibiydi. Ve doktor söze girdi "Maalesef üzülerek söylüyorum ki ilk bulgulara göre Arya hanım tecavüze uğramış ve bu ilk değil, bir travma geçiriyor buraya gelmeden önceki hali travmatik bir krizdi." Hani bir an için dünya durur ya hiçbir şey hareket etmez ama hiçbir şey, zaman tüm anlamını yitirir, damarınızı kesseler kanınız akmaz, canınız yanmaz işte işte tam olarak ben o anı yaşıyordum. Doktor konuşmaya devam ediyordu ama duymuyordum, görüyordum dudakları hareket ediyordu bir şeyler söylüyordu ama anlamıyordum, duymuyordum sanki o an başka bir evrende idim ve benim yerimde o yaratık vardı tüm vahşiliği ile kana susamışlığı ile o vardı.
O an zihnim benim hapishanemdi çığlıklar atıyor haykırıyordu, içimde volkanlar patlıyor nehirler çağlıyordu gözüm dönmüştü... "Evet beyefendi durumu hastahane polisine bildirdim konu ile alakalı araştırma mutlaka yapılacaktır." Doktorun bu sözleri ile kendime gelmiştim ama içten içe 'Araştırma mutlaka yapılacaktır.' sözüne gülmeden edemedim.
Eğer bu ülkede yeterli ve gerekli araştırma yapılsaydı;
Bensu Narlı, Hüsna Teymurtaş, Miraç Güneş, Işık Gülsen Gider, Aysel Yok, Özgecan Arslan, Emine Bulut ve daha nicesi vahşi bir hayvanın kurbanı olmak yerine, bugün hayatta yanımızda ve belki de mutlu olacaklardı. Kendime gelmiştim şaşkın, öfke dolu ve bir o kadarda hüzünlü gözler ile doktoru seyrediyordum. "Do-doktor bey, siz ne dediğiniz in farkında mısınız, bundan emin misiniz?"
Aslında Doktor kendinden gayet emindi ama ben böyle bir kötülüğün Arya'ya, Aryama yapılmış olabileceğine inanamıyordum. " Beyefendi evet gerçekten çok üzgünüm ama bulgularımız bu yönde, bedeninde ve özellikle kasık bölgesinde tırnak izleri bulundu, karşı koymuş ama maalesef başaramamış. Doktorun her sözü sanki bedenime saplanan bir hançerdi, canımı ancak bu kadar acıtabilirdi.
"Doktor bey ben Arya'yı görmek istiyorum bir an önce onu görmek istiyorum!" Doktor başını olumsuz bir şekilde sallıyordu, henüz bunun için zamana ihtiyacı olduğunu, daha yeni bir kriz geçirdiğini ve dinlenmesi gerektiğini söylüyordu ama ben yerimde duramıyordum, öfkeden deliye dönmüştüm, ne yapacağımı bilemiyordum ya gerçekten nasıl da şeref yoksunu, haysiyet, onur, gurur yoksunu bir insan müsveddesi böyle bir şeyi Arya'ya yapmış olabilirdi? " Peki. Onu ne zaman görebilirim Doktor bey?" Doktor bana hiç hoşnut olmayacağım bir cevap vermişti, sabaha kadar beklemem gerektiğini söylemişti nasıl sabah olacaktı gün nasıl doğacaktı?
Geçen saatlerin ve içtiğim onca sigaramın ardından sabah olmuştu ama nasıl bir sabah? Sanki Güneş bu sabah daha bir kırmızıydı, kızarmıştı, utanmıştı ve kuşlar daha bir hüzünlü cıvıldıyordu...
Tam bir bok çuvalıydım, tüm gece uyumamış saçım başım dağılmış, gerçekten kelimenin tek anlamıyla yıkık bir durumdaydım. Ara sıra içeriye giriyor Arya'yı kontrol ediyordum, uyanmasını bekliyordum.
Saate baktım saat 11:30'du Arya hayatta bu saate kadar uyumazdı ama biliyordum ki, verdikleri sakinleştiricilerin etkisi altındaydı. Saat 11:45'e geliyordu, Arya usul usul gözlerini aralıyordu. Bir anda daldım içeri " Arya nasılsın, iyi misin, kendini nasıl hissediyorsun?" Arka arkaya sorduğum sorular ile afallamıştı ve şaşırmıştı, hiçbir şey hatırlamıyordu.
"Aras, benim burada ne işim var? Ben neden buradayım, ne oldu?" Ona olan biten her şeyi anlattım, utanmıştı utanmak ona çok yakışıyordu ama keşke güzel bir iltifattan, güzel bir hediyeden ötürü utansaydı. Evet ona utanmak çok yakışıyordu ama böylesine iğrenç bir şeyden kendisini suçluymuş gibi hissedip utanmasaydı. Birdenbire zangır zangır titreyerek ağlamaya başladı. Ona sarıldım kendimi tutamadım ben de onunla birlikte titreye titreye ağladım, bardaktan boşanırcasına gözlerimizden yaş akıyordu, göz pınarlarımız kurumak bilmiyordu dakikalarca ağladık.
Bir süre bu şekilde ağladıktan sonra onu sakinleştirmeye çalıştım, bir nevi başarmıştım ama hala ürkek bir kuş gibi titremeye devam ediyordu. "Arya, Aryam ne olur, lütfen sana bunu kimin yaptığını söyle. Söyle ki onu doğduğu güne pişman edeyim, var olan olmayan bütün tanrılara dünyaya geldiği için lanetler etsin!!!" Bir süre konuşmadı onun sessizliği içerisinde ben durmadan ısrar ediyordum, ben ısrar ettikçe tekrar ağlamaya başladı ağladı, ağladı ve ağladı ve sonunda dudaklarından istediğim isim döküldü.
O kadar öfkelenmiştim ki, o kadar sinirlenmiştim ki, kalbim kan değil sanki lav pompalıyordu, damarlarımda akan kan alev alevde yakıyordu beni kül ediyordu.
Tamamen yanmıştım kül olmuştum ve o an küllerimden tekrar doğdum, içimdeki yaratık, kana susamış cani gözlerine açmıştı, uyanmıştı artık bugünden itibaren Aras, Aras değildi bambaşka bir şeydi ve o şey Arya'ya bunu yapanı en ağır şekilde cezalandıracaktı buna hiç kimse hiçbir şey engel olamayacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRMIZI ŞEHVET
Teen FictionŞEHVETİN EN KANLISINI EN ATEŞLİSİNİ GÖRMEK İÇİN HOŞ GELDİNİZ...