Giriş

385 19 33
                                    

Dün gece ufacık bi' çiçek solmuş
Bugün yeniden güneş doğmuş
Bak burada küçük bir kız ölmüş
Ruhu büyüyüp kadın olmuş

*

Melekler, evlerini kaybettiğinde
Rüzgâr ağıdını dinletecek.
Ateş, pervasızca içeriye girdiğinde
Su geri çekilecek.

..başımı koyduğum dizimden kaldırdığımda gözlerim ilk olarak duvarda asılı duran saatle kesişti. Saat dördü çeyrek geçiyordu. Uzun süre yerde kıvrılmış pozisyonda kaldığım için ağrıyan dizlerimin işkencesine son vermek ister gibi ayağa kalktım fakat başımın dönmesi, daha büyük bir işkenceye yol açmıştı sanki. Daha bir adım atmadan tökezleyip düştüm.

Dizlerim tutmuyordu ve gözlerim sanki saatlerce ağlamamışım gibi sulanmıştı yeniden. Önümü göremediğimde panikledim, gözyaşları olduğunu başta fark etmemiştim bile görüşümü engelleyen şeyin. Elimle gözlerimi bastırarak sildikten sonra akan burnumu elimin tersiyle sildim.

Tekrardan yavaşça ayağa kalkmayı denedim, ellerimle zeminden destek aldım. Bacaklarım beni taşıyabildiğinde sanki sevinmeliymişim gibi gülümsemeye çalıştım.

Otel odasının soğuk zemini benim çıplak ayaklarımı daha da ürpertirken adımlamaya başladım. Aynanın önüne geldiğimde yansımaya bir süre baktım ama gözlerimle buluşturmadım hiç bakışlarımı.

Dağılmış saçlarıma baktım, kimse sevmezdi. Kimse düzeltmek için uğraşmazdı, benim de düzeltmek için ne hevesim ne gücüm vardı şu an.

Çıplak ayaklarıma baktım, kimse hasta olurum diye endişelenmezdi. Kimse hasta olduğumda umursamazdı, benimse iyileşmeyi dileyecek gücüm yoktu.

Morarmış koluma baktım, kimse sebebini sormayacaktı ve hayal de olsa birisi sorduğunda, benims anlatmaya gücümün olmayacağını şimdiden biliyordum. Belki istesem ben bile hatırlayamazdım o an.

Boynumdaki morluklar takıldı bu sefer gözüme, herkes arkamdan konuşacaktı. Bir ihtimalle maruz kaldığım şiddeti öğrenen insanlar beni suçlayacaktı, benimse insanlar için gücüm yoktu.

Gözlerime bakmayı reddederek bakışlarımı odadaki televizyon ünitesinin üstünde duran cam sürahiye çevirdim. Birkaç kısa adımdan sonra ellerimle sürahinin kulbunu kavradım. Yanında duran bardağa biraz su dökmeye çalıştım ama bocaladım. Bardağın tabanından itibaren bir parmak kalınlığında bile su dolmamıştı, hepsi dökülmüştü. Bardak da onlarla beraber bocalamış, yan devrilmişti.

Su taşmış, zihnim aynı kalmıştı.

"Her şeyi unuttuğun gibi bunu da unutamaz mısın sanki?" diye söylendim mırıldanarak. Kendi sesimi ben bile zor duymuştum. Ağzımı açtığım an titreyen çenem yüzünden gerilmiş, bir süreliğine konuşmama yemini etmiştim kendi içimde.

Bardağı düzeltip içine daha da dikkat ederek su doldurmaya çalıştım, yarısına gelince bıraktım. Bu sefer dudaklarıma götürmeye çalıştım ama yapamadım. Zaten azıcık dolmuş olan su tişörtüme döküldüğünde soğuk suyla birlikte titredim.

Çok soğuktu. Bedenimden, zihnimden de fazla.

Anne diye fısıldamak istedim, yine de gelmeyecek birinin adını anmak kendime ihanetmiş gibi geliyordu.

Babamın adını anmak istemedim.

Ellerimde duran bardağı daha da sıktım, başımı kaldırıp biraz uzağımda kalan aynada kendimi gördüm.

Kanatları ateşle yanıp tutuşan kelebekler, gözlerimdeki yemyeşil bahçede uçuşuyordu, ateşin rengi kendini kan kırmızına çevirmişti ve kelebek kanatlarından sıçrayan tek kıvılcım, yanıp kül etmeye yeterdi.

Yenildin Adin, gözlerine baktın.

Bardağı fırlatmaya çalıştım, ayna paramparça olsun istedim, gözlerim bin parça olsa da içine aldığı ateşi söndürsün istedim.

Yapamadım, bardağı fırlatamadım, ayaklarımın ucuna düştü, bin parçaya ayrıldıysa, bininde de gözlerimi gördüm.

Kırıklardan birisini eğilip aldım, camların üstüne basa basa aynanın önüne kadar ilerledim. Ayak tabanım yara içinde kalmıştı, zeminde bıraktığım kan izlerine bakamasam da biliyordum varlığını.

Her adımımda gölgem gibi izledi kendi kanım. İzlemesine izin verdim. Canım yanarken gözlerimden bir damlanın daha düşüşüne izin verdim.

Aynanın yanına vardığında gözlerime baktım, fazla sürmeden bakışlarımı elimdeki büyük cam parçasına çevirdim. Elimi havaya kaldırdım ve camı aynaya vurdum.

Aynayı kıramadım, cam elime battığında inilti dudaklarımdan döküldü. Umursamadım, yeniden vurdum.

Ayna kırılmadı, cam elimde daha derine battı.

Umursamadım, yine vurdum. Yine kırılmadı, elimdeki kanlar aynaya sıçradı. Yansımamda gözlerime kan bulaştı, temizlemek istedim.

Ve vazgeçtim, daha da kirletmeye karar verdim.

Camı bu sefer aynaya değil, gözüme vurmaya çalıştım. Gözümün altında bir kesik açıldı, ıskalamıştım.

Tekrar denedim, kaşımın hemen altında o sızıyı hissettim, ıskalamıştım.

Tekrar vurmak istedim, beceremedim. Ellerim tutmadı, geriye doğru sendeledim. Yere düştüğümde sırtıma batan camları hissettim.

Kendimi uyku sandığım şeye bırakmak istedim, ilk kez başarabildim.

Anılar Kapı Dışarı |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin